Prof.Dr. Celal Şengör’ün- Muhteşem Yüzyıl için yazdıkları
Bu toplumun hemen hiçbir değeri kalmadı: Tek değer, kişilerin ve/veya
grupların hak etmedikleri şeylere uzanmak için olabilen her yolu denemesinin
en makbul marifet sayılmasıdır.
Türkiye rüşvet ve hırsızlıkta Avrupa birincisi, dünya dördüncüsüdür. Dünya ülkeleri
arasında cahillik düzeyiyle en ön saflarda yer alıyor, dünya üniversiteleri
arasında adı anılabilecek ilk 500 arasında hiçbir üniversitesi yoktur.
Başta Cumhurbaşkanı ve Başbakan olmak üzere devleti yönetenlerin hakkında bulunan
suç dosyaları nedeniyle dünya birincisidir (Kemal Baytaş, Sözcü 13 Şubat 2011).
İçeri atılan gazetecilerin sayısıyla dile gelen aykırı fikre tahammülde, nihayet
İran ve Çin’in bile gerisine düşerek sondan birinciliği kaptı.
Gün geçmiyor ki ırzına geçilen kadın, cinsiyet nedeniyle veya töre denen
ahlaksızlıklar yüzünden öldürülen kız ve kadın haberleri gazetelerimizde,
televizyonlarımızda yer almasın.
En son öğrencilerimizi hatta devlete ait kurumlar ve devletin memurları eliyle
harcamak, onların hayatlarını karartmak sıradan olay oldu, bunları yapan ve
kötü niyetleri artık her gün dile gelen akıl ve beceri fakirleri devletin ve
hükümetin güvencesi altına alındı.
Tüm bunlar ne zaman oluyor? Muhafazakâr değerlerimizin şahlandığı, Atatürk’ün
getirdiği akılcılıktan hızla uzaklaştığımız bir dönemde;Türkiye halkı
tamamen keçileri kaçırdı mı, yoksa bu ahlaksızlıklar zümresi onun gerçek
değerlerini mi yansıtıyor?
Bence ne biri ne diğeri. Halk o kadar cahilleşti ki, yaptığı şeylerin veya
kendisine yapılanların çoğunun ahlaksızlık olduğunu, bu ahlaksızlıkların er
veya geç kendisini zarara uğratacağını, çoluk-çocuğunu süründüreceğini
göremez hale geldi, safsatayla uyutulmayı tercih eder oldu.
Türkiye halkı kravat takar, lüks otomobillerde dolaşır, bikinili hatunları sosyetik
plajları doldurur veya şehirlerini şekilsiz gökdelenlerle doldurup oraları
<<modernize>> ederek yaşanmaz hale getirir, ama tüm bu halk zenginiyle fakiriyle, şehirlisiyle köylüsüyle zır cahildir. Kendi tarihinden
habersizdir. Aslında ne dilini, ne dinini bilir, negeleneklerini tanır, ne
de toplumsal değerlerinin evriminden haberdardır.
Muhteşem Yüzyıl diye televizyonlarda alkışladığı dönemde, devletinde Amerika’dan
gelen gümüşün ilk enflâsyonu başlattığını bilmez (çünkü Avrupalı
<<gâvur>> dünyayı keşfederken, muhteşem [!] padişahları
hareminde gönül eğlendirmekte, dünyayı öğrenelim diyen Pirî Reis’in kafasını
vurdurmaktadır).
Muhteşem (!) yüzyılda Anadolu’da medrese o kadar ayağa düşmüştür ki, öğrenci
haydutluğa başlamıştır (buna softa şekâveti denir).
Avrupa’da ilk yenilgimizi Muhteşem (!) Süleyman devrinde aldığımız gibi (I.Viyana
bozgunu: 1529), Hint Okyanusuna her çıkışımızda mini mini Portekiz’den
sopayı yiyip Kızıldeniz’e veya Basra Körfezi’ne tıkılışımız da bu büyük (!)
padişah efendimizin devrindedir. Gene onun zamanında dünya keşfedilirken,
Hint Okyanusu’na kadırga denen sandallarla açılan ve 1554’te Hindistan’da
karaya vuran büyük (!) bir amiralimiz, yürüyerek üç senede Hindistan’dan
Edirne’ye gelmiş ve meşhur bir kitap (Mirât-ül Memâlik) yazmıştı.
El alemin dünyayı öğrendiği bu dönemde Seydî Ali Reis gazel söyleyip, eğlence
partilerini anlatmaktan başka tek bir detaylı coğrafya bilgisi toplamayı gerekli bulmamıştı.
Büyük (!) Sultanımız Süleyman’ın Fransa kralı I. François’yı hapisten bir mektupla
kurtardığını okurduk mektepte. O François’nın kurduğu Collège de France
bugün dünyanın en önemli araştırma kurumlarından biridir. Bizimkinin hangi
kurumu ayakta kaldı? Hangi kurumunun insanlığa beş paralık bir faydası oldu?
Tek becerdiği kalıcı şey, aklı başında öz oğlu Şehzade Mustafa’yı Hürrem
uğruna katlettirip, devleti bir ayyaşa teslim ederek halkının geleceğini karartmak oldu.
Artık yeter! Bu ve benzeri rezillikleri yalanlarla bezeyip yücelten, buna karşılık
bize bütün dünyada saygınlık kazandıran, aklımızı kullanıp onurlu insanlar
olmamızı sağlayan Atatürk’ü aşağılayan âlim pozlu, ukala tavırlı zır
cahilleri her gün halkın karşısına diken televizyon kanallarından ve
gazetelerden gına geldi. Yükselen ahlaksızlık grafiğimiz kimin eseridir
sanıyorsunuz? Cehalet tüm fenalıkların anasıdır. Biz de o anayı besleyip
duruyor, onun tosuncuklarına oylar veriyoruz. Artık yeter! Memleketimde her
elimi attığım yerde cehalet çirkefine bulaşmaktan bıktım.
Celal Şengör, Bilim Teknoloji (Cumhuriyet)
Bir yanıt yazın