Geçen hafta Fransız Senatosu’ndan geçen sözde erkeni soykırımını inkar edenlere ceza verilmesine ilişkin yasa teklifi, Fransa’nın Türklere ve Türkiye’ye yönelik hasmane bir tutumdur.
Siz Yahudilere karşı Almanların soykırım yaptığı duydunuz mu hiç? Naziler soykırım yaptı deniyor. Peki, Ermenilere soykırım konusu olduğu zaman Türkler, Türkiye soykırım yaptı deniyor.
Çünkü Türklere ve Müslümanlara Batı’nın bakış açısı, peşin yargısıdır bu durum.
Sözde Erkeni soykırımını 20 ülkenin parlamentosu ile Avrupa Parlamentosu kabul etmiştir. Bunlar içinde bir tek Müslüman ülke vardır: Lübnan. Bu ülkede de tıpkı Fransa’da olduğu gibi etkili bir Ermeni diasporası vardır.
Nazi döneminde Almanlar arasında Yahudi nefreti doruğa ulaşmıştır. Alman ırkından olan Nazilere göre Yahudiler yaşamaya hakkı olmayan alt-sınıf ırklar olarak görülmüştür. Tıpkı şimdilerde Almanya’da Alman Neo Naziler tarafından öldürülen Türkler gibi.
Yahudi Soykırımı bir insanlık suçudur. Bu suçu işleyenler Nazi olarak adlandırılmaktadır ama onlar Almandır.
Alman ulusundan olan Nazilerin 6 milyon kişinin sistemli bir şekilde öldürüldükleri katliama Holokost da (Yunanca Holókauston) denilmektedir.
Yahudileri esir kamplarında fırınlarda yakan Naziler sanki uzaydan gelmiş insanlar gibi görülmektedir. Fransa Almanya’yı (Almanların yaşadığı ülke: Deutschland ) soykırım yapmakla suçlamamaktadır.
Bu nasıl bir çifte standarttır?
Adolf Hitler‘in 1933 yılında başa geçmesiyle birlikte, Yahudilere yönelik baskı başlamıştır. Hitlerin NSDAP partisine ait Sturmabteilung örgütü ( SA), 1 Nisan 1933 tarihinde Alman halkını Yahudi dükkanlarına karşı boykota çağırmış, boykot Yahudi dükkanlarının yağmalanmasıyla sonuçlanmıştır.
15 Eylül 1935 tarihinde Nürnberg Yasaları çıkarılarak alt sınıf insanların ari ırktan olanlarla evlenmeleri yasaklanmıştır.
Aslında Adolf Hitler 1925 yılında yazdığı Mein Kampf (Kavgam) adlı kitabında Yahudi soykırımı yapacağını açıklamıştır.
1939 yılında Almanya’da bulunan bütün Yahudilerin toplanıp Polonya‘da gettolara yerleştirilmeleri kararı verilmiştir. 20 Ocak 1942’de Adolf Eichmann tarafından yönetilen yüksek devlet memurlarının Yahudi sorununun nihai çözümünün organize edilmesinin ayrıntılarını konuştukları Wannsee Konferansı gerçekleşmiştir.
Bu protokole göre öldürülmeleri tasarlanan Avrupa Yahudilerinin sayısı 11 milyondur.
1941 yılından sonra Öldürme Fabrikaları kurulmuştur.
Bunların en bilineni ve büyüğü Polonya’daki Auschwitz-Birkenau (1941) ölüm kampıdır.
Bu kampı ben gezdim. Yahudilerin duş alacaksınız diye gaz odalarına doldurulup, üzerlerine öldürücü gaz sıkıldıktan sonra küçük bir tren hattı ile gaz odalarına götürülerek yakıldıklarını gördüm.
Soykırım, ırk, milliyet, etnik ve din farklılıkları nedeniyle insan gruplarının yok edilmesidir. Bu suç bir hükümet tarafından veya onun rıza göstermesi ile işlenebilir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, dünyada soykırım suçunu önlemek ve cezalandırmak için 1948’de Soykırım Sözleşmesi’ni kabul etmiş ve Türkiye Sözleşme’ye 1950 yılında taraf olmuştur.
Talat Paşa, 23 Mayıs 1915 tarihinde 4. Ordu Komutanlığına bir şifre göndererek, “Erzurum, Van ve Bitlis vilâyetlerinden çıkarılan Ermenilerin, Musul vilâyetinin Güney kısmı, Zor sancağı ve Merkez hariç olmak üzere Urfa sancağına; Adana, Halep, Maraş civarından çıkarılan Ermenilerinse Suriye vilâyetinin Doğu kısmı ile Halep vilâyetinin Doğu ve Güneydoğusu’na sevk ve iskân edilmelerini” istemiştir.
Talat Paşa Ermeni tehcirini başlatmış ve 30 Mayıs günü konuya ilişkin bir geçici yasa çıkarılmasını sağlamıştır.
Talat ve Enver Paşalar soykırım yapılmasını istememiştir.
Atatürk, 1 Mart 1922 tarihinde TBMM Üçüncü Toplanma yılı açış konuşmasında şunları söylemiştir: “Ermeni meselesi denilen ve Ermeni milletinin gerçek çıkarlarından ziyade dünya kapitalistlerinin ekonomik çıkarlarına göre halledilmek istenen mesele, Kars Antlaşması’yla en doğru çözüm şeklini buldu. Asırlardan beri dostane yaşayan iki çalışkan halkın dostluk bağları memnuniyetle tekrar kuruldu.”
Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi Nazi partisini insanlık suçu, savaş suçları, dünya barışına karşı işlenen suçlar ve savaşa sebep olmak suçlarından yargılamıştır.
Dünya barışına karşı işlenen suçlar tanımından ilk defa bu davada söz edilmiş ve yargılanan 24 kişi beraat ve 10 yıl hapis cezasından idam cezasına kadar değişen cezalar almışlar ve çoğu idam edilmiştir.
Talat Paşa ve Enver Paşa için verilmiş bir uluslararası mahkeme kararı yoktur.
10 Ağustos 1920’de imzalanan Sevr Antlaşması’nda Osmanlı İmparatorluğu bazı suçlarla ilgili olarak yapılacak bir mahkemeye razı olmuştur. (Md. 226) Mahkemeyi oluşturmak galiplere bırakılıyor; istenen kişilerin yakalanıp mahkemeye teslimi taahhüt ediliyordu.
Savaş sonunda işgal altındaki İstanbul’da kurulan Nemrut Mustafa Divan-ı Harbi, Malta’ya götürülen sanıklar İngiliz Kraliyet savcısının kanıtları yetersiz bulması sonucunda salıverilmişlerdir.
Sevr yerine 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Antlaşması’nda 1 Ağustos 1914 ile 20 Kasım 1922 arasında işlenen tüm suçların affı için bir bildiri yer almıştır.
Osmanlı İmparatorluğunu tarihe gömen Sevr (Sevres) Anlaşması’nın imzalandığı Paris’in Sevr banliyösündeki Porselen müzesinin önüne Ermeniler tarafından 8 Mart 2001 tarihinde Ermeni Kin Anıtı açılmıştır. Bu Anıt’ın (fotoğrafı aşağıdadadır) üzerinde “1915’te Jön Türk Hükümeti tarafından katledilen 1.5 milyon Ermenin anısına” yazılıdır.
Bu ifade aynen yukarıda fotoğrafını verdiğim Auschwitz-Birkenau toplama kampının önünde de vardır. Bir farkla.
1.5 milyon Yahudi 1.5 milyon Ermeni olarak değiştirilmiştir. Bu belgeyi tüm konuyla ilgililerin bilgisine sunuyorum. Çünkü bu bir uluslararası intihaldir.
Fransız Senatosu’nun sözde Ermeni soykırımını inkar edenlere ceza verilmesi ile yasayı kabul etmesini ben bir akıl tutulması olarak değerlendiriyor ve 1933’de Nazilerin yakmaya başladıkları kitapların yazarı Yahudi kökenli Stefan Zweig’ın şu sözüne gönderme yapıyorum: “Akıl ve siyaset nadiren aynı yolda buluşur.”