Sorun İran’ın nükleer programıyla ilgili uluslararası kamuoyu ile tam işbirliğinin olmayışı gibi gösterilmek istense de,ABD’nin çıkarları ve bu çıkarlara İsrail etrafında güvenlik oluşturan İslam ülkeleri kurgusu ve askeri üstünlüğünü korumak iddiasıdır.
Teminen küresel olaylarda nerede ve ne zaman ve nasıl olursa olsun düşmana karşılık vermek yeteneğini öngören ABD yeni nesil savaş konseptini, tarihin en savaşçı uygarlıklarının birikiminde İran’a karşı uyguluyor…
*
ABD’nin nükleer tesisleri ve askeri alt yapısı hedeflerini aynı zamanda ve kısa bir süre içinde vurmaya yönelik her tür saldırısının İran’ın nükleer programında ancak bir gerileme sağlayacağı,çok geniş kapsamlı bir saldırının ise en azından bölgede felâket oluşturacağı anlaşılmıştır.
Hakeza İsrail etrafında güvenlik oluşturulması kurgusuyla İslami Suriye’nin kurulmasını teminen bir saldırının da benzer sonucu sağlayacağı görülüyor.
*
Bu kadarı yetmiyor!ABD’nin küresel nufuzunun tartışıldığı -şu dönem,Rusya tarihi hegemon siyasetini yeniden gündeme getirmektedir.
Çin dünyanın çok kutuplu hale gelmekte olduğundan hareketle modernizasyona tabi tuttuğu sosyalizmini küresel güç yapmak hedefindedir.
*
Bu konjonktürde küresel güvenlik; Stratejik Saldırı Silahlarında İndirim,Nükleer Enerjiden Barışçıl Amaçlarla Yararlanma İşbirliği Anlaşmaları ile küresel Füze Kalkanı Savunma Sistemi Oluşturulması İhtilafında zor zahmet sağlanıyor…
*
Zor dengede Seul Nükleer Güvenlik Zirvesinde ABD Başkanı Obama ve Rusya Devlet Başkanı Medvedev bir centilmenlik anlaşmasında bulunuyor.
ABD Kasım 2012 Başkan Seçimini, Rusya Mayıs’ta Devlet Başkanı Putin’in görevi devralmasını beklemeyi taahhüt ediyor.
Bu sürecin küresel rekabetin nabzının attığı Ortadoğu’da Suriye’de BM özel temsilcisi Kofi Annan’ın misyonu ve İran’ın nükleer sorununda 5+1 formatında görüşmelerle geçiştirileceği anlaşılıyor.
Elbette gizli-gizli İsrail etrafında bir güvenlik ekseni kurulmasını teminen çevre ülkelerinin etnik ve mezhepsel temelde ayrışmaları ve istikrarsızlıklara sürüklenmeleri süreci işliyor…
Yine Suriye oyulacak,Kürdistan deşilecektir!
*
Bu çerçevede Seul’da, Başkan Obama Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a İran nükleer sorununun hâlâ diplomatik yolla çözülebileceğine dair inancını bildiriyor.
İran’ın nükleer programına ilişkin barışcıl samimiyetinin belirlenmesi için BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri ve Almanya’dan oluşan 5+1 grubu arasında müzakereye yeşil ışık yakılıyor!
Mesajı ve yol haritasını almak üzere Başbakan Erdoğan İran’a gidiyor!
*
İran,Türkiye’nin İsrail’in etrafında güvenlik oluşturan İslam ülkeleri kurgusundaki örnek rolünden ve ABD’nin müdahale hedeflerindeki işbirliğinden rahatsızdır.
Türkiye’nin bu konumunu pekiştiren ılımlı islam siyasetinin bir haçlı versiyonu olduğunu -o nedenle,bölgede kimi belirsizliklere yol açtığını-mesela,bir haçlı komplosu olarak Suriye krizinde Türkiye’nin bu ülkenin içişlerine karıştığı ve sorunun çözülmesinde ön tıkadığına inanıyor.
NATO Füze Kalkanı Radar Sistemine ev sahipliği yapmasına da tepki vermektedir.
Belki de bu yüzden Cumhurbaşkanı Ahmedinejad, Suriye Cumhurbaşkanı Beşir El Esad’ın özel temsilcisi Faysal Mikdat ile görüştükten sonra Başbakan Erdoğan görüşmesini tansiyon yükselmesi gerekçesiyle ertesi güne erteliyor,akşamında onuruna vereceği resepsiyonu iptal ederek soğukluğunu ve dik duruşunu gösteriyor.
*
Başbakan Erdoğan İran’a giderken heyette yer alan Enerji ve Doğal Kaynaklar Bakanı,Ekonomi Bakanı ve Çevre- Şehircilik Bakanı da hem gerçek niyeti kamufle ediyor hem de Türkiye’nin enerji ve ekonomi alanında İran’a bakışını gösteriyor.
Türkiye tükettiği petrolün yüzde 30’unu İran’dan sağlarken,iki ülke arasında 16 milyar dolar cıvarında ticaret yapılıyor.
Ancak enerji transferinde ve ticarette iki ülkenin Avrupa ve Asya’ya birbiri üzerinden erişmesi kolaylığı da bir başka müşterek yararı oluşturuyor…
*
Ne ki ABD İran işletmelerinin Avrupa’daki faaliyetlerini yasaklaması,İran petrolünü satın alan ve bunu İran Merkez Bankası aracılığı ile ödeyen herhangi bir ülke ya da şirkete ekonomik yaptırımlar uygulanma kararı almıştır.
Avrupa Birliği 1 Temmuz’dan itibaren İran’a petrol ambargosu başlatmaya hazırlanıyor.
ABD bunun karşılığında 10 Avrupa Birliği ülkesine İran’dan petrol alımlarını önemli ölçüde azaltıkları için finansal yaptırımlardan muafiyet verirken, bu hakkı Türkiye’ye tanımıyor.
Muafiyet kazanmak için İran’dan ithal edilen petrolde önemli ölçüde kısıntı yapmak ve bunu sürekli uygulamak gerekiyor.
Başbakan Erdoğan’ın ve heyetinin görüntüsü İran ziyaretinin yalnızca Başkan Obama’nın isterlerini iletmeye yönelik olmadığa işaret ediyor.
*
Görüntü Başbakan Erdoğan’ın Seul’da ABD’nin İran’a uygulanan yaptırımlarından Türkiye’ye muafiyet sağladığını mı gösteriyor?
Çünkü ABD’nin Başkan seçimi,Rusya’da Putin’in başkanlığı devralması debdebesinde geçecek 2012 yılında Türkiye’nin ABD stratejisi doğrultusunda İsrail’in güvenliğini teminen çevresi ülkelerin etnik ve mezhepsel ayrışması ve istikrarsızlığa sürüklenmesi misyonunu sürdürürken -fakat,İran Dini lideri Hamaney,”Suriye’ye dış güçlerin müdahale etmek istemesini doğru bulmuyoruz”diyor;
Libya’da 25 milyar dolar,Suriye’de 10 milyar dolarlık ceremeden sonra İran’dan gelecek 20 milyar dolarlık bir zararın karşılanmasının olanağı bulunmuyor.
*
Fakat şu kısa sürecin daha başında İran,Başbakan Erdoğan’ın İslamcı Türk dış politikasında Ortadoğu diplomasisine çomak sokuyor.
Bölgede ihtilafların çözümündeki arabululucuk performansıyla Başbakan Erdoğan’ın istikrar ve refah artırma iddiasına siyasal bir darbe vuruyor.
Müzakere görüşmelerinin 13 Nisan’da yapılmasının kararlaştırıldığı söyleniyor -fakat, müzakerelerin İstanbul’da yapılacağı doğrulanmıyor,Viyana’ya işaret ediliyor!
Bu suretle Türkiye İran sorunundan dışlanıyor mu?
Her halükârda iki ülkenin tarihten gelen sıcak dostluğunun doların faziletine indirgendiği anlaşılıyor…
*
ABD Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone ilişikledikleri Erdoğan hükümetini ittikleri Ortadoğu bataklığında güçlü göstermek işgüzârlığındadır.
“Bazı ülkeler,İran’dan petrol ithalatlarını önemli ölçüde azalttı.Türkiye dahil diğer ülkelerin de benzer bir adım atmasını bekliyoruz.Türkiye’nin bu konuda bir karar vermesini bekliyoruz” açıklaması yapıyor.
*
Atatürk,”Biz barış istiyoruz dediğimiz zaman tam bağımsızlık dediğimizi herkesin anlaması gerekir”diyor.
30.3.2012
Bir yanıt yazın