TÜRKİYE NATO’NUN NERESİNDE?
Hüseyin MÜMTAZ
Seçimi sırasında “karikatür krizi” nedeniyle haklı olarak tepki gösterdiğimiz, adaylığına karşı çıktığımız, istemediğimiz Rasmussen bilindiği gibi “bize rağmen” NATO Genel Sekreteri olmuştu.
Sonra Amerika bir füze savunma sistemi gerektiğine hükmetti, “kılıfı” NATO’ya ihale etti, “komşularımızla sıfır sorun” politikamıza ters geldiği için ona da karşı çıktık.
O da oldu, Malatya Kürecik’e yerleşti(riliyor).
Ama biz hep; a)Sistemin saldırı değil, savunma amaçlı olduğunu; b)Komşularımızla ilgili olmadığını; c) Bizim bilgimiz dışında kullanılamayacağını ve d)Zinhar İsrail’in işine yaramayacağını söyleyip durduk.
Nihayet Rasmussen, Rasmussen’liğini gösterdi ve “kral çıplak” dedi. “Füze savunma sisteminin kendi topraklarında bulunmasını Türkiye’nin talep ettiğini” dile getirdi. ABD’nin kendi savunma sistemiyle NATO’nun füze savunma sistemine büyük bir katkıda bulunduğunu belirten Rasmussen, sistemin NATO üyeleri arasındaki son dayanışma örneği olduğunu belirtti. Soğuk savaş döneminde Türkiye’nin Rusya’nın komşusu olarak önemli bir rol oynadığını hatırlatan Rasmussen, “Türkiye bugün de önemli bir rol oynamaya devam ediyor. Bizim Kosova, Afganistan ve son olarak da Libya’daki operasyonlarımıza çok önemli katkıda bulundu” diye konuştu.
Bitmedi..
“İSTANBUL – Malatya’nın Kürecik bölgesine konuşlandırılan füze kalkanı ilk kez ABD ile İsrail’in ortak tatbikatında denendi…. Habere göre; bir İsrail F-15 savaş uçağı Akdeniz üzerinde uluslararası sularda seyrederken, doğu-batı yönünde bir Rafael Blue Sparrow 2 füzesini fırlattı. Bu şekilde İran’dan İsrail’e fırlatılan bir füzenin simülasyonu sağlanmış oldu. Hem İsrail’deki radardan, hem de Kürecik’teki NATO radarından fırlatılan füze anında tespit edildi. Füzenin denize düşmesine kadar saniye saniye izlendi. Bu süre içerisinde İsrail’deki radar ile Malatya’daki radar arasında veri paylaşımı ve tam koordinasyon sağlandı. Böylece olası bir İran saldırısında havadaki füzenin hızı ve koordinatlarının anında belirlenebilmesi için İsrail ve Türkiye’deki radarın uyumlu bir şekilde çalışabileceği görülmüş oldu. Tatbikat için Türkiye’den izin alındığı bildirildi”.
Bitmedi..
“Amerikan haber ajansı AP’nin haberine göre, NATO sözcüsü Carmen Romero, İsrail’den kendilerine bu yönde (Nato tatbikatına katılma) bir teklif geldiğini ve teklifi “NATO prosedür ve operasyon gerekliliklerine göre değerlendirdiklerini” açıkladı. İsrail daha önce NATO’nun bazı hava ve deniz tatbikatlarına katılmış fakat hiç askeri bir operasyonuna katılmamıştı. Eğer İsrail, NATO’nun Akdeniz’deki donanmasına gemi gönderirse bu, ülke ile birlik arasında bir ilk olacak. ..Tüm bu gelişmelerle birlikte önceki gün İsrail basınında çıkan, Türkiye’nin İsrail’in Akdeniz’de terörü engellemek amacıyla düzenlediği Etkin Girişim Operasyonu’na katılımına engel olduğu haberleri adını vermek istemeyen bir Türk dışişleri yetkilisinin ajansa yaptığı açıklamalarla doğrulandı”.
Yâni Türkiye “füze savunma sistemini” kendisi istemiş ve bu sistem bölgede en büyük tehlikeye maruz İsrail’in savunmasını kolaylaştırmak maksadıyla kurulmuş, test edilmiş ve onaylanmış.
Üstelik İsrail bundan böyle NATO ile müşterek tatbikat/harekât da yapacakmış.
Öyle ya, tatbikat denilen şey “çayda çıra” oynamak için yapılmaz ya.
İsrail’e en büyük tehdit nereden geliyor? İran’dan.
İran kimin komşusu? Türkiye’nin.
İsrail’i İran füzelerine karşı savunacak “füze kalkanı” nereye kuruluyor? Türkiye’ye.
Bu nasıl dostluk, komşuluk?
Ve bu nasıl “sıfır sorun”?
Ve hani İsrail’in her fırsattan istifade, her şeyine “karşı” idik?
İşin aslını 19 Eylül 2011 tarihli ve “NUR TOPU GİBİ BİR KALKANIMIZ OLDU” başlıklı yazımızda anlatmıştık.
O yazıda görüşlerini aktardığımız yabancı uzmanlar ne diyordu?
“Adının açıklanmasını istemeyen iki üst düzey Beyaz Saray yetkilisi, bu sistemin İran’a karşı oluşturulduğunu ve ABD’nin Türkiye’ye kuracağı radardan sağlayacağı istihbaratı İsrail’in savunmasında kullanacağını ilk kez açıkça doğruladı. ..Beyaz Saray yetkilisi şöyle dedi: ‘Bu bir ABD radarıdır. Dünyanın her tarafındaki ABD radar ve sensörlerinden gelen veriler, füze savunmamızın verimliliğini artırmak için birleştirilebilir. Hiçbir anlaşma, bizim İsrail Devleti’ni savunma kabiliyetimizi kısıtlayamaz. Sistemin mimarisi, başta İran olmak üzere, Ortadoğu’dan gelecek balistik füze tehditlerine karşı koruma sağlanması için tasarlandı. Hedef asla Rusya değil.”
“NATO, radar ve avcı füze konumlarını belirlerken olası saldırıların NATO hava sahası dışında kalmasını hedefliyordu. Ancak öyle olmadı. Malatya Kürecik’teki üsse kurulacak Füze Savunma Sistemi radarları, uzun menzilli bir füze batıya doğru ilerlerken bunu Romanya’daki Deveselu Hava Üssü’ne bildirecek. Ateşlemeyi fark eden radarların uydudan aldığı komutlar imha işlemleri için avcı füzeleri harekete geçirecek. Ancak uzmanlar, İran’dan ya da Rusya’dan havalanacak ve Malatya’daki radarı hedef alacak bir füzenin, en yakın yerden havalanacak NATO füzesiyle Malatya’ya varmadan imhasının imkânsız olduğuna dikkat çekiyor. Bu açık, biraz daha geniş okunacak olursa, inşası planlanan sistemin Türkiye’nin doğusundaki herhangi bir hedefe yönelmiş bir düşman füzesini bertaraf etme şansı yok gibi”.
İşte böyle kıymetli okuyucu..
Hasan Köni diyor ki;
“Türkiye bulunduğu güç sisteminin doğrultusunda davranmak zorunda. Türkiye sıfır sorun politikası uyguladı ama bir NATO ülkesi olarak serbest süvari olabilir mi? Olamaz. Çünkü sosyal, ekonomik, askeri, siyasal açıdan bu sisteme bağlı. Bu yapı içinde üst politikanızı yürüteceksiniz, hem de bu gelişmeler karşısında tavır alacaksınız”. (Cumhuriyet.12 Şubat 2012)
Demek ki NATO içinde isen bağımsız, kafana göre davranamazsın. Ancak ittifaktan çıkarsan, kendi politikanı yürütebilirsin.
Lâfın burasında topa “milli damat“ Lagendijk giriyor, Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu’nun eski eşbaşkanı..
“Türk olsaydım delirirdim” diyor. “Siz her gün bir sürü topun peşinden koşmak zorundasınız. Bir sürü konu çözümsüz bırakılıyor. Sonrasında hasara bakılmıyor. Ülkenin nereye gittiği, nasıl bir polarizasyondan geçtiği görülmüyor” diye de ekliyor. (Habertürk. 12 Şubat 2012)
İyi ki değilsin, hem zaten Türk olmak öyle kolay değil Lagendijk.
Biz de aynen ve zaten ve özellikle Çiller mamulâtı 95’li Gümrük Birliği yıllarından beri kâbuslar içindeyiz. Her gün sosyal yapımız nasıl çökecek, üniter devletimizin neresinden ne koparılacak sıkıntısını yaşıyoruz. Tarihimizi sorguluyoruz.
Bayrak, Cumhuriyet, Atatürk’ü tartışıyoruz.
Bu travmatik ruh halimizin sorumlusunun NATO ve AB olduğunu da her geçen gün daha açık bir şekilde görüyoruz.
Dolayısı ile gerçekle böyle yüzyüze gelmemizi sağlayan Rasmussen ve Lagendijk’e aslında teşekkür etmeliyiz.
Sanki 90 yıl önce yola “Binaenaleyh ya istiklal, ya ölüm” diye çıkan biz değildik, o zamanları hiç yaşamadık.
Yoksa yukarıdaki başlığı “NATO TÜRKİYE’NİN NERESİNDE?” diye mi koymalıydık?
13 Şubat 2012
57’NCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ
mumtazbay@hotmail.com