İran’ın nükleer programına dair uluslararası kamuoyu ile tam işbirliğinin olmayışı,Batı’nın İran’a hazır atom ürünlerinin sevkiyatında ısrarına karşın İran’ın kendi ürettiği zenginleştirilmiş uranyumdan vazgeçmemesi ciddi bir küresel tehdit oluşturuyor.
ABD’nin tarihi boyunca birikimiyle yeni Askeri Stratejisi ya da küresel olaylarda nerede ve ne zaman ve nasıl olursa olsun düşmana karşılık vermek yeteneği karşısında,
Tarihin en eski-üstelik,savaşçı uygarlıklarının birikiminde fakat izole ve tehdit altında İran’ı,söz konusu tehditin rejiminin niteliklerinden kaynaklanması, ABD ve İsrail gibi sert güç unsurlarından gelmesi,bekası açısından muhtemel bir savaşa karşı caydırıcılık gücü yüksek,Hamas/Hizbullah-İsrail cephesine,Suriye ve Irak direnişi bileşeniyle birlikte ve belki daha ileri menzillere yayma garantilerine sarılmasına yol açıyor…
*
Batı’nın İran işletmelerinin Avrupa’daki faaliyetlerini yasaklanması,Avrupa bankalarındaki aktiflerinin dondurması ardından İran petrolünü satın alan ve bunu İran Merkez Bankası aracılığı ile ödeyen herhangi bir ülke ya da şirkete ekonomik yaptırımlar uygulanması kararı İran’a yönelik en ağır diplomatik,siyasi,ticari ve mali yaptırımlar olarak kabul ediliyor.
Öyle ki bu karar çerçevesinde Avrupa Birliği üyesi ülkelerin İran’dan petrol ithalatını durdurmaya ilişkin ilk uzlaşmaları aslında dünya piyasalarına da bir darbe anlamına geliyor.
Başkan Obama’nın yeni yaptırım kararları ardından İran’ın ulusal parası Rial yüzde 12 değer kaybediyor…
*
İran, Batı’nın petrol ambargosu uygulaması halinde günde 16-17 milyon varil petrol taşıyan tankerlerin geçtiği Hürmüz Boğazı’nı kapatacağını,dünya petrolünün altıda birinin ve OPEC ihracaatının yüzde 70’inin pazara ulaşımını engelleyeceğini açıklayınca,
ABD Savunma Bakanı Leon Panetta,Hürmüz Boğazı’nın kapatılması halinde kırmızı çizgilerinin aşılacağını ilan ediyor!
Savaşın Hürmüz Boğazı’dan yükselen yalazı dünyaya şavkıyor…
*
İran,dünyanın en büyük ikinci petrol ülkesidir ve günde 450 bin varili AB’ye olmak üzere 2.5 milyon varil petrol ihraç ediyor.
Avrupa İran’a petrol ambargosu sürecinde açığın Suudi Arabistan vasıtasıyla kapatılmasını öngörmektedir,ayrıca ABD,AB ve Japonya’nın stratejik rezervlerinden günlük olarak dünya piyasalarına 10’ar milyon varil petrol ve 4 milyon varil benzin,dizel ve motor yağını teslim edeceği planlanıyor.
Ne ki bu durum petrol tüccarlarının daha fazla petrol temin etme mücadelesinde kıyasıya rekabetleri anlamına geliyor!
*
Kıyasıya rekabetin petrol fiyatlarının yükselmesine ve giderek daha fazla petrol ihtiyacında olan Asya ülkeleri nedeniyle İran’ın petrol ihracaatından daha fazla kâr etmesine yol açacağı biliniyor.
İran Çin’in en büyük tedarikçilerinden biridir-üstelik, daha fazla petrol için pazarlıkları yürüyor.
Türkiye üzerinden ödemelerini yapan Hindistan İran petrolünün önemli müşterisidir ya da Güney Kore ihtiyacının yüzde 10’una denk günde 200 bin varil petrolü İran’dan alıyor,Türkiye petrol ihtiyacının yüzde 30’unu İran’dan karşılıyor.
İran petrolü satın aldıkları için ne Çin’e,ne Hindistan’a baskı yapmak ilk bakışta kolay görünmüyor-dolayısıyla, İran’ın uygulanan ambargoyu tolere edebileceğini mi düşünmek gerekiyor?
*
Ya da Başkan Obama,neden Hazine Bakanı Tim Geitner’ın muhalefetine ve giderek ABD ve Avrupa’da yaklaşık 120-150 dolar civarında oluşacak petrol fiyatına rağmen İran petrolünü satın alan ve bunu İran Merkez Bankası aracılığı ile ödeyen herhangi bir ülke ya da şirkete ekonomik yaptırımlar uygulanması kararını alıyor?
*
Çünkü devasa bütçe açığına rağmen hala hüküm verici konumda bulunan ABD’nin yatırım ve talebi arttırmak,işsizliğini azaltmak için çarelerinin giderek tükenmesi,
Avrupa Birliğinde de yüksek borç seviyelerinin finansal istikrara zarar vermesi,yüksek işsizlik, büyümenin frenlenmesi,pahalı banka kredileri, borçlarını ödeyebilmek ve büyümek kaygıları yaşıyan ekonomileri üzerinden küresel piyasalar giderek ekonomik durgunluğu giriyor.
Bu durumuyla küresel sermaye ülkeleri her zamandan daha çok barış ve istikrara ihtiyaç duyuyor.
Yeni Askeri Strateji işliyor;ülkeler yapılarına,sorunlarını aşma kapasitelerine bağlı olarak ekonomik değişkenler ile sosyo-politik değişkenlerin etkileşmesiyle oluşan istikrarsızlıkla orantılı büyümektedir -o nedenle -işte,küresel piyasa ülkelerinden ihtiyaçları olan barışı ve istikrarı satın almaları isteniyor!
Bir yanda da ABD 6 Kasım 2012’de Başkanlık Seçimi hesapları içindedir ve kampanya sürecinde nasılsa petrol fiyatlarının 120-150 dolar civarına yükseleceğinden habersiz vatandaşlarına İran’a açacakları savaşı satmak hedefindedir!
O nedenle Rusya Başbakanı Vladimir Putin,”ABD imkanları ötesinde kredi ile yaşayan bir ülkedir.Borcunun bir kısmını dünya ekonomisinde dinlendiriyor ve doların monopol durumunu kullanarak dünya ekonomisinde asalak gibi yaşıyor”derken boş konuşmuyor…
*
Halbuki barışı müzakereler ile yaşatmak gerekiyor.
Aksi halde iki rakibin üstünlük mücadelesinde savaşın yayılma olasılığı ve karakteri, bir tarihte İngiliz Başbakanı Herbert Henry Asquith’in,”Savaşta iki meş’um şey vardır.Bunlardan biri taş duvara körükörüne yüklenmek,diğeri kuvvetleri birtakım ayrı ve bağlantısız harekâta dağıtıp körletmektir” ifadesinin realize olmasına neden olur ki -şimdi;dünya,kimilerinin bu iki ahmaklığı yapması tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyor…
Ahmet Kılıçaslan AYTAR [email protected]
Bir yanıt yazın