Dr. Ali Sak
Çuvallamak, argo bir deyimle üzerine aldığı bir işi başaramamak, becerememek, başarısızlığa uğramak, bir işin sonunu getirememek demektir. Çuvallanmak ise bu başarısızlığın, yani çuvalın bizzat içinde olmaktır.
Sahi biz toplum olarak nerede çuvalladık veya çuvallandık?
Konuyla ilgili internet deki basın haberlerini takip edecek olursak aşağıdaki başlıklara sıkça rastlar ve “çuvallamanın” toplumun her kesiminde olağan bir durum olduğunu anlarız.
Kılıçdaroğlu fena çuvalladı!
Dışişleri fena çuvalladı!
Türk medyası kötü çuvalladı!
Taraf fena çuvalladı!.
TRT resmen çuvalladı!
Euroleague’de topluca çuvalladık!
Ahmet Davutoğlu fena çuvalladı!
Sözcü Fena Çuvalladı!
ÖSS’de çuvcalladı!
Gizli tanık yine çuvalladı!
Nihat Doğan fena çuvalladı!
Fatih Altaylı’dan ‘Çuvalladık’ itirafı!
BMW fena çuvalladı!
Ekrem Dumanlı fena çuvalladı!
Hükümet resmen çuvalladı!
Yukarıdaki başlıklardan ziyade “çuval” deyince Türk Toplumu’nun aklına mutlaka iki olay gelecektir.
Birinci çuval olayı veya çuval hadisesi 4 Temmuz 2003 günü Kuzey Irak’ın Süleymaniye kentinde karargâh kurmuş bulunan 11 Türk Silahlı Kuvvetleri mensubunun Irak’taki işgal kuvvetlerinin bir parçası olan Amerikan 173. Hava İndirme Tugayı’na bağlı askerlerce ve yanlarında peşmergelerin de bulunduğu bir ortamda, sürpriz bir baskın sonucu derdest edilmeleri ve başlarına çuval geçirilmek suretiyle götürülüp 60 saat süresince alıkonularak sorguya çekilmeleri hadisesini tanımlamak için kullanılan terimdir. Olayın 4 Temmuz’da, yani Amerika Birleşik Devleti’nin en önemli milli bayramları “Bağımsızlık Günü”nde (Independence Day) gerçekleşmesi ayrıca düşündürücüdür. Bu olayın bağımsızlık gününe denk gelmesi, aynı zamanda Türkler için mukaddes olan Cuma günü vukuu bulması, konuyu diplomatik tarzda çözüme kavuşturabilecek Amerikan makamlarına 60 saat boyunca ulaşmanın mümkün olmaması, Amerikan askerlerince küçük düşürücü kasıtlı hareketlere başvurulmuş olması, olayın önceden planlanmış ve Türk askerinin şerefini zedelemeye yönelik bir provokasyon hareketi olduğu şüphe götürmeyecek durumdadır.
Sonuç olarak Türk askerinin şerefine yönelik olan bu saldırı karşısında ilgili kurumlar suskun kalmış, ne manevi ne de maddi tazminat davaları açılmış; ilgili Amerikan askerlerinin disiplin cezası da olsa almaları sağlanmamış. Olay unutulmuş gitmiş.
İkinci çuval olayı veya çuval hadisesi ise 20 Ekim 2011’de yaşandı. Muğla’nın Bodrum İlçesi’ne gelen ‘Ramage’ adlı ABD savaş gemisinde görevli olan ve Bodrum’u gezmeye çıkan Amerikan askerleri, bir gurup tarafından çuval gösterilerek protesto edilirken bir eylemci ABD’li bir askerin başına çuval geçirildi. Yaşanan kısa süreli arbede sonrası kaçan eylemciler polis tarafından aranmaya başlanırken, iki ABD’li subay rehberleri ile birlikte Bodrum İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne gelerek şikayetçi oldu. Eyleme katıldıkları iddiasıyla Türkiye Gençlik Birliği üyesi çoğu öğrenci olan 8 kişi Milas’ta gözaltına alındı ve olayla ile ilgili olarak gözaltına alınan kişiler hakkında 16 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.
Sonuç olarak Amerikan askerinin şerefini korumak ve kollamak için ilgili kurumlar harekete geçer. Olay sıkı takibe alınır ve 8 gence 16 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açılmasını sağlar.
İki ÇUVAL eylemi meclise taşınır!
Mecliste yeterince tartışılmamış olan Türk askerine yönelik çuval hadisesi, Türkiye Gençlik Birliği’ne mensup gençlerin Amerikan askerine karşı çuval eylemi sebebiyle 16 yıla kadar hapis istemiyle tekrar gündeme gelir. Böylece İstanbul milletvekili İlhan Özkeş’in 29.02.2012 tarihinde TBMM’ye sunduğu soru önergesiyle “çuval eylemi” meclise taşınmış olur. Başbakanın yanıtlamasını isteyen Özkeş’in soru önergesinde; 2003’te Türk askerlerinin başına çuval geçiren Amerikan askerlerinin ceza alıp almadığını, başbakanın bu konuda bir girişimde bulunup bulunmadığı, Amerikan askerleri hakkında herhangi bir işlem yapılıp yapılmadığı gibi sorular yer alıyor. Soru önergesi şöyle;
1- Irak’ta Süleymaniye’de Türk askerlerinin başına çuval geçiren Amerikan askerleri hakkında hangi işlemler yapılmıştır?
2- Türkiye’de Bodrum’da Amerikan askerlerinin başına çuval geçiren gençlere 16 yıla kadar ceza istenmiş ve Amerikan askerinin şerefine karşı suç nitelemesi yapılmıştır. Türk askerlerinin şereflerine karşı suç işleyen Amerikan askerleri hangi cezaları almıştır?
3- Sayın Başbakan en ufak eleştirilere bile tahammül etmeyip kişilik haklarına saldırı diye sürekli tazminat davası açarken; Türk askerlerinin kişilik haklarına ve Türkiye’nin manevi kişiliğine yapılan bu saldırı için ne kadar tazminat talep etmiştir? Alınan tazminat miktarı nedir?
Sayın başbakanın yanıtlarını heyecanla, umutla ama mutlaka bekliyoruz…
Bir yanıt yazın