KCK kapsamında ifade vermeye çağrılan MİT Müsteşarı Hakan Fidan ismi gündeme geldiği günden bu yana organize saldırılara maruz kaldı. Fidan, hangi odakların hedefindeydi?
KCK davası kapsamında şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrılan MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile ilgili olarak sahip ve yöneticileri Ergenekon soruşturmalarında sanık olan Odatv ve Aydınlık Gazetesi’nde sistematik olarak yıpratma-karalama haberleri yapılmıştı.
Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan Odatv’nin sahibi Soner Yalçın’ın bu haberleri İsrailli gazeteci Rafael Sadi ile eş güdümlü olarak yayınladığı ortaya çıkmıştı. Sadi’nin yurtdışında MİT, Türkiye ve AK Parti aleyhinde çıkacak haberlerden önceden bilgi sahibi olduğu ve daha yayınlanmadan bu haberler konusunda Yalçın’ı uyararak internet sitesinde kullanmasını istediği tespit edilmişti.
Ses kaydının ‘Mısır’ zamanlaması
Hakan Fidan aleyhindeki ses kaydı da Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Mısır gezisinde İsrail’e karşı yürütülmesi planlanan yaptırımları açıklamasıyla eş zamanlı olarak servis edilmiş, ses kaydını PKK’ya yakın sitelerden hemen sonra Odatv yayınlamıştı.
İngiliz Daily Telegrafh gazetesinin özür dilemek zorunda kaldığı “AK Parti kuruluşunda İran’dan 25 milyon Dolar aldı” haberinin altından da Rafael Sadi ismi çıkmıştı. Erdoğan konuyla ilgili “14 Eylül’de Daily Telegraph’ta yayınlanan haber 15 dakika sonra İsrail’in Haaretz Gazetesi’nin internet sitesinde yayınlanıyor. Sonra oradan buraya geliyor ve Türkiye’de açıklamalar başlıyor. Paslaşmaya dikkat edelim” sözleriyle ilişkiler ağına dikkat çekmişti.
Haber değil dezenformasyon
Bu süreçte İngiliz ve ABD basınında İsrail’in Hakan Fidan’ın MİT Müsteşarı olmasından son derece rahatsız olduğu yönünde haberler yayınlanırken Odatv de Fidan ve ailesi aleyhine daha sonra yalan olduğu ortaya çıkan çok sayıda dezenformasyon haberleriyle destek vermişti. Fidan’ın Müsteşar Yardımcılığı görevine atanacağının belli olmasının ardından Odatv çok sayıda aleyhte haber yaptı. Fidan’ın müsteşar olmasının ardından ise bu haberlerin sayısı arttı.
Fıratnews’le ortak hareket
Soruşturma devam ederken Soner Yalçın’ın bazı Ergenekon üyelerinin yanı sıra PKK üyeleriyle de irtibatının belirlendiği ileri sürüldü. Yalçın’ın PKK’nın yayın organı Fıratnews sitesi yöneticileriyle de irtibatının bulunduğu belirlenmişti. Yalçın’ın, sitesinde yayınlayacağı haberlere Fıratnews’in yöneticileriyle birlikte karar verdiği iddia edilmişti. PKK yöneticilerinin kritik süreçlerde yaptıkları açıklamaların tamamının Fıratnews’le organize biçimde Odatv’de de yayınlandığı tespit edilmişti.
İşte ODATV’nin dezenformasyon haberleri
26 Nisan 2010: “F Tipi MİT’e de mi bulaştı”… MİT Müsteşarlığı’na en yakın isim Fidan’ın cemaatçi olduğu iddia edildi.
26 Nisan 2010: “Askerde MİT Müsteşarı sıkıntısı”… Emre Taner’in emekliliği durumunda müsteşarlık koltuğuna ismi geçen Fidan’ın askerler tarafından istenmediği eski bir astsubay olan Fidan’a komutanların saygı duyamayacağı savunuldu.
29 Nisan 2010: “MİT raporunu kim sızdırdı”… Fidan’ın MİT Müsteşarlığının ele alınacağı MGK öncesi Vakit Gazetesi’nde yer alan bir haber Odatv tarafından MİT kaynaklı sızma olarak sunuldu. Habere göre, Yıkıcı Dinci Örgütlenmeler arasında yer almayan Fethullah Gülen cemaati 2010 yılında MİT tarafından listeye dahil edildi.
2 Ağustos 2010: “MİT Müsteşarı 20 Temmuz’da neredeydi?”… Fidan’ın iki kişi ile birlikte İmralı’ya giderek Öcalan’la görüştüğü iddiası manşete çekildi.
9 Ağustos 2010: “Fidan’ın kolunu başbakan mı tutuyor?”… Fidan’ın görevini ihmalle suçlandığı haberde Islak İmza davasında ismi geçen MİT personeli ile ilgili olarak harekete geçilmediği savunuldu.
12 Ağustos 2010: “Fidan’a neden İran yanlısı dediler?”… İtalyan Corriere Della Sera gazetesinde yayınlayan bir makaleye atıf yapılan haberde Fidan’ın TSK bölgeden uzak tutmaya çalıştığı ileri sürüldü.
15 Eylül 2010: “MİT’te neler oluyor?”… KPSS kopya çetesinden yardım alan adaylar arasında MİT’e girmeyi başaran gençlerin de bulunduğu iddia edildi.
22 Ekim 2010: “MİT Müsteşarı Fidan kiminle görüştü?”… Fidan’ın Erbil’e gizlice giderek burada görüşmeler yaptığı anlatıldı.
28 Ekim 2010: “Barzani kimin arabulucusu çıktı?”… Fidan’ın Erbil’deki MİT binasında Osman Öcalan’la görüştüğü ve PKK karşıtı hareketin liderliğini vadettiği ileri sürüldü.
11 Kasım 2010: “MİT Müsteşarının kardeşi kimin hizmetinde çalışıyor” Bu haberde ODATV, Fidan’ın, Mustafa isminde bir kardeşinin olduğunu ve Amerika’da Fethullah Gülen’in yanında çalıştığını savundu. MİT yaptığı açıklamada yalanladı.
02 Şubat 2011: “MİT müsteşarı Fidan Ergenekon klasörlerindeki bu listeye ne diyecek?”… Haberde Ergenekon sanığı Yusuf Erikel’in fihristinde Hakan Fidan’ın da isminin bulunduğu ve bu ilişkinin savcılar tarafından ‘deşifre’ edildiği savunuldu.
Şamil Tayyar: En çok İsrail sevinecek
AK Parti Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar, twitter üzerinden MİT üzerine yürütülen operasyona dair çarpıcı yorumlarda bulundu. Tayyar, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın tasfiyesine en çok İsrail’in sevineceğini yazdı.
Tayyar’ın çarpıcı bir yorumu da, MİT’e yönelik operasyonda amacın MİT içindeki kirli odakları temizlemek olmadığını, böyle olsaydı operasyonun Hakan Fidan üzerinden yürütülmeyeceğini açıkladı.
Star Gazetesi yazarı Mustafa Kartoğlu’nun köşe yazısında da ilginç bilgilere yer verildi.
Hakan Fidan ‘yeni’ MİT’i açıkladı böyle oldu
KCK soruşturmasını yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nın, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile eski Müsteşar Emre Taner ve eski Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş’i telefonla “ifade vermeye” çağırmasının “ne anlama geldiği”ne yönelik sorular, cevaplarını da içinde taşıyor.
Önce Ankara’da oluşan kanıyı belirtelim: “MİT’in yeniden yapılanmasına ve bu yapılanmaya liderlik etmekle görevlendirilen Müsteşar Hakan Fidan’a yönelik bir girişim var.”
Bu kanıya ulaştıran veriler ve değerlendirmeler de şöyle:
Savcılık, Emniyet terörle mücadele ve istihbarat birimlerinden gelen ve KCK’ya sızan MİT mensuplarının örgüt içindeki faaliyetlerinde görevlerini aştıklarına dair veriler üzerine MİT’ten bilgi isteyebilir. Gerekirse iç soruşturma da başlatılır. Zaten MİT yeniden yapılanmaya alınmış, sinyal izlemesi yapan Genelkurmay Elektronik Sistemler’i de bünyesine katmış, yerleşkesini de genişlemesine uygun yeni bir “istihbarat üssü”ne taşımaya hazırlanan bir kurum. Aynı süreçte bir “iç temizlik” yapılması da gündeme gelebilecek. Ayrıca MİT’ten, kurumun “istihbari hassasiyeti” dikkate alınarak bilgi istenebilir veya görevini aşarak suç işlediği öne sürülen personel için soruşturma izni talep edilebilir. Bunun örnekleri var.
Ancak;
Öteden beri yürütülen PKK/KCK’ya sızma işleminin sonuçlarına ilişkin iki eski yöneticinin yanında doğrudan bugünün MİT Müsteşarı’nın “telefonla” ifadeye çağrılması yoluna neden gidildi?
Savcılık neden Başsavcı Turan Çolakkadı ve Başsavcı Vekili Fikret Seçen’e bilgi vermeden MİT Müsteşarı’nı aradı?
Telefon tebligatı neden ve hangi taraftan medyaya sızdırıldı? Davetin engellenmesinin veya daha makul bir yol bulunmasının önü mü kesilmek istendi? Yoksa öncelikli maksat MİT Müsteşarı’nın ifadeye çağrılmasının yaratacağı etki miydi?
Soruşturma konusu, basına sızdırıldığı gibi MİT’in PKK/KCK içinde görevini aşarak “suça varan” faaliyetlerde bulunması iddiası ise bunun “MİT’in örgütün yapılanmasına ve operasyonlarına etki edecek kadar PKK/KCK’ya sızdığını” ifşa edecek şekilde duyurulması ne anlama geliyor? Neden milli istihbaratın “gizliliği” esasına riayet edilmedi; hem örgüte sızan MİT mensupları, hem de terörle mücadelede önemli yeri olan istihbarat birimi “kurumsal olarak” şüpheli ilan edildi?
Hakan Fidan’ın Başbakan Erdoğan tarafından tercih edilme nedenleri, görevlendirme gerekçeleri ve PKK sorumlularıyla MİT’in yaptığı Oslo görüşmelerinin basına sızmasından sonra “yedirmem” dediği bilindiği halde bu ifade tebligatının yapılmasının “Başbakan’a yönelik” algılanacağı hesaplanamadı mı? Yoksa amaç, iki gündür muhalefet partilerinin ve çok sayıda köşe yazarının yaptığı bu yorumu sağlamak mıydı?
Hakan Fidan MİT’te yeniden yapılanmayı tüm medyayı davet ederek duyurdu. MİT’in yeni idari ve operasyonel şeması, sivil yöneticilerin alındığı açıklandı. Buna bağlı olarak personelin yenilenmesi, yer ve görev değişiklikleri de gündemdeydi. Fidan’ın Başsavcı’dan gizli ama medyaya açık şekilde ifadeye çağrılması MİT’te yeniden yapılanmaya karşı operasyon anlamına mı geliyor?
Bu sorular aynı zamanda birer tespit.
Yapılan yorumlara bakılınca, bir taşın çok kuşa isabet ettiği görülüyor: Terörle mücadelede “operasyonlara” paralel yürütülen “müzakere” yöntemi yıpratılıyor. MİT’in yeniden yapılanması yara alıyor. (Belki bugüne kadar etkili değerlendirilemeyen) Sızma ve operasyonel gücü deşifre ediliyor. En önemlisi, iktidarın tam desteğiyle bütün bunlara liderlik etmekle görevlendirilen Müsteşar Hakan Fidan yıpratılıyor.
Dahası, öteden beri polis ve yargıyı bir grubun etkisinde göstererek “yüzde 50’de ayrışma, savaş” senaryoları yazan gruplar harekete geçiriliyor.
MİT Müsteşarlığı ifade tebligatına itiraz etti ve “Başbakanlık’tan izin alın” diyerek ifadeye gitmedi. Bu, KCK, Ergenekon, Balyoz ve Andıç soruşturmalarında olası yeni ifade çağrılarını da etkilemeyecek mi?
Özel yetkili savcılar, KCK’nın yanı sıra, Ergenekon, Balyoz ve Andıç soruşturmalarında ellerini güçlendiren “özel yetki”ye yönelik, bu davaların sanıkları ve yandaşlarının tepkileri altında görev yapıyor. Şimdi, bu soruşturmaların özel yetkiyle sürmesini destekleyen çevrelerde de “kötüye kullanım” tartışması başladı. Bu sonuç düşünülemedi mi?