ABD çıkarlarına,İsrail etrafında uygun ülkeler oluşturmak için Arap İslam Coğrafyasının etnik,mezhepsel farklılıklarını mütemadiyen kaşıyor.
Hesapta küresel tecrite tabi tutulan İran’ın,ekonomi politiği ve sosyal yapısı istikrarsızlığa düşürülen o coğrafyadan zayıflatılmış tek hasım olarak belirmesi isteniyor.
*
Uygulanan politiğe Rusya Başbakanı V.Putin,”İran’ın vurulması sonuçlarının gerçek boyutu tasavvur dahi edilemez” ifadesiyle endişelerini bildirirken,
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu,”Yeni,gerçek ve herkesi kapsayan bir küresel düzene ihtiyaç var”diyor!
*
Ne ki İran nükleer tesisleri ve askeri alt yapısı hedeflerinin aynı zamanda ya da kısa bir süre içinde kısıtlı şekilde vurulmasının güçlükleri de ortaya çıkıyor.
ABD’nin sonucu felakete yol açacağı belli çok geniş kapsamlı saldırısı olmadığı taktirde yapacağı her tür saldırının İran’ı nükleer programından ancak geriletebileceği bildiriliyor.
Üstelik ABD,zinhar dünya kamuoyu ve bilhassa İslam toplumlarının feverânını da istemiyor!
*
O halde -şimdilik,Arap-İslam ülkelerini etnik ve mezhepsel temelde çözmeye devam etmek ve onları istikrarsızlığa sevkedecek gevşek federatif yapılarda sürüklemek gerekiyor.
Çözülmüş halklar ağızlarına verilen demokrasi sakızını çiğneye dursunlar,İran halkınında o sakızın tadı iştihasıyla rejimine kast hevesi içinde olması isteniyor.
Bu suretle en azından İsrail,Arapların siyonizm düşmanlığından bedavadan korunuyor!
*
Teminen ABD Dışişleri Bakanı H.Clinton Tunus’ta ki konferansta Suriye’nin Dostlarına,BM Güvenlik Konseyinin iki üyesinin insanlar öldürülürken veto yetkisini kullanmasının ızdırap verici olduğu,”Tam bir alçaklık!Suriye halkının yanında olmadıkları çok açık” vaveylasıyla gaz vermektedir.
İşte,Bakan Davutoğlu uluslararası müdahale ihtimalinin masada olduğunu açıklıyor ve ardından,”Her şey masada.Irak’ta yoktuk,Suriye’de masadayız” diyor!
*
Konferansın ardından Suriye’de,muhaliflerin boykot ettiği Anayasa referandumu yapılıyor ve “devletin ve toplumun yöneticisi Baas Partisi’dir”maddesi “çoğulculuk”esasına dönüştürülürken,yeni anayasa yüzde 89.4’le kabul ediliyor..
Ancak Suriye’nin Dostları ve onların arkasında muhalifler Cumhurbaşkanı Beşir el-Esad’ın ayrılması dışında bir seçeneği kabul etmiyor!
*
Bu sıralarda,bakınız! Milletvekili Ahmet Türk,”Kürtler özgürleşmeden Orta Doğu’ya demokrasi gelmez”diyor ve Haziran’da Kuzey Irak’ta “Kürt Ulusal Konferansı” yapılacağını bildiriyor.
Irak’ın gevşek federatif yapısında Kürt Yönetim Başkanı M.Barzani,Kürt Devletini 21 Mart günü Nevruz’da ilan etmek için Irak Cumhurbaşkanı C.Talabani’nin ikna edildiğini, bağımsız Kürt devletini Avrupa ülkelerinin desteklediği,Fransa ve İngiltere’nin net olmadığı,ABD bölgesel yönetimi bağımsızlık için hazır görmediği,Türkiye’nin ise razı edilmeye çalışıldığını ileri sürüyor…
*
Suriye Kürdistan bölgesinde ise bir kısım Kürtler rejimin yıkılmasından sonra Kürdistan İslam Birliği adında bir partiye dönüşecek bir cephe oluşturmaktadır.
Muhalif lider B.Galyun ise yeni Suriye rejiminin adem-i merkeziyetçi olacağını,devletin Kürt kimliğini tanıyacağını ve Kürtlerin iç işlerinde özerk olacağını açıklıyor.
Tümü Türkiye desteğiyle gerçekleşen bu gelişmelerin Türkiye’ye nasıl yansıyacağı ise yaşanan MİT krizi ardından yavaş yavaş beliriyor.
*
AKP ve cemaat Kürt Açılımında demokrasi,özgürlük ve eşitlik sorunlarını henüz çözmeden,konjonktürün bastırması ve 2.Cumhuriyet’te yol almaya başlanması nedeniyle iktidarlarını tamamlamak üzere Kürt Hareketinin tasfiyesine girişmiştir.
Abdullah Öcalan’a tecrit,askeri-siyasi-ekonomik-kültürel operasyonlar,Kürt siyaseti temsilcilerinin giderek tümünü kapsayan tutuklamaların ardından tasfiyeden bakiye kalanlarla -tıpkı,Suriye’de ki gibi cılız bir Kürt hareketi hedeflenmektedir.
*
PKK ile yapılan Oslo Müzakerelerindeki siyasi iradelerinin muhtemelen bir zaman sonra sorgulanmalarına yol açabileceği düşüncesi ve yol haritasının yeniden belirlenmesini teminen MİT Müşteşarı Hakan Fidan’a şüpheli yaftası yapıştırılarak yapay bir kriz senaryosu işletiliyor.
Yeni yol haritası PKK terör örgütü,BDP ve KCK mensuplarının,Kürtçü sivil toplum ve taraftarlarının yeterli mesajları aldığı ve olabildiğince ehlileştirildiği varsayımından hareketleniliyor.
*
Yeniden Kürt açılımını müzakerelerin kaldığı noktadan-üstelik,bu kez bölgenin konjonktürel siyasi gelişmesini de teminen başlatmak gerekiyor.
Şimdi AKP iktidarı yanında son kurultaylarından Kemalist ideolojiyi demokratikleştirme başarısıyla çıkmış olan yeniCHP’de bulunuyor!
*
Demokratik Özerklik ilan etmiş Kürt Hareketinin talep ettiği;yerel makamları her türlü demokratik rejimin temellerinden biri kabul eden Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’dan çekincelerin kaldırılmasının sırası geliyor.
Hakeza Kürt Hareketinin Türk’lerle barış için talep ettiği toplumsal mutabakata yönelik ileri sürülen maddi-manevi kayıpların tesbiti ve ruhlarda yaşanan yangının sönmesi için TBMM’de Hakikati Araştırma ve Adalet Komisyonu kurulmasının da…
Bunları seçim bildirgesinde vaadeden yeniCHP’nin teklif edeceği anlaşılıyor.
Zaten Abdullah Öcalan bir talimat mektubunda,”Kemal Kılıçdaroğlu,Kürt Sorununun önünü açmak için liderdir” diyor!
*
AKP iktidarının payına da yaratılan MİT Krizinin yolu açmasıyla CMK 250,251,252 ile Terörle Mücadele Yasası,Özel Yetkili Mahkemelere dair değişiklikler ve eğitimde Kürtçe’nin seçmeli ders olması düşüyor.
Abdullah Öcalan’ın şartlarının esnetilmesi ve Genel Af çıkarılması da sıradadır.
*
Kürt Hareketi idealindeki Büyük Kürdistan’a -şimdilik,Irak,Suriye veTürkiye’de merkez idarelere gevşek bağlı federatif yapılarla uzanma ihtimalindedir.
Bu durumda Türkiye ulus devleti istikrarsızlığa sürüklenen bölgesinin kendini ayağından vuran avcısıdır…
29.2.2012
Bir yanıt yazın