Hakkari’de park halinde iki otomobil arasına bırakılan tahrip gücü yüksek plastik patlayıcı,Çevik Kuvvet polislerini taşıyan servis aracı geçerken infilâk ettirilince,şarapnel parçaları ve servis aracının kontrolden çıkmasıyla cadde kan gölüne dönüyor.
BDP Hakkari İl Başkanı olayın bir senaryo çerçevesinde yapıldığını belirtiyor,”Fethullah Gülen’in Allah’ın gazabının başımıza yıkılma bedduasının uygulamasını, Erdoğan ‘size ölümden başka yaşam şansı vermiyoruz’ mesajı vermek üzere iyi çocuklara havale etmiştir” diyor!
Öte yanda Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın yakın çevresine,”Yargı Anayasa’nın 14’üncü maddesine göre hareket edip meclisteki dokunulmazlık sürecini beklemeden BDP milletvekillerini gözaltına alabilir ve bu durumda hükümet bu duruma yargı bağımsızlığı nedeniyle bir müdahalede bulunamaz”dediği söyleniyor.
Ya da Kürt siyasetçi Kemal Burkay Almanya Kürdistan Dernekleri Federasyonunda,”KCK operasyonları kapsamında BDP’lilere yönelik tutuklamaların devam edeceği ve AKP hükümetinin kendilerinin öne çıkmasını istediği için hazırlıklı olunması gerektiğini”söylüyor.
Bu esnada Abdullah Öcalan İmralı’ya görüşmeye gelen kardeşine görevliler aracılığıyla gönderdiği notta,”Burası çok hassas,görüşe çıkmamız uygun değil”mesajı veriyor ve görüşmeye çıkmıyor.
Bütünüyle bunlar ne anlama geliyor?
*
AKP hükümeti ABD’nin Orta Doğu’da kurmak istediği sünni islami-liberal siyasi yapı için kimi hizmetleri hem yükümlenmekte hemde ortaklaşmaktadır.
Birdenbire Kürt Açılımını teminen PKK ile yaptığı görüşmelerden vazgeçmiş, PKK etrafında Kürtleri askeri,polisiye,hukukî,ekonomik,kültürel,dini tahrik ve baskılarla giderek pasifize ve terörize etmek -bu suretle,PKK’yı Türkiye’ye ait ulusal bir isyan hareketi olmaktan çıkarıp uluslararası terör hareketi haline getirmek politikasını uygulamaktadır. PKK etrafında Kürtler de kapitalist modernite tarafından yok edilmemek için yerleşik konuma oturtmak istedikleri kimliklerine özgürlük talebinde bulunuyor…
*
Gelişmelerin 2008’de ABD askerlerinin Irak’taki statüsünü ve geri çekilmesini düzenleyen-fakat, ABD’nin İran’ı gözeterek geride bıraktığı tüm kazanımlarını elinde tutabilmeyi sağlayan ABD-Irak anlaşması perspektifinde düşünülmesi ve izlenmesi gerekiyor.
Çünkü anlaşma ve garantileri Irak’ın bütününden hareketle Kuzey Irak Kürt Yönetimi bölgesi, Orta Doğu,Türkiye ve Güney Doğu Anadolu bölgesi politikalarına yansıyor…
*
Anlaşmayla birlikte AKP hükümetinin kutsal değerleri,mevcut kaynakları ve enerji güvenliğindeki önemiyle Orta Doğu’nun mezhep,etnisite karmaşasının ılımlı islam öğretisiyle düzene sokulması öngörüsü ivmeleniyor.
Öğreti Orta Doğu’da sürdürüle-dursun;AKP hükümeti önceleri Kürt Sorununda şiddet ortamından uzaklaşmak için ceza yasası 301.maddesine Türklük yerine millet ifadesi kondurmakla Kürtlere vatandaşlık bağlamında yaklaşıyor,Kürtçeyi barış dili yapmak üzere TRT-Şeş yayınıyla gönül alıyor,AB ile devam eden müzakerelerde ulusal bilincin zayıflatılacağı hissettirilirken,Kürtçülüğü etnik ve bölgesel söyleme sıkışmış ve sona gelmiş bir hareket olarak lanse ediyor.
AKP bu politikasıyla Güneydoğu’da seçim kazanacağını -böylece,Türkiye’nin ötesinde Orta Doğu politikalarında da ABD’nin pek güvenilir partneri kalacağını kestiriyor.
*
Bu sırada Kürt Hareketi BDP ve tüm teşkilatıyla kimlik politikası yapmakta,AKP’nin totaliter tavrıyla Kürt coğrafyasında hukuksuzluğu,zulümü temsil ettiği savunusunda,yıllardır yapılan mücadelenin AKP politikalarıyla sona eremeyeceği iddiasında ve kendi diline,onu konuşanların demokratik geleceklerine bizzat kendilerinin ortaklaşanı oldukları ilanındadır.
*
İkilem pratiğini oluşturuyor.
Eğer Güney Doğu’da Kürt hareketi kazançlı çıkarsa yapılan kimlik mücadelesi Türk Devletinin kontrolü altında olacaktır ve Kürtler zor olsa da ulus devlet doğrultusunda ve barış içinde siyasi entegrasyonları sağlanacaktır.
Eğer Güney Doğu’da AKP kazançlı olursa AKP Kürt Sorununun demokratik taleplerinin taşeronu olacaktır!
*
Nitekim ABD-Irak anlaşması çerçevesinde 12 Haziran 2011 seçimi ardından oluşan tabloda;
Kuzey Irak Kürt Bölge Yönetiminin sosyo-ekonomik gelişmesini Türkiye ulus devleti ile birlikte sağlamasının daha akılcı olduğu,
ABD askerlerinin Irak’tan çekilmesi ardından gerçek yardımın Türkiye ulus devletinden alınacağı,
Orta Doğu’da enerji güvenliğinin Türkiye ulus devleti olmaksızın sağlanamayacağı,
İsrail’in İran’a karşı güvencesinin Türkiye ulus devleti olduğu,
Kürt Hareketinin Türk ulus devleti doğrultusunda ve barış içinde siyasi entegrasyonunun sağlanmasında AKP’nin taşeron olmasına gerek olmadığı anlaşılmıştır.
*
Bülent Arınç’ın 1982 Anayasa’sının,”Temel hak ve Hürriyetlerin Kötüye Kullanılmaması”başlıklı, “Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz”diyen 14.maddesinden bahsetmesinin boş olmadığı görülüyor.
AKP Güney Doğu politikalarında siyasal zeminde kazanamadığını yargı vasıtasıyla sağlamanın peşindedir.
İlgili maddeye göre bir savcının karar vermesiyle BDP milletvekillerinin tutuklanması talep edilebilecektir!
*
Bu noktada Kemal Burkay’ın”KCK operasyonları kapsamında BDP’lilere yönelik tutuklamaların devam edeceği ve AKP hükümetinin kendilerinin öne çıkmasını istediği için hazırlıklı olunması gerektiğini”söylemi hem Kürtlerin ulus devlet doğrultusunda ve barış içinde siyasi entegrasyonlarının hem de ABD-Irak anlaşmasına uyumun nasıl sağlanacağını göstermesi bakımından dikkat çekiyor.
*
Sonuçta Tayyip Erdoğan’ın gücüyle AKP ve siyasi parti olmadığı halde kitleler üzerinde etkileşim yeteneğiyle Fethullah Gülen cemaatinin ülke politikalarını domine eden gücünün oluşturduğu yeni Türkiye tablosunda;cemaat ülke politikalarını domine eden gücünü derin devlette temsil ederken, AKP ve denetim altına alınan yeniCHP’den sonra sırada BDP’nin de devşirilmesiyle birlikte 2014 yerel seçimlerinden başlamak üzere ileri demokrasinin hedeflendiği anlaşılıyor.
*
Uluslararası terör hareketi haline getirilerek kökü silinmek istenen Kürt Hareketi -şimdilerde,her yaşta kadın-erkekle şehirlerde-kasabalarda teröre başvurmaksızın AKP hükümetinin kural tanımayan,hukuku hiçe sayan kabul ettikleri uygulamalarına karşı örgütlü direnişe yöneliyor ve giderek Kürt direnişi ya da Kürt isyanını büyütmeye çalışıyor.
*
Ne ki süreç çok güçlüdür -o nedenle,Abdullah Öcalan’ın İmralı’ya görüşmeye gelen kardeşine görevliler aracılığıyla gönderdiği notta,”Burası çok hassas,görüşe çıkmamız uygun değil” diyerek verdiği mesajın mahiyeti de anlaşılıyor;
Öcalan örgütüne,”bu kararlı ve hassas ortamda başını sınırından öteye asla çıkarma”uyarısında bulunuyor…
Bir yanıt yazın