Doç. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Son günlerde Türk kamuoyunda Hocalı Soykırımı üzerinden yoğun bir kampanya yürütülüyor. Çok yönlü ve çok boyutlu bir kampanya. Yöntem ve söylemleri kadar, zamanlaması ve verdiği-vermek istediği “örtülü-açık, doğrudan-dolaylı mesajları” itibarıyla da üzerinde fazlasıyla düşünülmesi ve durulması gereken bir hadise…
“Hepimiz Hrantız”a karşılık; “Hepimiz Hocalı’lıyız”, “Hepimiz Hocalı Hepimiz Türküz” türünden milli duyguları ve heyecanı fazlasıyla okşayan ve Meclis’e kadar uzanan bir kampanya. Öyle bir kampanya ki, eşi-benzerine Bakü’de bile rastlamak mümkün değil.
Bunu ben söylemiyorum, bir çok Azeri dostum buna özellikle dikkatleri çekiyor. Dolayısıyla bir yönüyle oldukça sevindirici. Çünkü Türk halkı, Azerbaycan’daki kardeşlerine karşı yapılan tarihin en büyük sistematik soykırımı karşısında “iki yüzlü” Batı’ya “farkındayız”, Azerbaycan halkının arkasındayız mesajını veriyor.
***
Ne oldu Hocalı’da? Hocalı soykırımı nedir? Bu soykırımı gerçekleştirenler bugün nerelerde ne iş yapmaktadır? Dünya bu soykırım karşısında nasıl bir tepki vermiştir? Bunu gerçekleştirenlere karşı ne tür bir işlem gerçekleştirmiştir?
Öncelikle bu yazımızda yukarıdaki sorular üzerinde biraz duralım…
Gerekirse ve gündem müsaade ederse, önümüzdeki yazılarda niçin yirmi yıllık kısmi sessizlikten sonra bu soykırımın hatırlandığını ve özellikle de Türkiye kamuoyunda yoğun bir şekilde işlenildiğini izah ederiz…
***
Haydar Aliyev Hocalı faciası için; “Son iki yüz yıldan fazla bir sürede savaşçı Ermeni milliyetçileri tarafından halkımıza karşı gerçekleştirilen etnik temizlik ve soykırım siyaseti tarihinin kanlı bir sayfasıdır.” der. Doğrudur…
Çünkü biz bu “Ermeni katilleri” 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren gayet iyi biliriz; Ruslar ve Fransızlarla olan işbirlikleri, Osmanlı’ya karşı ihanetleri, masum halka yönelik katliamları ve diplomatlarımıza yönelik ASALA’sı ile…
Her ne kadar bazıları bunu çarpıtmaya çalışsa ve tarih önünde bizleri ecdadımız üzerinden “yüzleşme” adı altında, “ortak acı” ve benzeri “masumiyet” kılıfı giydirilmiş ifadelerle suçlu göstermeye çalışsa da…
***
Hocalı soykırımı, SSCB artığı olarak adlandırılan ve Rusya’nın bu olaydaki varlığına dikkatleri çeken Hankendi’ndeki 366.cı alayın zırhlı araçları ve askerlerinin yardımı, Batı’nın göz yumması ve dolaylı destekleri ile Ermeni silahlı grupları ve eli kanlı Ermeni askerlerinin vahşiliklerinin bir sonucudur…
25 Şubatı 26 Şubata bağlayan bir gece içinde 106`sı kadın, 63`ü çocuk ve 70`i yaşlı 613 Azerbaycan Türkü katledilmiş, 487 kişi yaralanmış, 1275 kişi (kadın, çocuk ve yaşlı insan) esir alınarak her türlü işkence ve insanlık dışı muamelelere maruz kalmıştır. Sekiz ailenin yeryüzünden tamamen silindiği o gece kaybolan 155 kişiden hala haber alınamamış, alınamadığı gibi uluslararası örgütler ve “soykırım meraklısı” bir takım devletler bunun peşine de düşmemiştir. Tüm bunlar kendi (Rus, Gürcü, İngiliz, Fransız, Alman, Amerikalı ve diğer ülkelerden olanları kastediyorum) gazetecileri ve yazarlarını büyük bir dehşete düşürmesine ve burada bir soykırım yapıldığını itiraf etmelerine rağmen…
Dolayısıyla Batı’nın çifte standartı ve iki yüzlülüğü bu hadisede de birkez daha ortaya çıkmakta, açık açık sırıtmaktadır. Gözleri önünde cereyan eden soykırım karşısında “üç maymunları” oynayan Batı, ne hikmetse “hayali soykırımlar” üzerinden vuruşlar yapmayı tercih etmektedir.
***
Soykırımı yapanlardan birisi bugün Ermenistan’ın devlet başkanıdır. Bizzat askeri operasyonların yönetiminde rol alan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan bu husustaki itiraflarını İngiliz araştırmacı gazeteci Thomas de Waal`a şu şekilde yapmaktaydı: “Hocalı`ya dek Azeriler bizim şaka yaptığımızı zannediyorlardı, sonra şaka yapmadığımızı anladılar.”
Soykırım ve işgalin bir kanıtı olan bu ifadelerin sahibi, aynı zamanda “futbol maçı düşkünü” birisidir de…
Nitekim bu kişiyi 2009’dan bu yana Türk kamuoyu da çok yakından tanımaktadır…
***
Hocalı Soykırım’ı, hem tarihsel hem de hukuki boyutuyla sabit bir insanlık dışı eylem olmasına rağmen, ne yazık ki failleri devlet başkanlığı görevine kadar getirilmekte ve muhatap kılanmaktadır.
Oysa, başta “Esir Düşmüş ve Kayıp Vatandaşlarla İlgili Devlet Komisyonu”nun belgeleri olmak üzere, bu konuda birer kahramanlık olarak gösterilen ve Ermeni nesillere aktarılan “itiraf” niteliğindeki bir takım çalışmaların kendisi bile açık bir şekilde Ermenilerin Azerbaycan`da sivil halka karşı soykırım yaptığını ortaya koymaktadır. Arzu edenler bu hususta yazılmış olan kitaplardan, örneğin ASALA üyesi Monte Melkonyan’ın kardeşi Markar Melkonyan tarafından kaleme alınan “Kardeşimin Yolu” (My Brother’s Road) ve Karabağ işgalinde bizzat bulunan yazar-şair Zori Balayan’ın “Ruhumuzun Dirilişi” kitaplarına başvurabilirler…
Şimdilik, bir kez daha sözün bittiği yerdeyiz…
Bir yanıt yazın