Bilgisayar ve Katır Kervanı
Bilgisayar, sanayi devriminin birçok aşamalarını geçtikten sonra ulaşılan teknolojinin ürünüdür. Katır kervanı ise Orta Çağ toplumları tarafından kullanılmış olup ulaşım teknolojisinin ilerlemesiyle unutulduğu zannedilen bir taşıma aracıdır. Tarihin kaydettiği büyük tersliklerden biri olarak muhtemelen şu kayıt düşülecektir: “Bilgisayar satın almak için gerekli parayı kazanmak yolunda katır kervanında yevmiye ile çalışan öğrenci, terörist zannedilerek öldürüldü.”
Irak’tan kaçak mazot taşıyan 35 vatandaşımızın terörist zannıyla öldürülmesi konusu birçok yönleriyle ele alındı. Bu olayda suçlu veya hatalı konusu da birçok yönüyle tartışıldı, idari ve adli soruşturma devam etmektedir. Bununla beraber üzerinde pek durulmayan çok ciddi bir husus var: Vatandaşların kaçakçılık yapmasına göz yummak! Kaçak mazot, sigara ve diğer tüketim malları ile ilgili devletin bu bölge insanına gösterdiği müsamahayı bilmeyen yoktur. Çünkü burada yaşayan insanların başka geçim yolu yok. O halde teröre bulaşacaklarına bırakalım kaçak mal getirip satsınlar, vergiden avantajla geçimlerini sağlasınlar!!
Bu mantık hiçbir şekilde devlet ciddiyetiyle bağdaşmaz. Sosyal devlet ile de alakası yoktur. Neresinden bakılırsa yıllarca uygulananlar, saçmalıklar, basiretsizlikler ve hesapsızlıklar yığınından başka bir şey değildir. Öncelikle bu saçmalıktan “kazayla” öldürülen 35 vatandaşımızın sorumlu olmadığını belirtelim. Bununla beraber bir yasal suçun devletin müsamahası altında işlenmesinin günlük hayatın parçası haline gelmesinde bu vatandaşlarımızın da hatası olabilir. Ancak bu hatanın karşılığı hiçbir zaman öldürülmek değildir. Geride kalan ailelere tazminat veya sosyal yardım da devletin görevidir.
50 kişilik katır kervanının taşıdığı mazot ortalama bir tankerinki kadar değildir. Onlarca insan yazın sıcağında kışın karında, buzunda yolları teperek getirdikleri ikişer varil mazottan elde edecekleri üç kuruş kâr yolunda suç işleyen, vergi kaçıran, kaçak mal satın alan o kadar çok kesimler var ki. Bu süreçte her vatandaş yasalara karşı gelmek yolunda idman yapıyor, psikolojik olarak yeni suçlara hazırlanıyor. Halbuki “göz yuman devlet” yerine günümüzün “sosyal devlet”i bu sorunları kökten çözme formüllerine sahiptir. Ancak bölge vatandaşının terörün kucağına oturması için ne lazımsa onu yapmışsız.
On yıllardır başımızın belası olan “terörün sebebi devletin sosyal görevini yerine getirmemesidir” demiyorum. “Vatandaşına kendi anadiliyle türkü söylemesini yasaklamasıdır” da demiyorum. Terörü “bölge halkının dini duygularına saygı gösterilmemesi”ne de bağlamayacağım. “Bütün bu yaşananların tek sebebi Anadolu’da gözü olan dış güçlerdir” ifadesini de sağlıklı bulmuyorum. Listeyi uzatmadan şu tespiti yapalım: Bu terörün temelinde sayılan ve sayılmayan her bir gerekçenin az veya çok katkısı vardır.
Mardin Mazı Dağı Gübre tesisleri yıllardır kapalı olup binlerce insanın ekmek kapısı yok. Üretilen gübrenin tarımdaki ilave üretimi, iş güç sahibi olan insanın bölge ekonomisine sağlayacağı katma değer zincirleme olarak uzayıp gider. Aynı durum şeker fabrikaları ve pancar üretimi için, hayvancılık ve yan sanayi için, tütün üretimi, tahıl ve baklagiller … için de geçerlidir. Bölge insanının ekmek kapısının kapanması için her bahane dikkate alınmıştır. Pahalı mazot bunlardan birisidir. Teröristlerin mazı dağı fosfatını bomba yapımında kullanmalarını önlemek için fabrikayı kapatarak gübreyi ithal ediyoruz. Terörist bomba hammaddesini yine rahatlıkla bulabilmekte, ancak vatandaş işsiz güçsüz kalmaktadır.
Polis Akademisi’nden Süleyman Özeren’in başarılı organizasyonu ile üç gün boyunca terörü her yönüyle tartıştık. Sorunun çözümü yolunda akademik camiada olduğu gibi emniyet teşkilatında da göz yaşartıcı faaliyetler, programlar, yapılanmalar… Bir ilde emniyetin sosyal faaliyetler birimi, yoksul mahallelerde oturanlara zaman zaman yardımlar ulaştırması, onlara polis evinde ikramlar düzenlemesi, çocuklara çikolata dağıtması gibi faaliyetlerini özetleyen tebliğ sunuldu. Sunuş yapan amir, teröristlerin bunu istismar ettiklerini, “eğer dağda terörist olmasa polisin çikolata dağıtmayacağı” propagandası yaptıklarını, bu tür propagandalar karşısında çaresiz kaldıklarını söyledi. Bu arkadaşlara, “eğer dağda terörist olmasaydı babalarınızın fabrikalarda işleri olacağını, düzenli olarak çocuklarına zaten çikolata alabileceklerini” söylemelerini hatırlattım.
İki asırdan fazla bir süredir batı emperyalizminin Orta Doğu, Kafkasya, Hindistan, sıcak denizler hesapları Anadolu’da kesişmekte. Ancak Anadolu’nun sahipleri de bu emperyalist hesapları akim kılacak tedbirlerde kusurlu davrandı. Vatandaşının iş, ekmek kapısını kapatıp, onlara tek geçim yolu kaçakçılığa göz yummak olsa olsa kısa yoldan teröre alıştırmak demek olacaktır. Özellikle tarımsal alandaki üretimde enerjiye uygulanan vergiler asgariye indirilmeli, teşvikler azamiye çıkarılmalıdır. Bu kalemlerin bütçeden götürdükleri getirdiklerinden çok daha az kalacaktır. Üstelik sosyal ve ekonomik barış, her türlü dış tahrikleri de etkisiz hale getirecektir.
Prof.Dr. Alaeddin Yalçınkaya
Öncevatan, 9.01.2012