Adanın tek tanınmış devletinin artık sadece kendilerinin olmayacağı korkusu Rumları sarmış durumda.
İktidarı da, muhalefeti de bundan çok korkmaya başladı.
Tüm Rum siyasilerde Greentree’de yeni bir Bürgenstock için 2004 benzeri bir sahne kurulmaya çalışıldığına ilişkin endişeler var. Çünkü Bürgenstcok demek varlığı yasal olarak tanınan “Kıbrıs Türk Devleti”nin uluslararası camiada kabulü demek Rumlar için.
Annan Planını kabul etselerdi, adada yok saydıkları ve azınlık olarak kabul ettikleri Türkleri Devlete ve Yönetime ortak almak zorunda kalacaklardı. Halbuki istekleri ve ülküleri farklı.
Adada sadece Rumlar tarafından yönetilen bir devlet kurmak ve Türkleri, Ermenileri, Maronitleri ve Latinleri de azınlık olarak yönetmek istiyorlar.
Bu nedenle de Annan Planına “Hayır” diyerek Kıbrıslı Türklerle ortak bir devlet kurmak istemediklerini gösterdiler 2004 yılında yapılan Annan Planı referandumu’nda..
Hala daha günü geldiğinde adadan Türkleri ve Türk Silahlı Kuvvetlerini atmanın ve adaya tek başlarına hakim olmanın hayallerini kuruyorlar. Üstelik buna inanıyorlar da.
Ama hem oyunun hem de Kıbrıs Sorunun son perdesine gelindi.
Gerek ABD ve BM, gerekse de AB, adanın bölündüğünün, adada iki farklı halkın bulunduğunun ve adanın tek temsilcisinin sadece Rumlar olmadığını artık bilincinde. Üstüne üstlük bu işin böyle gitmeyeceğinin, daha doğrusu gidemeyeceğinin de farkındalar. Zaten Türkiye’nin bölgedeki yükselen yıldızının da buna izin vermeyeceğini biliyorlar.
Bu nedenle de Birleşmiş Milletlerin Greentree’de İlerleme, Uluslararası konferans, Referandumlar ve 1 Temmuz’dan önce çözüm hedefine yönelik şartları oluşturmak maksadıyla köprü kurucu önerilerle hareket edeceği kesin.
Downer’in, 1 Temmuz’da Güney Kıbrıs’ın AB Dönem Başkanlığı’nı devralarak “büyük” bir sorumluluk üstleneceğini belirtmesi ve “Bu işi bu tarihten önce bitirmeyi hedeflemeliyiz” demesi de boşuna değil.
Rum tarafı ısrarla masaya 1 Temmuz 2012’de Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’nin AB Dönem Başkanı olacağının müzakereleri etkilemeyeceği iddiasını koymak ve taraflara kabul ettirmek çabasında.
Hedefleri müzakereleri ucu açık yeni bir süreç içine tekrar sokmak, yıllarca kendilerinin adanın tek tanınmış ülke statüsü ile Kıbrıslı Türklerin tanınmamış ve izolasyonlar altındaki konumunu,-Türkiye’nin zayıf bir anını yakalayana dek- sürdürmek.
Ama artık oyun bitti.
Rumların tüm isteksizliklerine ve olumsuz yaklaşımlarına rağmen BM müzakereleri “Çok taraflı Toplantı”ya kadar sürdürmekte kararlı. Hedefte 3. Greentree toplantısını yapmak ve Toprak konusunda harita ve rakamların masaya konması sonrasında da 1 Temmuzdan çok evvel “Çok taraflı Toplantı”yı gerçekleştirmek.
Başarılı olursa zaten tarihe “Kıbrıs Sorunu çözmeyi başarmış Genel Sekreter” olarak geçecek.
Başarılı olamaz ve “Çok Taraflı Toplantı”da işler çıkmaza girerse de yapacağı, sorumluluğu garantör devletlerin sırtına yükleyerek “Elinden Geleni Yaparak Kısmen Başarılı olmuş Genel Sekreter ve Ekibi” olarak aradan çekilmek.
BM Genel Sekreteri’nin “1968 yılında Başlayan Kıbrıs müzakereleri süreci içinde BM çok yoruldu ve çok zaman, çok paralar harcadı” sözünü etmesinin nedenleri var.
Bu cümleden BM’nin artık Kıbrıs konusu ile daha fazla ilgilenmek, para ve zaman harcamak niyetinde olmadığı açık ve net olarak ortaya çıkmakta.
Yanılmış olmayı dilerim ama “Çok taraflı Toplantı”dan sonra Kıbrıs konusu, müzakere aşamasından çıkacak ve çok farklı bir kulvara girecek.
Rumların adanın tek hakimi ve tek tanınan devleti olmadığı, adada Kıbrıslı Türklerin de var olduğu ve adada Rumlarınkinden başka bir devletin daha var olduğu kavramının kabul gördüğü yeni bir kulvar, yeni bir zemin olacak bu.
Prof. Dr. Ata ATUN
http://twitter.com@ataatun
25 Ocak 2012
Bir yanıt yazın