Amerika ve Siyonizm genişletilmiş Ortadoğu coğrafyasında hem İsrail’in dirliği ve güvenliğinden hareketle inandığı kutsalı yerine getirmek,hem de Rusya ve Çin’in dolara dayalı ekonomi sisteminin yerine geçecek yeni bir ekonomi sistemiyle küresel güç olmalarını engellemenin hedefindedir.
Teminen Arap-İslam ülkelerini etnik ve mezhepsel temelde çözüyor,federatif yapı heveslerine sürükleyerek istikrarsızlığa sevkediyor,her yönüyle zayıflattıktan sonra atacağı pençesiyle ruhlarını teslim almayı öngörüyor!
*
İlgili coğrafyada Türkiye ruhunu, vatandaşlarının üst kimliği olarak belirlenen Türk Milleti’nin Ulusal Egemenliği,Ulusal Bağımsızlığı,Ulusal Birlik ve Beraberliği,Yurtta Sulh Cihanda Sulh,Çağdaşlaşma,Bilimsellik ve Akılcılık ilkeleri oluşturuyor.
Amerika ve Siyonizm öngörüsü ve hedefi uğrunda Türkiye’nin de ruhunu teslim almak üzere,Cumhuriyetin ilkeleri doğrultusunda siyasi ve toplumsal yapılanmasını şekillendirmeye başladığı ilk yıllarından beri etkilerini çözümde değil çözümsüzlükte ortaya çıkaran;
Birincisi,İslam düşüncesinin herhangi bir siyaset teorisi olmamasına rağmen tanrısal egemenliği dünyevi-siyasal alanda da tesis etmenin dini bir zorunluluk olduğundan gelişen Gülen Cemaati ve AKP gürûhunu,
İkincisi, Abdullah Öcalan’ın,”ABD Ortadoğu’da ve Kafkasya’da Türkiye ve İsrail’in desteğini alabilmek için Kürtlerin kültürel soykırımına destek veriyor fakat Türkiye tarafından tümden ortadan kaldırılmasına da izin vermiyor.ABD Kürt’e kaçmak için Kuzey Irak’ta açık bir kapı bırakmıştır. Hem Türkiye’yi hem de Kürtleri böylece kendine bağlı hale getirmiştir”ifadesiyle özetlediği Kürtleri kendine hempa etmiştir!
*
Nitekim Cumhuriyetin ilkeleri cemaat ve AKP liderliğinde devletin tüm kurumlarında sonlandırılmış ve yerine totaliter,çoğunlukçu, islamcı-liberal kanun devleti karakteriyle İkinci Cumhuriyetin gerçekleşmesi önünde tek eksik yeni bir anayasa için gün sayılmaktadır…
Elbette yeni Anayasa bir yerlerde hazırdır fakat yeterli gündemle Türk halkında pekişebilmeyi teminen -işte, cemaatin kanaat önderleri Abant Platformunda hukukçular,
aydınlar,yazarlar,çeşitli branşlardan akademisyenler ve yeniCHP milletvekillerinin katılımıyla “Yeni Anayasa’nın Çerçevesi”başlığında vatandaşlık ve kimlikler,ana dilde eğitim,üniter devlet,özerklik dengesinde yerel yönetimler,inanç özgürlüğü,diyanet ve cumhurbaşkanının konumu konularını sözde tartışmışlar ve yeni Anayasaya esas teşkil edecek sonuç yayınlanmıştır…
*
Buna göre yeni Anayasa’nın dibacesinde Cumhuriyetin kurucusu Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve o’nun belirlediği inkilâp ve ilkeleri doğrultusu yer almıyor!
Yeni Anayasa’da üst kimliği belirleyecek”Türk Milleti” kavramı bulunmuyor-yerine, üst kimlik olarak belirlenen vatandaşlık ya hiç tanımlamayacaktır ya da Türkiye Cumhuriyetinin hükümran olduğu mahallerde doğan herkes Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır ibaresine ya da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı anne ya da babadan doğan herkes Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır ibaresine yer verilecektir!
*
YeniCHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu,Ali Kırca’nın “Siyaset Meydanı” programında “yeni Anayasada kimlik konusunun nasıl düzenlenmesini öngörüyorsunuz”
sorusuna yanıtta anayasada etnik kimlik tanımı yapılmaması gerektiği ve üst kimlik olarak “Türkiye Cumhuriyeti Yurttaşı” tanımının yeterli olacağını söylüyor!
Kılıçdaroğlu’nun,”Türk devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes, din, mezhep, dil ve etnik köken gözetilmeksizin Türk’tür” diyen Fener Rum Patriği Bartholomeos kadar sağduyusu olmadığı -çünkü,”Türk” adlandırmasını bir etnik aidiyet olarak algılamış olması hayret veriyor.
Hem “Türk” adlandırmasından kaçınmak Türk Ulusu, Ulusal Egemenlik,Ulusal Bağımsızlık,Ulusal Birlik ve Beraberlik gibi Türkiye’nin ruhunu oluşturan ilkeler ve bu temelde Atatürk Milliyetçiliğini umursamadığı anlamına geliyor!
Eh!Bu aymazlıkla-işte,Amerika ve Siyonizmin pençesi hırpalananTürklük ruhuna uzanmıştır…
*
Platformun üzerinde anlaştığı bir diğer madde Türkiye’nin idari yapılanmasıyla ilgilidir.
Yeni Anayasa’da Türkiye idari yapısı yerinden yönetim esasına dayandırılıyor,yerel yönetimler üzerindeki her türlü idari vesayet kaldırılırken resmi dil mecburi olmak kaydı ile kamusal iletişimde farklı dillerin kullanılması serbest bırakılıyor.
*
Türkiye,Avrupa Konseyinin ortak ideal ve ilkeleri doğrultusunda daha ileri bir birlik sağlanması yönünde,“Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı”nı kimi maddelerine çekince koyarak imzalamıştır.
Şart yerel makamları her türlü demokratik rejimin temellerinden biri kabul ediyor ve vatandaşların kamu işleri sevk ve idaresinde bulunmasını en temel demokratik hak sayıyor,özerk yerel yönetimlerin korunması ve güçlendirilmesi,idarede yerinden yönetimi öne çıkarıyor.
*
Oysa bir tarafta Kürtler belediyeler yönetimlerinde yeni bir model geliştirdikleri iddiasındadır;örgütlü toplum,demokratik katılım,ekolojik yaklaşım ve toplumcu ekonomi modeliyle konfederal ulus,anayasa,siyaset ve vatan konseptinde Cumhuriyetin Türk ulusuna,milliyetçi esas ve duruşa karşı gelişiyorlar.
Öte yanda tanrısal egemenliği dünyevi-siyasal alanda da tesis etmenin dini bir zorunluluk olduğundan gelişen Gülen Cemaati ve AKP,”demokrasinin standartları yükseldikçe ekonomi kalkınır,ekonomi kalkındıkça hak ve özgürlükler ileri gider,yoksulluk biter,sömürü biter,terör biter”öngörüsünde Kürtlere dilleri ve geleneklerinin özgürlüğü karşılığında islamcı Türkiye’nin refahından faydalanmaları teklifindedir.
Yerinden Yönetimin geliştirdikleri Köylerin Altyapılarının Destekleme Projesi,Belediyelerin Altyapılarının Desteklenme Projesi,Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı altında Bölge Yatırım Ajansları ve İl Özel İdareleri vasıtasıyla biçimsel olacağı bilincindedirler.
*
Kılıçdaroğlu’nun Türkiye ruhunu oluşturan ilkeler ve merkezi- yerel yönetimin bu ilkeler doğrultusunda olmasına ilgisiz olduğu görülüyor.
Ya, HaberTürk TV’de,”Yerel Yönetimler Özerklik Şartını” uygulayacağız demesi gizli bir ajandası olduğunu mu gösteriyor?
Öyleyse -inanınız, Genel Başkanı olduğu yeniCHP’nin katkılarından dolayı cemaatin ikinci Cumhuriyetinden alacağı bir seçim kazancı parsasının bir hüsran olacağını da -elbette,görecektir.
O kadar değil! Çünkü giderek altına girdiği zan Atatürk’ün partisinden Türkiye ruhunu infilâk ettirmeye kast anlamına geliyor…
14.3.2012
Yazıları posta kutunda oku