BM Güvenlik Konseyine sunulan Suriye hakkında,”Hükümetin şiddete son vermesi,Arap Birliği himayesinde muhalif gruplarla siyasi diyalog başlatılması” karar tasarısı Rusya ve Çin tarafından veto edildi.
Ardından Rusya Parlamentosunun,”Suriye içi ihtilafın hükümetin istifasını talep etmeden,ihtilafın taraflarının diyaloguyla sona erdirilmesi”temasındaki veto gerekçesini onaylaması ve hükümetinin Suriye konusundaki tutumunu desteklemesiyle,sorunun siyasi yollarla çözülmesi ve bölgesel istikrarın korunması ön plana çıkmış bulunuyor.
*
Orta Doğu politikalarının baş döndürücü seyrinde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu,Washington’da bir dizi temaslardadır.
Amerikan Türk Konseyindeki konuşmasında,”Türkiye,ABD’nin güvenlik alanındaki bir ortağı olmanın yanısıra ekonomik ortağı da olmayı istiyor”diyor.
Arap Baharı hareketleri sırasında Türkiye ile ABD arasındaki işbirliğinin Kuzey Afrika’daki dönüşüm sürecine çok katkı sağladığını, bu dönemde aralarında çok iyi bir istişare mekanizması kurduklarını,model ortaklığın kendileri açısından eksik olan ekonomik ilişkilerle çeşitlendirilmesi gereğini belirtiyor.
*
Davutoğlu’nun Türk-ABD ilişkilerinin ekonomik ilişkilerle çeşitlendirilmesi isteği,vetoların ardından ABD’nin,”Rusya ve Çin’in Suriye halkını satmak ve korkak bir tiranı korumadaki kararlılığı sürüyor.Oylamada bizlere karşı çıkanlar,Suriye’deki baskıcı rejimin eylemlerinin sorumluluğunu taşımaktadır” öfkesinin,
NATO’nun bir müdahale unsuru olarak benimsediği “Koruma Yükümlülüğü”çerçevesinde Türkiye’nin Suriye rejimini devirmekte gecikmesine karşı bir gerekçesi olarak düşünmek gerekiyor.
ABD’ye ekonomik ortak olmak Türkiye’nin Libya’da 20 milyar dolarlık askıda taahhütlerinin,Suriye’ye yaptırımlarla kaybedilen 5 milyar doları,müdahale etmek durumunda İran ve Rusya ile ticaretinde 40 milyar dolar zararın karşılanması anlamına geliyor.
Davutoğlu ilişkilerde zaman zaman görüş farklılıklarının olabileceğini,ancak öyle durumlarda bile oturup konuştuklarını ve birbirlerini anladıklarını-çünkü,iki ülke arasında üst düzey ve çok iyi işleyen bir siyasi diyaloğun bulunduğuna işaret ediyor!
*
Çin ve Rusya vetoları,Türkiye’nin ekonomik gerçeği Suriye’den hareketle İran politikalarında daha da açıklığa yol açıyor.
Bu kez Bakan Davutoğlu,Türkiye’nin Suriye halkına yardım için çatışma bölgelerinde insani yardım koridorları oluşturulmasından yana olduğunu,Rusya ve Çin’in de Suriye’ye yardımcı olmak istemeleri halinde destek verebileceğini açıklarken,
Rusya,Suriye’de sosyal ve insani durumu olumsuz etkileyecek tek taraflı bir yaptırım içinde bulunmadıklarını-o nedenle,bu teklife katılmayacaklarını-fakat, Suriye ile petrol tedarikleri dahilinde ekonomik ilişkilerini geliştirmeye devam edeceklerini bildiriyor.
*
Nasılsa,bölgede İran’ın tecrit edilmesi ya da önce İsrail etrafında ABD çıkarlarına şemsiye oluşturacak Arap-islam ülkelerinin bir şekilde istikrarsızlığa uğratılması sonra tek hasım İran’ın belirmesi politikasında bir hayli yol alınmış bulunuluyor.
Model ülke Türkiye’de cemaat ve AKP’nin yüzyıllık köhne pan-islamist Osmanlı konsepti çerçevesinde Kuzey Afrika’dan sonra Suriye’de de cemaatlerin,dinci örgütlerin sivil toplumu, sendikaları,medyası ve anında harekete geçebilen kamuoyu oluşturma mekanizmalarıyla islami burjuvazi oluşturmak,devleti ve rejimi buna denk olarak yapılandırmak suretiyle dönüştürme prosesinde -işte,Suriye’nin de ulusal,etnik,mezhepsel,sınıfsal farklılıkları kaşınmış ve ülkenin sosyo-politiği istikrarsızlığa yüklenmiştir!
Birlikte hepsi rekabette zayıf,ekonomi-politikte güçsüz,ilişkilerinde zayıftırlar!
*
Arap Birliğinin Körfez İşbirliği toplantısında Suriye ile ilişkileri kesme kararı da bir anlam ifade etmiyor.
Sırada Suriye için yapılması gerekli çok az şey kalmıştır;halka yardım için çatışma bölgelerinde insani yardım koridorları oluşturulurken,
Bir gelecekte İran sorununun çözümlenmesi ardından Türkiye’de cemaat ve AKP’nin yüzyıllık köhne pan-islamist Osmanlı konseptinin hayata geçirilmesini de teminen,
Suriye muhalif cephesinde büyük bir rekabette olan Burhan Galyon liderliğinde uluslararası kabul gören Ulusal Konseyin,ordudan kaçan askerlerin kurduğu Albay Riyad Esed liderliğinde Özgür Suriye Ordusunun ve General Mustafa Ahmed liderliğinde Askeri Konseyin uzlaşmalarının sağlanması!
*
ABD ve İsrail için pür dikkat İran sorununa odaklanmanın sırasının geldiği anlaşılıyor.
Nitekim İran ile olası bir savaş için ABD,İngiltere ve Fransa Basra Körfezi bölgesine mütemadiyen askeri birlikler kaydırıyor.
ABD Basra Körfezinde iki uçak gemisi,bir destroyer ve bir atom denizaltısından bir güc oluştururken,Katar’a bombardıman uçakları,Umman Masira’da, İsrail’de10bin,
ABD Basra Körfezinde iki uçak gemisi,bir destroyer ve bir atom denizaltısından bir güc oluştururken,Katar’a bombardıman uçakları,Umman Masira’da, İsrail’de10bin,
Küveyt’te 15 bin asker konuşlandırıyor.
İngiltere ve Fransa da BAE ve Suudi Arabistan’daki asker ve savaş araçları sayılarını arttırıyor…
İngiltere ve Fransa da BAE ve Suudi Arabistan’daki asker ve savaş araçları sayılarını arttırıyor…
*
Öte yanda geçen Cuma günü, ABD İsrail ile yaptığı ortak tatbikatta İran’ın uzun menzilli füzelerine karşı Malatya-Kürecik’te konuşlandırdığı füze kalkanı test ediliyor.
Tatbikatın senaryosu ABD ve İsrail’in İran nükleer tesislerini hava saldırısıyla vurması ardından İran’ın ABD ve İsrail hedeflerine uzun menzilli füzelerle misilleme yapması halinde füzelerin daha havadayken imha edilmesidir.
Bir İsrail F-15 savaş uçağı Akdeniz üzerinde uluslararası sularda seyrederken,doğu-batı yönünde bir Rafael Blue Sparrow 2 füzesi fırlatıyor.
Bu şekilde İran’dan İsrail’e fırlatılan bir füzenin simülasyonu sağlanırken, fırlatmanın hemen ardından hem İsrail Necef’teki radardan, hem de Malatya Kürecik’teki radardan fırlatılan füze anında tespit ediliyor ve denize düşürülüyor…
*
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu devam ediyor,”Yeni, gerçek ve herkesi kapsayan bir küresel düzene ihtiyaç var!”
Pekalâ-fakat,nasıl?
O,”Bana göre bu yaşanan mücadele Sünnilerle Şiiler arasında ya da statükocu ya da devrimci ülkeler arasında veya batı yanlısı ve batı karşıtı ülkeler arasında değil.
Ortadoğu’daki ana mücadele, Soğuk Savaş yapılarını muhafaza etmek isteyenlerle,bu yapıları değiştirmek isteyenler arasında”diyor.
Davutoğlu’nun ne Çin’in dünyanın çok kutuplu hale gelmekte olduğu,küreselleşme eğilimiyle birlikte ülkelerin birbirlerine olan bağımlılıklarına rağmen toplumunun orta halli refah düzeyinin ilerletilmesini sosyalizme özgü modernizasyonla sağlama hedefine,
Ne Rusya’nın tek kutuplu dünyanın kabul edilemezliği yanısıra modern uygarlık için ahlâkî bir temel olmadığını iddiasına aldırış etmediği anlaşılıyor.
*
Bu durumuyla Türkiye dış politikasının;
Önce ulusal güce dayanan,ulusal sınırlar içinde kalan,ütopyalar peşinde olmayan,uluslararası ilişkilerde eşitlikçi ittifaklarda olmak ve diğer devletlerin yönetim sistemlerinden etkilenmeyen doğrusundan çoook saptığı görülüyor.
Bu taktirde ortada ne bir ulusal devlet,ne bağımsızlık,ne Lozan dengesinin korunması,ne barış ne de “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesi kalmıyor.
*
Bunlar Türkiye’yi dalaşmanın arenası haline getirmişken,İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad, İran’ın gelecek bir kaç gün içinde nükleer enerji alanında kaydettiği büyük gelişmeleri ilan edeceğini açıklıyor.
13.2.2012
Bir yanıt yazın