Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, ”Sarkozy, çıkıp seçim kampanyasında ‘Schengen’den çıkacağız’ diyor. Almanya ile Fransa arasında otobanda giderken dümdüz gidiyorsunuz ya küçük bir tabela var sadece. Tekrar gümrük kapıları, sınır kapıları koymaktan bahsediyor. Avrupa’yı Avrupa yapan, güçlendiren, o sınırların kalkması, bir arada olmak, dışa açıklıktır. Popülizm uğruna gittikçe içlerine kapanıyorlar, içlerine kapandıkça da büyük zarar görecekler” dedi.
Babacan, Bursa Organize Sanayi Bölgesi Sanayicileri ve İşadamları Derneği (BOSİAD) tarafından düzenlenen yemekte, dünyanın küresel dengelerinden bahsederken, Asya’dan, Çin’den, Hindistan’dan yapılan ithalattan şikayet ederken, Türkiye’nin Avrupa için ciddi bir rakip haline gelebilmesinin çok önemli olduğunu söyledi.
Ucuz iş gücüyle rekabet eden sanayi yapısının sürdürülebilirliğinin mümkün olmadığını vurgulayan Babacan, 2023’te 225 bin dolar milli gelir hedefleniyorsa, asgari ücretin de kuşkusuz artacağını, işçilik maliyetlerinin yükseleceğini belirtti.
Türk sanayisinin yeni rotasının, bakış açısının farklı olması gerektiğini dile getiren Babacan, şöyle devam etti:
”Teşvik sistemleri, mekanizmaları çok önemli ama sadece teşvikle kendisine rota çizen bir sanayi çok da uzun vadeli sürdürülebilir bir yapıya kavuşmayabilir. Teşvik önemlidir ama bir noktaya kadar. Onun ötesinde mutlaka stratejinin, sektörün ve gelişen dünya düzeninde kendinize edineceğiniz konumun iyi belirlenmesi lazım. Biz 9,5 yıldır teşvik sistemimizi değiştire değiştire geldik. Önümüzdeki haftalarda yenilenmiş teşvik sistemimizi açıklayacağız. Burada temel kurgu, 2009’da açıkladığımız teşvik sistemiyle örtüşüyor, işin mantığı felsefesi aynı. Rakamlarda, parametrelerde, bölgelerde değişiklik var. Bölgelerin gelişmişlik durumu 10 yılda değişti. Yeni gelişmişlik göstergeleri oluştu.”
Babacan, ”Stratejik” diye tanımladıkları sektörler olacağını ifade ederek, ”(Stratejik) diye tanımladığımız sektörlerde teşvik, daha yoğunlaştırılmış bir yatırım teşviği olacak. ‘Stratejik sektörü nasıl tanımlayacağız- Nereden bileceğiz-‘ diye sorduğumuzda, bununla ilgili bazı kriterler olacak. Bunu tahmin etmek zor değil. Türkiye’nin ithalat açısından dışarıya yoğun şekilde bağlı olduğu ancak Türkiye’de üretim yapıldığında, ülkenin sürdürülebilir bir rekabet gücüne sahip olduğu sektörlerde yapılan yatırımlarda, teşvik sistemimizi yoğunlaştırmış şekilde uygulayacağız” ifadesini kullandı.
”Katma değer önemli kriter olacak”
Türkiye’de üretilen katma değerin önemli kriter olacağını belirten Babacan, şöyle konuştu:
”İthal ettiğimiz hangi ürün olursa olsun, ‘bu ürünü Türkiye’de üreteceğim’ deyip de sadece bu, basit montaj, basit bir araya getirme operasyonu olacak diye düşünüyorsak bu, mümkün olmayacak. Gerçekten Türkiye’de ciddi anlamda katma değer üretildikten sonra yatırıma teşvik söz konusu olacak. Biz ithalat ikameci ekonomik politikalardan yana değiliz. Bir dönem dünyada modaymış. Ülkeler neyi ithalat ediyorlarsa bunu üretmişler. Bu şekilde sıradan bir bakış açısı, aslında serbest ticaretin özüne aykırı ve uzun vadede ülkeye zarar veren bir politika. Dolayısıyla seçici olmamız lazım. Uzun vadede rekabet gücümüzün olduğu alanlara yönelmemiz lazım. Bu üretimin Türkiye’de ciddi bir katma değeri bırakıyor oluşturması lazım. Hele hele bazı bölgelerimizde o stratejik sektörlerle ilgili cazip imkanlar söz konusu olacak.”
Babacan, teşvikte ”Nakit geri ödeme” diye bir şey olmayacağına işaret ederek, bunun bir dönem denendiğini, çok ciddi sakıncalarının ortaya çıktığını söyledi.
”Yatırım yapayım devlet birazını nakit ödesin” diye bir şeyin olmayacağını dile getiren Babacan, ”Mutlaka herkes taşın altına elini koyacak, yatırım ayakta kalacak, uzun vadede varlığını sürdürecek yatırım olacak, ancak ondan sonra bir bakıma teşviği hak etmiş olacak” dedi.
Avrupa ve ABD’de ekonomik durum
Avrupa ve ABD’de yatırımcıların, iş dünyasının son derece kaygılı olduğunu, önlerini göremediğini vurgulayan Babacan, şunları söyledi:
”Çarklar iyi dönmüyor, işler iyi işlemiyor. Kamu maliye yapıları o kadar bozuldu ki o kadar ağır borç yükü altına girdi ki bu ülkeler, mümkün olan ilk fırsatta vergileri artırmak zorunda kalacaklar. Kamu harcamalarını, yatırımlarını daha da kısmak zorunda kalacaklar. Mevcut kriz aşılsa bile, güven ortamı sağlansa bile işler düzelmeye başlar başlamaz bir yandan parasal sıkılaştırmaya gidecekler bir yandan da başka vergi artışları olmak üzere birçok uygulamayı hayata geçirecekler. Bu yüksek kamu borcu, pek çok Avrupa ülkesinin büyümesi üzerinde sürekli baskı oluşturacak. Bu kadar ağır borç yüküyle o eski büyüme oranlarını Avrupa göremeyecek. Birçok Avrupa ülkesinde uzun süreli çok düşük büyüme oranlarını göreceğiz. Üretmeden tüketmek dönüyor, dolaşıyor bir ülkeyi çok kötü şekilde etkiliyor. Bugün bakıyorsunuz 30 küsur saatlere inmiş çalışma süreleri. Yılda 5-6 hafta izinler. Belki çok büyük birikimleri varsa, hazırdan yiyorlarsa tamam ama bunu borçlanarak, ülkenin borcu artarak, refah sağlanıyorsa o refah geçici, suni refah oluyor.”
Babacan, Türkiye’nin çok iyi noktada olduğuna dikkati çekerek, ülke bütçesinin sağlam, borç stokunun Avrupa ortalamalarının yarısından daha az oluşunun önemli faktör olduğunu bildirdi.
Bankacılık sektörü ve tüketici kredileri
Türkiye’nin bankacılık sisteminin güçlü olduğunu vurgulayan Babacan, şöyle dedi:
”Güçlü olmasa yoğun kredi artışı bankacılıkta mümkün olmazdı. Öyle noktaya geldi ki bir yılda yüzde 35’lik kredi hacmi artışı… Bu, gelir bir noktada ülkeyi etkiler. Birden bire halkıyla, tüketicisiyle, sanayicisiyle birden bire bu borcu yukarıya sıçratmak, şöyle ya da böyle olumsuz tabloyu getirebilir. Geçen yıl yüzde 25 limit koyduk, buna ulaştık. Bu yıl diğer politikaların da etkisiyle ekonomik büyüme yavaşlayacağı için yüzde 15’lik kredi hacmi artışıyla bu yılı kapatmış olacağız.”
Babacan, tüketici kredilerinin çok önemli olduğunu dile getiren Babacan, tüketici kredisinin 2010’da 43 milyar, geçen yıl da 52 milyar lira arttığını, toplamda 95 milyar liralık artışın, halkın kazanmadan peşinen harcadığı anlamına geldiğini vurguladı.
”Borç yiyen kesesinden yer” diyen Babacan, şunları söyledi:
”Çok doğru atasözü. Tamam, iyi harcayalım, ekonomimiz yüzde 9 büyüsün ama gelir bir noktada tıkanabilir. Bu yıl yüzde 4 büyüme hedefleniyor. Büyümemiz düşüyor ama biraz kasıtlı frene basmamızın sonucu. Bu yıl da yüzde 8 büyüyelim. 2013’te Allah korusun gelip de karşımıza çok zor farklı tablo çıkarsa bir anda yılların birikimi kazanımları kaybolabiliyor.”
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, daha çok katma değer üreten sanayi yapısına doğru gidilmesi gerektiğine değinerek, ”Almanya cari fazla veriyorsa, Alman sanayisinin yüksek katma değerli üretimi çok önemli rol oynuyor. Bursa’dan bir konteyner tekstil gönderiyoruz, 50 bin, 100 bin dolar yapıyor. Öbür taraftan bir kutuya 100 cep telefonu gönderiyorlar buraya, o da 100 bin dolar tutuyor. Yeni teşvik sistemimizle ilgili açık sinyallerimiz olacak. Yine de son kararı özel sektör verecek” ifadesini kullandı.
Önemli gündem maddelerinden birinin de iş gücüyle ilgili reformlar olduğunu vurgulayan Babacan, iş gücü piyasasındaki esnekliğin büyük önem taşıdığını belirtti.
Kolay sektör, bölge, şirket değiştirebilmenin önemli olduğunu ifade eden Babacan, ”Bir bakıma, girişin çıkışın kolay olduğu iş gücü piyasası… Avrupa’daki ortalama işsizlik oranı ABD’ye göre daha yüksek ise Avrupa’daki iş gücü piyasasındaki katılıklar bunun en önemli sebebidir. İş gücü rahat hareket edemiyor, engeller var. Giriş zor, çıkış zordur. Oysa ABD’de bugün herhangi bir eyalette işini kaybeden diğer eyaletlere bakar ne iş var diye” dedi.
Babacan, bugün İtalya’da işini kaybeden birinin İsveç’te iş bulmasının o kadar kolay olmadığını belirterek, Avrupa’daki iş gücü piyasasıyla ilgili düzenlemelerde aşırılıklar yaşandığını bildirdi.
Çalışanın hakkını koruyacaklarını ancak bu konuda popülizm yapılırsa, aşırıya gidilirse sonuçta, ”Çalışanın hakkını koruyayım” derken o ülkede işsizlik oranının artabileceğini belirten Babacan, Türkiye olarak birçok Avrupa ülkesinin düştüğü bu tuzağa düşmemenin mücadelesini verdiklerini söyledi.
Babacan, uluslararası toplantılara katılan Türkiye Merkez Bankası yöneticilerinin sözlerinin dikkatle dinlendiğine işaret ederek, ”Türkiye’den biri konuşunca herkes kulak kesiliyor. Hepsi bankacılıktan darbe yemiş. Problem yaşamayan Türkiye var. Dolayısıyla bizim dediklerimiz hemen kabul görüyor. Bizim önerilerimiz, küresel düzenlemeler haline geliyor. Bunları toplayıp bir araya getirdiğimizde Türkiye’nin potansiyeli çok yüksek” diye konuştu.
Sarkozy’nin seçim kampanyasında söyledikleri
Ali Babacan, önceden banka reklamlarının ”Kim daha çok faiz verir” yönünde olduğunu anımsatarak, ”Televizyonda, gazetelerde ‘dolara şu kadar, marka şu kadar, Türk lirasına şu kadar faiz veririm’ şeklindeydi. Şimdi böyle reklam görüyor musunuz- Şimdi ise ‘kim daha ucuz kredi verir’ reklamı var. Reklamların hepsi kredi faizlerinin ne kadar düşük olduğuyla ilgili. Demek ki doğru yolda gidiyoruz” ifadesini kullandı.
Bugün 84 milyon olan Almanya’nın nüfusunun 60 milyona ineceğini belirten Babacan, şunları kaydetti:
”Hızla yaşlanan nüfus var. İtalya’da, Fransa’da durum aynı. Gittikçe dışa kapanıyorlar. Sarkozy, çıkıp seçim kampanyasında ‘Schengen’den çıkacağız’ diyor. Almanya ile Fransa arasında otobanda giderken dümdüz gidiyorsunuz ya küçük bir tabela var sadece. Tekrar gümrük kapıları, sınır kapıları koymaktan bahsediyor. Avrupa’yı Avrupa yapan, güçlendiren, o sınırların kalkması, bir arada olmak, dışa açıklıktır. popülizm uğruna, gittikçe içlerine kapanıyorlar, içlerine kapandıkça da büyük zarar görecekler. Genişlemeyi durdurun, Avrupa’nın genişlemesi durduğunda zaten gücü son derece azalıyor. Bir de içe kapanın, korumacılık getirin, bir de sınırlar koymaya kalkın, sonuçta nereye kadar gidecek bunu görmek gerekiyor. Bunun Türkiye için doğuracağı fırsatların da farkına varmak gerekiyor.”
Konuşmaların ardından Babacan, sanayicilerle hatıra fotoğrafı çektirdi.
AA
Bir yanıt yazın