Gazeteci Fikret Bila’nın,”CHP yönetiminin partinin ideolojik çizgisinden saptığı,Atatürk ilkelerine yeterince sahip çıkmadığı eleştirilerine,ne diyorsunuz?” sorusuna,
Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu,”Eleştirilerin yöneltilmesi demokratik haktır.Biz rotamızdan sapmadık.Atatürk ilkelerine de sonuna kadar bağlıyız” yanıtı veriyor.
*
Şimdi yeniCHP -biri,bu“de”takısına tepki gösteren,”Yeniden CHP Hareketi” adıyla birleşen muhalif partililerin karşılanan talebi-diğeri, “de” takısında ve gündemi belirleme kompleksinde Kılıçdaroğlu’nun talebiyle ardarda iki tüzük kurultayına gidiyor!
Kılıçdaroğlu Ankara’da parti genel merkezine ve her yere asılan”Büyük Demokrasi Şöleni”pankartının yöneliminde gittiği kurultaylardan İkinci Cumhuriyetin muhalefet partisi olarak çıkmaya hazırlanıyor!
Kitleler yeniCHP’ye dönüşümün yarattığı amansız rahatsızlıkla karizması,gelenekçiliği, rasyonelist alt yapısı yetersizliği ve CHP’ye kurulan tuzaktan kendini aklayamayan görüntüsü ve dönüşümdeki rolüyle hem Kemal Kılıçdaroğlu’na hem de yeniCHP’ye karşı öfkelerinde giderek yoğunlaşıyor.
*
CHP’nin kurumsal kimliği kurultaylarının kabul ettiği programında belirleniyor.
Buna göre CHP Cumhuriyetçilik,Milliyetçilik,Halkçılık, Devletçilik,Laiklik,Devrimcilik ilkelerine bağlılık ve evrensel Sosyal Demokrasinin Özgürlük,Eşitlik,Dayanışma,Barış,Emeğin yüceliği,Hukukun üstünlüğü,Gönenç,Doğanın ve çevrenin korunması haklarına dayanan ve gücünü halktan alan demokratik sol bir siyasal kurumdur.
CHP’ye üye olunduğu andan itibaren,partinin programındaki temel ilkeler doğrultusunda politika yapmak gerekiyor.
*
Kemal Kılıçdaroğlu’nun,Genel Başkan seçildiği 33. Olağan Kurultayda parlamento çoğunluğuna sahip,dinci temelde fakat maddi çıkarlarını ulus çıkarı sayan ve uğrunda her yönde esneyen,anayasa değişiklikleriyle sınırsız hakimiyet kuran AKP’nin temsil ettiği çoğunlukçu demokrasiye karşı Atatürkçü,mutlak hakimiyeti reddeden,muhalefet ve azınlıkların korunması gereğinde çoğulcu demokrasi söylemi unutulmuyor.
Kurultay Salonunda asılı tek pankart İsmet İnönü’nün,”Bir ülkede namuslular,en az namussuzlar kadar cesur olmak zorundadır”deyişi,CHP’nin çoğulcu demokrasi için iktidar yürüyüşünde sonuç alma metodunu gösteriyordu.
Saydamlık ve temiz siyaseti oluşturmak ve yumuşak karnı nedeniyle AKP’yi sıkıştırabilmek için siyasi etik ve dokunulmazlık yasaları için mücadelenin,
çoğulcu demokrasinin tesis edilmesi için yurttaşların birlikteliğini teminen temel hak ve özgürlükleri geliştiren sosyal politikalarda yoğunlaşmanın,
dönüştürülerek tahrip edilen devlet ve organizasyonu ile siyasallaşmış yargının aslına çevrilmesi gerekliliğinin, vatandaşın gönlünde yer tutarak sağlanacağına,
tüm bunların bugünün kazanılmış özgürlükleri çerçevesinde sosyal demokrasi ile yapılacağı da söyleniyordu!
*
Çok geçmeden Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin kimliğini oluşturan Atatürk ilkelerini teoride bırakan, teminen Atatürkçü kadroları tasfiye eden,”demokratik Kemalizm” ve “yeniCHP” imajıyla sosyal demokrasinin ilkeleri doğrultusunda yol aldığı görüldu.
Yol alınıyor fakat hiç bir zaman bu yol alış, ne vatandaşın gönlünde yer tutuyor ne de bir iktidar yürüyüşüne dönüşmüyordu…
*
Çünkü Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının bir bölümünün düşüncesini ve karakterini oluşturan CHP’lilik duruşu;Meşrutiyetler döneminde Mithat Paşa,Namık Kemal,Talât Paşa’lardan,emperyalizme karşı ezilen bir ulusun devriminde Atatürk’ün Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçı, Lâik, Devletçi ve Devrimci ilkelerinden yükselmektedir.
Sosyal Demokrasi ise o günlerde de, bugün de emperyalizmin sol ayağını temsil ediyor-işte,bir İngiliz işbirlikçisi ve kurtuluşa asla destek vermeyen Osmanlı Sosyalist Partisinin lideri Hüseyin Hilmi’den bu yana sosyal demokrasi Atatürk devrimini reddediyor…
Nitekim 1960’larda Bülent Ecevit’in, Kemalist Devrimin bir üstyapı devrimi olduğu-o nedenle, yüzeysel gelişme ve çağdaşlaşma sağladığı,devrime tanışık olmayan halkın demokratikleşme talebini 1946’da kazandığı yönündeki karşı devrimci ve popülist savıyla geliştirdiği Ortanın Solu politikasıyla birlikte yönelinen Kemalist Devrimin inkârında Sosyal Demokrasiyle CHP’nin hiçbir başarısı bulunmuyor.
Duramayınca yürünemiyor!
*
Yıllar sonra AKP’nin çoğunlukçu demokrasi anlayışıyla,Atatürk ilke ve devrimlerinin merkezi,seçkinci ve otoriter zihniyette olduğu ve kurumlarıyla birlikte toplum üzerinde kontrolü ve tahakkümüyle demokrasi üzerinde vesayet sorunu oluşturduğu düşüncesiyle verdiği yoğun karşı-devrim savaşına karşı CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Kemalist Devrimden yana ağırlık koyuyor ve CHP’yi olması gereken duruşa getiriyor -o yüzden,Atatürk ilke ve devrimlerine karşı açılan savaşımda kararlı duruş sergileyen o meş’um cephenin komplosuyla da gidiyordu…
*
O karanlık komplonun ardından adam satmacılıkla kendini gösteren bir felsefeyle konjonktürel oportunist ve liberal sosyal demokrat hareketten gelişen yeniCHP
-bugün ,ardarda tüzük kurultaylarına giderken,
Deniz Baykal,”Manzara hiç iyi değil.Ben partinin getirildiği yanlış zemini,götürüldüğü mecranın yanlışlığını söylüyorum. Olanak olduğunda Kemal Bey’e söylüyorum gördüğüm eksiği, yanlışı”diyor.
*
Önder Sav,”CHP,ayak oyunlarıyla,hukuk dolanarak,partinin eski yöneticileri horlanarak aldatıcı,cilali sözlerle yönetilemez.Dürüstlükle,hukukun üstünlüğüne, parti içi demokrasiye,delegelerin haklı taleplerine saygı duyularak yönetilir.Başta Sayın Genel Başkan olmak üzere hiçbir CHP’li yöneticinin kendi başarısızlıklarını başkalarına, örgüte yıkmaya hakkı yoktur”dedikten sonra,
Atatürk’ün,”Devrim güneş kadar parlak,güneş kadar sıcak ve güneş kadar bizden uzaktır.Yönümü daima o güneşe bakarak belirler ve öylece ilerlerim,ilerlerim.Sıcaklığı ve parlaklığı beni yakıncaya dek yürürüm. Sonra dururum,sonra tekrar ilerlemek üzere yola koyulurum.”sözünü hatırlatıyor.
“Biz öyle devrimcileriz.Sürekli devrim yolunda,Mustafa Kemal yolunda,hiçbir güçlüğü düşünmeden her engeli aşma kararlılığındayız.” diyor.
*
Atatürk,”Bütün dünya bilsin ki,benim için yandaşlık vardır;Cumhuriyet yandaşlığı,düşünsel ve toplumsal devrim yandaşlığı.Bu noktada Türkiye topluluğunda bir bireyi bunun dışında düşünmek istemiyorum”diyor.
*
Genel Başkan Kılıçdaroğlu ve yeniCHP’sinin Atatürkçülüğü temsil etmediği -o yüzden,bir duruşu olmadığı,duruşu olmadığı için yürüyüşünün olamayacağı ve AKP’nin zaman zaman sosyal demokrat uygulamalarla vatandaşın gönlünü almakta çok daha mahir olduğu açıktır.
Daha da fenası, Kılıçdaroğlu’nın gazeteci Fikret Bila’nın”CHP yönetiminin partinin ideolojik çizgisinden saptığı,Atatürk ilkelerine yeterince sahip çıkmadığı eleştirilerine,ne diyorsunuz?” sorusuna muhatap olmasıdır!
“Atatürk ilkelerine de sonuna kadar bağlıyız” yanıtında “de”takısı Atatürkçü kurumsallığın nasıl da geriye itildiği,sağlam bir duruşun olmadığını gösteriyor…
O nedenle yeniCHP vatandaşın gönlünde yer almıyor ve iktidar yürüyüşüne kalkamıyor.
25.2.2012
ahmetkilicaslanaytar@gmail.com
Bir yanıt yazın