MERİÇ’İN “ÖTESİ”
Hüseyin MÜMTAZ
Meriç’in ötesi, artık ve ne yazık ki Türkiye için Karağaç’ta bitiyor.
Meriç’in bu yanı bizim, karşısı da “Yunan”dır da sadece Karaağaç, el kadar bir vatan parçası Lozan’da harp tazminatı olarak “iade edilmiştir”.
Her yıl böyle zamanlarda Bulgaristan ya baraj kapaklarını açar, yahut baraj patlar/çatlar Edirne’yi seller götürür. Seller gelince de Tunca ve Arda ile beraber Meriç’in de siniri bozulur, “debisi” yükselir; Edirne’yi Meriç üzerinden Karaağaç’a bağlayan köprüler geçilmez hâle gelir, Karaağaç bir süreliğine yine “karşı”da kalır.
Ama demem o değil..
Elimde bir fotoğraf var. “Tel üstüvane” derdik, birbirinin içine geçmiş dairesel tel örgüler ki arkası görülmüyor. İlk bakışta Berlin Duvarı’nı, yahut Afrika’daki Hutu-Tutsi kamplarını veya savaş zamanındaki Vietnam’ı andırıyor.
Ama değil.
Yunanistan’ın Türk sınırı boyunca “mülteciler için” kazdığı tank hendeğini destekleyen tel örgüleri resmediyor.
Sanki “mülteciler” tanklarla gelecek.
Tam bir yıl oluyor, 15 Şubat 2011 günü bu köşede yayınlanan yazımızda demişiz ki; “Yunanistan, kaçak göçmen akışını durdurmak için Türkiye-Yunanistan sınırına ABD-Meksika sınırındakine benzer bir duvar örmeyi planlıyor.Yunan haber ajansı ANA ile Makedonya haber ajansı MPA’ya konuşan Yunanistan’ın Kamu Düzeninden Sorumlu Devlet Bakanı Hristos Papuçis, ‘Planımızı bitirdik ve bir kaç gün içinde uygulamaya başlayacağız’ dedi. Türkiye sınırına duvar örme planını, Avrupa Dış Sınırlar Ajansı (FRONTEX) ile ortak uygulayacaklarını belirten bakan, ‘Başbakan Yorgo Papandreu da bu plan konusunda çok kararlı. Ayrıca bu planın insan ticareti yapan şebekelere büyük darbe vuracağına inanıyoruz’ diye konuştu.” (“SELANİK-İSTANBUL EKSPRESİ”- Hüseyin MÜMTAZ)
Trakya’da başka hangi komşumuz var, Bulgaristan. Bu ikisi AB üyesi ve Türkiye’nin “Avrupa kapısı”.
Yine aynı yazıda şunu da eklemişiz.. “Bulgaristan’ın, Avrupa Komisyonu’ndan maddi destek alması durumunda şap hastalığıyla mücadele programı çerçevesinde evcil ve yaban hayvan geçişinin engellenmesi gerekçesiyle Türkiye sınırına 143 kilometre uzunluğunda tel örgü inşa etmeyi planladığı ileri sürüldü.Dnevnik gazetesine konuşan Ulusal Veteriner Tıp Servisi (NVMS) Müdürü Yordan Voynov, Soğuk Savaş döneminde iki ülke sınırı boyunca tel örgü bulunduğunu ancak bugün bunun sadece 29 kilometrelik bir bölümün ayakta durduğunu kaydetti. Voynov, ‘Tel örgünün inşası, bütçeden ayrılacak para ile yapılarak harcamalar sonradan Brüksel tarafından karşılanabilir. Eğer tel örgüyü yapmazsak yabani veya evcil hayvanların geçişini engelleyemeyiz’ ifadesini kullandı”.
Şimdi de 2012 tarihli şu iki haberi alt alta okuyun lütfen..
“Yunanistan Vatandaşı Koruma Bakanı Hristos Papuçis, Yunanistan’ın Evros (Meriç) bölgesinde kaçak göçmenlerin ülkeye girişini engellemek için, Türk-Yunan sınırına inşa edilmesi planlanan tel örgüden duvarın yapımıyla ilgili anlaşmanın imzalandığını ve çalışmaların en geç 5 ay içinde tamamlanacağını açıkladı. Yunanistan’ın kaçak göçmenler ve Türk tanklarını engellemek için kazdığı 120 kilometrelik hendekte de sona gelindi. Yunan medyasına göre, Vatandaşı Koruma Bakanlığı ile duvarın yapımını üstlenen -DAGRES-ATE- şirketi arasında düzenlenen imza törenine katılan Papuçis, tören sonunda yaptığı açıklamada, ‘Bu konuda atılan imzaların, bunun (tel örgüden duvar) asla başlamayacağını iddia edenlere verilen en güzel cevap olduğunu’ söyledi”. (20.1.2012)
“Yunanistan, kaçak göçmenlerin Meriç (Evros) bölgesinden ülkeye girişini engellemek için, Türkiye sınırına inşa etmeyi planladığı 10 kilometrelik tel örgünün yapımına başladı. Yunanistan Kamu Düzeni Bakanı Hristos Papuçis, Evros ilinde Orestiada (Kumçiftliği) bölgesinde oluşturulan Sınır Gözetim Operasyon Merkezi’nin açılışında yaptığı konuşmada, Kastanies (Çörekköy) ile Nea Vissa (Yenibosna) arasında 3 milyon 162 bin euro bütçe ile Ağustos sonu ya da Eylül başında bitmesi planlanan tel örgünün inşasına başladığını bildirdi”. (6.2.2012)
Buyurun buradan yakın..
Acı olan ne biliyor musunuz?
2012; 1300-1400’lerde oralara yolladığımız Evlâd-ı Fatihan’ın Balkan’lardan “ricat”ının 100’üncü yılıdır. 93 Harbi (1877-78) ile başlayan “tersine göç” 1912 Balkan harbi ile en üst noktasına ulaşır ve “sona erer”.
Lozan’dan itibaren Balkanlar’daki vatanlarda kalan Türklerin; nasıl yaz Ramazanları’nda Selimiye’nin hıncahınç doldurdukları bahçesinde gecelediklerini, soranlara da dönüp “Bizim için Balkanların başkenti halâ Edirne’dir” dediklerine bu satırların yazarı tanıktır ve birkaç yerde de yazmıştır.
İşte o Balkan Harbi’nin 100’üncü yılında Avrupa ile aramıza, Balkanlar ile aramıza hendekler kazılıp, duvarlar-telörgüler çekilmektedir.
Yunan ve Bulgar ilgililerin yukarıdaki söz ve eylemleri Dâvutoğlu’nun şu söyledikleri ile aynı zamana denk geldi; “1911 ile 1923 yılları arasında nereleri kaybetmişsek, hangi topraklardan çekilmişsek 2011-2023 yılları arasında o topraklarda tekrar kardeşlerimizle buluşacağız”.
O yıllarda kaybettiğimiz topraklarda 50 yeni devlet kurulmuştur sevgili okuyucular. Bu rakama a)himaye, b)hilafeten bağlı olan ve c)donanmanın geçici sürelerle hakim olduğu ülkeler dahil değildir.
“Kardeşler”? Ne tür, nasıl bir “buluşma”?
Libya’dan, Yemen’e kadar o 50 yeni devlette hangi “kardeş”lerimiz vardır? O devletler “o kardeşlerimiz”le tekrar ve bu kadar yıl sonra buluşmamıza nasıl bakacaklardır?
Küçük bir örnek; Cemal Kutay’ın “Türkiye Hürriyet ve İstiklâl Mücadeleleri Tarihi” Cilt 17, Sayfa 9994-95’de iki silik fotoğraf var. Altında da şöyle yazıyor; “Bulgarlar, Sırplar ve Yunanlılar ele geçirdikleri her Türk şehrinde, hükümet binasına bayraklarını dikmeden evvel, camilerin minarelerini yıkıyorlar ve yerine hemen bir çan kulesi yapıyorlar, minarelerin alemi yerine de haç’larını takıyorlardı. Klişemiz, Bulgarların eline geçen Lüleburgaz kasabamızda Sokollu Mehmet Paşa’nın yaptırdığı tarihî Cami-i Kebir’in kiliseye çevrilmiş halini gösteriyor. Minarenin kaidesi üzerinde görülen tahta parmaklık çan kulesi vazifesini görüyordu”.
Yaşayan bilir, Trakya’nın her ilçesindeki caminin böyle bir “anısı” vardır.
1912 Balkan Harbi’nde öyle yapan, 2012’de de sınıra telörgü-hendek çeken o devletlerin, “kardeşlerimizle” buluşmamıza nasıl yaklaşacaklarını düşünüyorsunuz?
Balkanlar böyle, ya Kafkaslar?
“Putin ‘Kafkaslar ayrılırsa bu Rusya’nın sonu olur’” diyor.
Osmanlı; Balkanlar ve Kafkaslar’dan sonra bir de Arap yarımadasında idi değil mi?
“Çöl Aslanı” Fahrettin Paşa’nın, Medine’yi, çekirge yiyecek hale gelene kadar kimlere karşı müdafaa ettiğini zannediyorsunuz?
Siz Yunanistan tarafından çekilmiş, arkada bir yerlerde Türk Bayrağının göründüğü hendek-telörgü fotoğrafına şimdi bir de bu gözle bakın..
a)Neredeki, b)hangi kardeşlerimizle c)nasıl buluşacağımızı sonra yine konuşuruz.
10 Şubat 2012
57’NCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ
Bir yanıt yazın