EVDEKİ BULGUR
Hüseyin MÜMTAZ
Türkiye’nin genelinde değil ama özellikle İstanbul, İzmir, Antalya ve Hatay’da “sokaktaki vatandaş”, “Arap Baharı”nın sokağa yansımasının garip bir şekilde farkına varıyor.
İstanbul, İzmir, Antalya’da Sağlık Bakanlığı’nın “misafiri” olarak “tedavi ve rehabilite edilmek üzere” beş yıldızlı otellerde süresiz iskân edilen Libyalı Kaddafi muhaliflerinin kırdıkları cevizler yerel değil, artık genel haberlere konu olmaya başladı.
İstanbul’da alkolün etkisiyle gece kulüplerinde olay çıkarıyorlar, başkonsolosluk işgal ediyorlar, İzmir çevresinde “tedavi gördükleri” hastahanelerde taciz olaylarına karışıyorlar, Antalya’da otelin düğün salonunu basıp Libya bayrağı asmaya kalkıyorlar.
Topkapı Sarayı’nı basmaya kalkarken de vuruluyorlar.
Sağlık Bakanlığı kendi bütçesini bir taraftan böyle değerlendirirken, diğer taraftan da genel bütçede “artan” tedavi ve ilaç kalemlerinde tasarruf yapmak üzere “vatandaşlardan” yoğun bir “reçete başı/kutu başı-çeşitli ödeme/kesinti/kısıntı yapmanın yollarını” araştırıyor.
Hatay’da “Suriyeli misafirler” bir başka bahaneyle yol kesip oradan tesadüfen geçmekte olan Hatay Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen’in oğlu Murat Sökmenoğlu’nun arabasına saldırıyorlar, Hatay-İskenderun esnafına illallah dedirtiyorlar.
“Suriyeli misafirler” o kadar sorunlu ki, kendileri için oluşturulan 6 resmi kampta “barınması uygun görünmeyenler” için resmi hiçbir kaynakta gözükmeyen ve sır gibi saklanan “Kuyubaşı Kampı” tesis ediliyor ve orada “misafir” ediliyorlar. Diğer kamplarda asayişi bozanların yerleştirildiği kamp bir nevi ‘sürgün yeri’.
Bu “bahar süreci”nde başka nereye ulaşmıştık?
Somali’ye..
Kuraklıkla mücadele eden Somali’de Türkiye’nin yardımları laiklik tartışması başlatmış. El Kaide bağlantılı El Şebab örgütü “Türkler bizi laik yapmak istiyor” diyerek saldırı tehdidinde bulunurken, ılımlılar ise “Bize din değil yol, doktor lazım” demiş.
Irak’ın da mutlaka bu çorbada tuzunun olması gerekmiyor mu?
“KUZEY Irak’taki bölgesel Kürt yönetimi başkanı” Mesut Barzani, BDP ve DTK başkanlarının da katıldığı Mahabad Kürt Cumhuriyeti’nin kuruluş yıldönümü nedeniyle düzenlenen konferansta artık Kürtler’in haklarını elde etme zamanı geldiğini ve bu konuda karar almaları gerektiğini söylemiş. Barzani, “Kürdistan’ın her parçasının kendine özgün özellikleri var ve hepsinin kendi kaderlerini tayin etme hakkı bulunuyor” diye konuşmuş.
Bu tören için özel olarak Erbil’de bulunan BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve DTK Başkanı Ahmet Türk başkanlığındaki BDP ve DTK heyetleri; “Kürtler’in haklarını elde etme zamanı geldiğini” söyleyen Barzani’yi alkışlamışlar.. Heyet daha sonra Irak Devlet Başkanı Celal Talabani ve bölgesel yönetim başkanı Mesut Barzani ile de özel görüşmeler yapacaklarmış.
“El’in” yordamı ile bahar/demokrasi ge(tiri)ldiği söylenilen Libya, Mısır ve Irak’ta “demokratik” bir anarşi ve kaos hüküm sürüyor, siyasi-sosyal-etnik-dini gruplar ayrışıyor ve kesin hesaplaşmaya gidiyor.
Sıra Suriye üzerinden İran’a geliyor.
Burnumuzun dibinde, Türkiye’nin dört bir yanında cehennemi bir kazan kayn(atıl)ıyor.
Ve Türkiye, kendi insiyatifi dışında bu verilerle kurulan küresel denklemde çarpan mı, çarpılan mı olduğuna karar verme açmazına sokuluyor.
Bilindiği gibi her denklemde asal sayılar etken, asal olmayan sayılar edilgendir.
Evdeki bulgurla yetinebilen tokgözlüler hiç aç kalmaz ama bilinemeyen bir dağın arkasındaki olmayan pirinç tarlalarına götürülenler ekseri aç/bilaç, pişman ve perişan olurlar.
20 Şubat 2012
57’NCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ
mumtazbay@hotmail.com
Bir yanıt yazın