Ömer Atagenç, Asya Çalışmaları Uzmanı
Özbekistan Devlet Başkanı İslam Kerimov, yeni yıl dolayısıyla bir mesaj yayınladı. Bağımsızlığının 20. yılını kutlayan Özbekistan, gerek ekonomik gerek sosyo-kültürel alanda gerçekleştirdiği atılımlar ile bölgede oldukça ön plana çıkmıştır. Ülke içinde yaşanan bu büyüme yalnızca kendi coğrafyasının değil dünya kamuoyunun da dikkatini yakından çekmektedir. 2011’yi bu anlamda oldukça verimli geçiren ve olumlu sinyaller veren Özbekistan’da Devlet Başkanı Kerimov’un yeni yıl mesajı da başarının verdiği gurur ve geleceğe yönelik umutla doludur. Özbekistan yeni yıla gelişen ve büyüyen bir “dünya devleti” olarak girmektedir.
Kerimov, yeni yıl mesajında öncelikle Özbek ekonomisinin yakaldığı ivmeden bahsetmiştir. 2011 yılı içinde 8.3lük bir büyüme oranı yakalayan Özbekistan’ın gelişen ekonomisi, ülke içindeki bu olumlu havanın en önemli göstergesi olmuştur. Bunun yanısıra, ekonomide gerçekleşen modernizasyon ve çeşitliliğin sonucu olarak 1 milyon civarında yeni bir istihdam hacmi yaratılmış ve yapılan reformlar ile küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin de ekonomik hayata katkısı artırılmıştır. Bu durum dolayısyla hem işsizliğin azalmasına hem de gelirlerin yükselmesini sağlayarak büyümenin gerçekleşmesindeki en önemli etkenler olmuşlardır.
Ekonomik büyümenin yanısıra, siyasal anlamda ülkede bir liberalizasyon sürecine gidilmiştir. Özgürlük ve demokrasi alanının genişletilmesi, insan haklarına saygılı, karşılıklı hoşgörü ve anlayışı geliştiren bir toplum yapısına ulaşılmasını da beraberinde getirmiştir. Özbekistan, içinde bulunduğu coğrafyanın genel karakteristiği olan “tek parti otoriter ve totaliter rejimleri” kimliğinden sıyrılmaya başlamış ve bölgede ciddi anlamda bir “demokrasi” devleti olma yolunda önemli adımlar atmıştır. Özbekistan, bölgesinde Batı tipi bir demokrasiyi yerleştirmeye çalışan, çoğulcu, dış dünya ile entegrasyona açık, ulusal değerlerine sahip olduğu kadar evrensel değerlere de ulaşmak isteyen ve bu bağlamda modern bir toplum yaratma hedefi olan bir devlettir.
Ülke içinde demokrasi kültürünün yerleşmesi, sosyo-kültürel yapının da olumlu yönde değişimine sahne olmuştur. “Aile” kavramının merkez alındığı toplumsal yapı, ulusal ve evrensel değerlere bir bütün olarak ve uyum içinde sahip olmayı da beraberinde getirmektedir. Bu bağlamda 2012 yılı “Aile yılı” ilan edilmiştir. Aileye verilen öneme paralel olarak kadınların toplumdaki yerinin artması öngörülmüş ve bu sayede refah toplumuna ulaşılması hedeflenmiştir. Tüm bunlar gerçekleştirebilmek için ulusal bütçenin %60’ının sağlık, eğitim, bilim ve kültüre harcanması öngörülmüştür. Devletin bu konuda ayırdığı bütçe oranının yüksekliği, Özbek yönetiminin 2012 yılı içinde yalnızca ekonomik olarak değil, her alanda gelişen ve büyüyen bir toplum yaratma özleminin tezahürü olarak görülebilir.
Kadınların toplumsal alandaki rolüne verilen önem, değişen ve gelişen toplumsal yapının en temel faktörüdür. Özbek toplumu, aile kavramını merkez alarak bir büyüme gerçekleştirmek istediği için kadının toplumdaki rolü doğal olarak yeni dönem projelerinin merkezine oturmaktadır. Bu bağlamda Özbek yönetimi aldığı bir karar ile parlamentoda kadınlara %30 kontenjan ayrılmasını sağlamıştır. İslam dünyasında kadının toplumdaki rolüne bakıldığı zaman Özbekistan’ın bu konuda pek çok devletten farklı bir politika izlediği görülmektedir.
Kerimov, 2011 yılı Kasım ayında katıldığı bir sağlık sempozyumunda ülkesinin sağlık politikalarına verilen önemi ve bu noktada Özbekistan’ın katettiği mesafeyi anlatmıştır. Geleceğe yönelik hedeflerini yükselten bir ülkenin hiç şüphesiz en önemli ihtiyacı insan kaynağıdır. Bu insan kaynağının niteliği ise öncelikle kapsamlı ve düzenli işleyen sağlık politikalarıyla ilgilidir. Sağlık, geleceğe umutla bakabilmenin ön koşulu haline gelmektedir. Nüfus artışı, çevre kirliliği, gıda güvenliğinde yaşanan probemler, teknoloji ve buna bağlı olarak gelişen çeşitli psikolojik sorunlar günümüzde insan sağlığını tehdit eden bir noktaya gelmektedir. Bu sebeple ülkelerin sağlık politikaları ekonomi, savunma ve eğitim kadar önem taşımaktadır. Özbekistan bu noktadan hareketle sağlık ile ilgili sorunlara da öncelik vermiş ve bu konuda önemli bir mesafe kaydetmiştir. Kurulan 5 büyük tıp fakültesi, ulusal ölçekten uluslararası alana taşınmış ve Almanya, ABD, İngiltere, Rusya, Ukrayna, Avusturya, Japonya ve Güney Kore gibi ülkelerle kurduğu işbirliği sayesinde önemli bir seviyeye ulaşmıştır. Sağlık sektörüne yapılan harcamalar GSYH’nin %4.1’ini oluşturmaktadır. Dış yardımlar, sektöre yönelik ciddi bir katkı sunmaktadır. Son üç yılda bu yardım miktarı 2.5 kat artmıştır. Ortlama yalan süresinin 1991’de 67 olduğu Özbekistan’da bugün bu rakam erkekler için 73, kadınlar için 75’e yükselmiştir.
1999 yılında dönemin ABD Başkanı Clinton, 21. yüzyılın “Türk yüzyılı” olacağından bahsetmişti. Türk Dünyası ise değişen koşullara paralel olarak bir değişim sürecine girmekte ve yeni düzene adapte olmak için bir çaba sarfetmektedirler. Özbekistan ise komşularının içinde bu konuda en çok gayret gösteren ve sağladığı başarılar ile yeni yüzyılda bu öngörünün bir gerçekliğe dönüşmesi için model oluşturabilmiş bir devlet haline gelmiştir. Son dönemdeki atılımlar, Özbekistan’ın profilinin yükselmesini ve yeni yıla büyük bir umutla girmesini sağlamıştır. Özbekistan’ın “model” rolü, 2012’de komşularını ve komşularıyla ilişkilerini doğrudan etkileme kapasitesine sahiptir. Ülke içinde yaşanan bu olumlu gelişmeler dış politikasını da doğrudan etkileyecektir. Özbekistan’ın bu yükselişi onun, bölgesel güçler arasında tercih yapmak zorunda kalan bir ülke değil, bölgesel güçler arasındaki dengeleri gözeterek ülkesel çıkarları doğrultusunda kendi tercihlerini ortaya koyabilen bir devlet olmasını da beraberinde getirecektir. Gerek yönetimsel gerek toplumsal anlamda yaşanan dönüşüm, “Türk Dünyası”nın yeni bir kimlik ve yeni bir tavır ile 2012’ye girdiğinin mesajını da vermektedir. Özbekistan, 2012’ye bu anlamda model bir yapı olarak girmektedir.
Bir yanıt yazın