ÇILGINLIK SIRASI KIBRIS TÜRKLERİ’NDE
HÜSEYİN MÜMTAZ
Turgut Özakman “Çılgınlar” Dizisini Kıbrıs’a da taşıdı. “Çılgın Türkler-Kıbrıs”ı yazdı. (Mart 2012. Bilgi yayınevi-ANKARA)
Çok iyi etti..
Kitabın ilk sayfalarından itibaren hayıflanarak, dövünerek okuyor ve son satırına kadar elinizden bırakamıyorsunuz.
Önsöz’e 1963 Aralık’ında muhabir olarak Kıbrıs’a gidişiyle başlıyor. Un çuvallı, ilaç sandıklı bir askeri uçakla, İngilizlerin denetim kurmaya çalıştığı Lefkoşa havaalanına inmiş. “Açılışı yapılmamış, odaları daha döşenmemiş olan Saray Otel’inde kaldık. Bir büyük odada yere üç şilte serdiler. Birer battaniye verdiler. Yemek sorun oldu. Bir iki gün sonra Selahattin Sonat (Basın Ataşesi) aynı sorunu taşıyan gazetecilerle birlikte hepimizi eve yemeğe götürmeye başladı. Eşi yirmi kişiyi günlerce güler yüzle öğle ve akşam doyurdu”.
Kıbrıs Türkü işte öyle zamanlardan geçerek gelmiştir de kaç kişi hatırlamaktadır şimdi?
Şimdilerde modaya uyarak görkemli bir “Casino” hâline getirilen Saray Otel’in o zamanını, şimdi önünden geçen kaç kişi bilmekte, o günleri yaşayan kaç kişi hatırlamaktadır?
Kitabı okudukça, bilmediğiniz/yeni hiç bir şey olmadığını düşünüyorsunuz. Özakman’ın diğer “Çılgın”larda yaptığı da oydu.. Konuyla ilgili yüzlerce “açık” kaynakta zaten mevcut olan, daha önce okuduğunuz ama nerede olduğunu unuttuğunuz bölük-pörçük belge-bilgi ve anıları toplu halde birarada bir başvuru kaynağı, başucu kitabı olarak elinizin altında, kullanıma/faydalanmaya hazır hâle getirmişti Özakman.
Kitabın, (Dördüncü Bölüm-1960-1969)’den itibaren olan kısmı yakın tarihin popülerliği nedeniyle anılarda zaten canlıdır. Ben özellikle Fetih (1571), İngiliz’e Kiralanma (1877-78), İngiliz’in Birinci Dünya Harbi’ndeki tek taraflı gasbı (2 Kasım 1914) ve Lozan’daki terkediş (1923) anlarını yansıtan bölümlerin altını çizmeye özen gösteriyorum.
1571’de fetihle beraber, fermanla sormadan adaya gönderdiğiniz o Türkler; gene kendilerine bir şey sormadan “kiraladığınızda”, İngiliz’in ilhak’ında ve Lozan’daki terkte neler hissetmişlerdi acaba, hiç düşündünüz mü?
O “çılgın” Türkler Çanakkale’de; İngiliz sömürgesi altında bulundukları halde “sevinmişler”di. Mütareke ve işgalde “üzülmüşler”di. Sakarya ve Dumlupınar’da sevinmişler, Cumhuriyet’te bayram etmişlerdi.
Özakman o zamanların ruh halini son derece başarılı bir şekilde aksettiriyor.
Kitabın bence en önemli bölümleri, günümüz politikalarında da gözden kaçıramayacağımız ve altını çizdiğim şu satırlardır;
a)“Kıbrıs’ta beşbin yıldan beri birbirine karışmış melez bir halk vardı. (Fenikeliler, Mısırlılar, Hititler, Asuriler, Persler, Makedonlar, Romalılar, Araplar, Bizanslılar, Haçlılar, Memlükler, Cenevizliler Venedikliler) Kıbrıs’a gelen Aziz Paulus halka Hristiyanlığı yaymaya çalışmıştı. Daha sonra Bizans yönetimi kılıç zoruyla Hristiyanlığın Ortodoks mezhebini ve Bizans Rumcasını kabul ettirmişti. Ortodoks halk, yüzyıllar içinde dilin de etkisiyle kendisini Rum olarak görmeye başladı. Kıbrıs’a egemen olan Katolik Venedikliler Ortodoks kilisesini kapatacak, kilisenin mallarına el koyacaktı. Limanlarda İtalyan kolonileri oluşmuştu”. (Sayfa 12) “Savaşlar çok kanlı geçmiş, Kıbrıs’ın fethi için 50.000 şehit verilmişti”. (Sayfa 14) “Kıbrıs’ta kalan askeri birliklere ek olarak, Anadolu’dan çiftçi ve zanaatçı Türkler getirilerek Kıbrıs’a yerleştirildi. Sapan, alet ve hayvanlarıyla taşındılar. Göçmen getirilen il ve sancaklar şunlardı: Karaman, Sivas, Maraş, Tokat, Amasya, İçel, Yozgat, Aydın, Alanya, Teke, Manavgat, Beyşehir, Akşehir, Seydişehir, Niğde, Ürgüp, Darende, Akdağ, Sis ve Tarsus”. (Sayfa 14)
“Bugünkü Kıbrıs Türklerinin ataları, Kıbrıs’ta kalmayı kabul eden 30.000 asker ile Anadolu’dan gelen 28.600 Türk’tür. Kıbrıs’a yerleştiler, Müslüman Kıbrıs Türklüğünü oluşturdular”. (Sayfa 15)
Demek ki 1) 1571’de Türkler gittiği zaman adanın yerli ahalisi hayli karışıkmış, 2)tek Türk yokmuş ve 3)Türkler adayı Rumlardan almamışlar.
Rumlar adaya hiçbir zaman hakim olamamışlardı da şimdi neden Rumlara verecekmişiz?
1571’den sonra gidenler “katıksız” Türk’tü. Çünkü Padişah fermanı öyle diyordu, çünkü Padişah’ın “isyancı” Türkmen-Yörüklerle problemleri vardı, bir anlamda onları “sürmek-kurtulmak” için adaya “yollatıyordu”.
Gidenler ve kalmaya karar veren askerler o kadar Türk’tü ki, bekâr erkeklerin evlenmeye karar verdiklerinde “yerli karışık” ahali ile karışmaması için yine ikinci bir fermanla “Türk kızlar” gönderilmiştir.
Ve gidenlerin “yerli karışıklara” muhtaç olmaması için her birinin ayrı birer dalda zenaatkâr olmalarına fermanda dikkat edilmişti.
Elimizde, devrin çok önemli bir şahsiyetinin; “Padişahım. Kıbrıs’a Türklerin göç etmesini ferman buyurmuşsun. Yanlışlıkla bu listeye benim ailem de girmiş. Fakat biz bildiğiniz gibi Türk değiliz, sonradan Müslüman olduk. Bizi muaf tut” yollu ve kabul edilen dilekçesi de vardır.
Defalarca kaynak belirterek yazdığımız bu konular üzerine meraklısı pekâlâ araştırma yapabilir.
Ada’ya bu kadar saf ve katıksız Türk yollanmışken şimdi birilerinin çıkıp “Biz “rumkardeşlerimizle” bir arada yaşamak isteyen “kıprıslılarız” demelerinin mantığı ve âlemi bulunmamaktadır.
b)“Kıbrıs, Ada Türkleri ve stratejik konumu dolayısı ile yeni Türkiye için çok önemliydi. Kıbrıs’ta Türkler olmasa da Kıbrıs, Türkiye’nin güvenliği bakımından çok önemlidir” (Sayfa 45). Doğrudur. 1974’de adaya neden müdahale edildiyse 1571’de de “tek Türk”ün bulunmadığı adaya aynı sebepten müdahale edilmiştir. Anadolu’ya hâkim devlet; 40 mil güneyinde, nefes borusunu kapayacak düşman bir unsurun bulunmasını kabullenemez. Coğrafyaya terstir. Ve devletlerin politikasını coğrafyaları belirler. Ada’nın tamamında yahut yarısında düşman bir unsurun bulunuyor olması bu coğrafi kuralı sulandırmaya yetmez.
c)“2000 yılı başlarında Kıbrıs’ta BM Genel sekreteri Kofi Annan adıyla anılan bir plan hazırlandı. Bol tuzaklı bir plandı. İtirazlar yüzünden beş kez değiştirildi.BM Genel Sekreterinin böyle bir yetkisi var mıydı hiç sorgulanmadı…. Annan planına göre Türkiye’nin garantörlüğü hiç haline getiriliyor. Türk ordusu kısa bir süre içinde Kıbrıs’tan ayrılacak. Belki sembolik bir birlik kalacak… Türkler ille evet desin diye bastırılan Annan Planı özetle şöyle bir plan: Plana göre 100.000 Türk evini barkını terk edecek. KKTC’de kamu sektöründe çalışan her 10 kişiden 7’si işini kaybedecek. KKTC’nin ekilebilir topraklarının %70’i Rumlara verilecek. Güzelyurt ve Gazi Magosa bölgesi Rumların olacak. Kuzeye A ve B haritalarına göre 60-80 bin Rum yerleşecek. Türkler Rum denizi içinde küçük adalar halinde yer alacaklar. Rumlar hemen her yerde çoğunluk olacaklar. Kararlar hemen her aşamada çoğunlukla verileceği için Türk azınlığa verilen haklar gittikçe sıfırlanacak. BM Barış Gücünün sayısı arttırılacak. Neden? Çünkü bu plan uygulanırsa çatışmaların çıkması doğal… Planın Türkçe metni de yok”. (Sayfa 452)
Annan, 10 yıl sonra Moon olmuştur. Aynı çekinceler ve sakıncalar geçerlidir. AB-D/BM gözetiminde hazırlanan yeni plan, 10 yıl önceki Annan Planının; “Rumlar açısından iyileştirilmiş” versiyonu olma yolundadır. Tehlike aynen devam etmektedir.
Bu plana da “yes be annem” demeye hazırlanan KKTC’deki elenofiller acaba Özakman’ın yukarıya aldığımız “KKTC’de kamu sektöründe çalışan her 10 kişiden 7’si işini kaybedecek. KKTC’nin ekilebilir topraklarının %70’i Rumlara verilecek” bölümünü halâ göz ardı mı ediyorlar?
Ekonomisi batan, işsizlik katsayısı çığ gibi büyüyen Rum ekonomisi; “birleşildiğinde” acaba Türk memurun-çiftçisinin yarasına merhem olabilecek mi?
“Bu sefer” %’de kaç memurumuz işsiz kalacak, %’de kaç tarım toprağı Rum’a verilecek?
Kıbrıs’ın “Çılgın Türkleri”nin bu sorulara verecekleri cevabı merak ediyorum. 2 Nisan 2012
57′NCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57′İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ
Bir yanıt yazın