DİYARBAKIR-GAZZE-LEFKOŞA ÜÇGENİNDE “İNCE” POLİTİKA
Hüseyin MÜMTAZ
Uludere’nin kaldırdığı toz bulutu arasından 2012’ye girerken gerçekleşen iki olayı nereye koyacağıma karar veremedim.
1.“Kaddafi linççileri İstanbul’da çıktı. 40 yıllık diktatör Kaddafi bir kanalizasyon kuyusunda bulunup linç edildi. Libya muradına erdi, tarihi operasyonda görev alan muhalifler ise Ulusal Geçiş Konseyi tarafından Türkiye tatili ile ödüllendirildi. 158 kişi, 40 gün 40 gece sürecek istirahat için İstanbul’un en lüks otellerinden birine yerleştirildi. Takvim, Libya’nın devrik lideri Muammer Kaddafi’nin ölümüyle sonuçlanan operasyonda yer alan 158 muhalifi, İstanbul’da buldu. Hepsi gazilerden oluşan grup, 40 gün 40 gece, Ataköy’deki 5 yıldızlı bir otelde kalacak. Libyalılar ellerindeki linç görüntülerini TAKVİM’e gösterdi. Bugün İstanbul’daki 5’inci günlerini geçiren grup, gündüz kenti geziyor, geceleri Taksim’e gidiyor, hastanede tedavi görüyor. Alışverişi de ihmal etmeyen grup, alışveriş merkezlerinde tur atıyor”.
Fransa’nın başı çektiği, sonradan “mecburen” NATO’nun ve NATO içindeki müttefikleriyle beraber Türkiye’nin de katıldığı Libya harekâtı biliyorsunuz Kaddafi’nin resmen “kazığa oturtulmasıyla” son bulmuştu. Kaddafi’ye lâyık görülen “iğrenç görüntüler” televizyonlarda “buzlanarak”, basılı yayın organlarında ise “karartılarak” ancak yer bulabilmişti. İşte o “son görüntüler”in aktörleri İstanbul’da 5 yıldızlı tatille ödüllendirilmiş. Eminim turizmimiz patlamıştır.
2. “Gazze’deki Filistin Hükümeti’nin Başbakanı İsmail Haniye, BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile Filistin ve Kürt sorununun çözümünü konuştu. Demirtaş’ın Haniye ile görüşmesi basına kapalı gerçekleştirildi. Demirtaş, BDP olarak hükümete muhalefet ettiklerini, ancak Filistin konusunda gereken desteği verdiklerini belirtti. Haniye’nin ‘Ümit ediyoruz ki bütün haklarınızı elde edeceğiniz, kendi kimliğinizle yaşayacağınız günlere kavuşursunuz’ yönünde değerlendirme yaptığı öğrenildi. Demirtaş, ‘Biz Filistin’in özgürlüğünü görmek isteriz’ deyince Haniye’de, ‘Biz de Diyarbakır’ın özgür olmasını görmek isteriz’ diye karşılık verdi. Görüşmede Demirtaş, Haniye’yi Diyarbakır’a davet etti. Haniye, Kudüs’ü haçlı işgallerinden kurtaran Selahattin Eyyubi’nin ismine gönderme yaparak latife olsun diye, ‘Selahaddin’i El kurdi. (Kürt Selahattin) Kudüs yeni Selahaddin’ini bekliyor, tekrar bir kurtarıcı bekliyor’ dedi. Haniye, Mavi Marmara gemisinde yaşamını yitirenler arasında bir Diyarbakırlının da olduğuna dikkati çekerek, ‘Kanımız kanınızdır, şehidiniz şehidimizdir. Boynumuzda bir borçtur’ dediği öğrenildi”.
isteriz/siyaset/siyasetdetay/04.01.2012/1483992/default.htm
Haniye “Biz de Diyarbakır’ın özgür olmasını isteriz” demiş.
Diyarbakır “esir” miymiş?
Yukarıdaki haber Milliyet’in kıdemli habercilerinden Namık Durukan’a ait.. Bu “10 şiddetindeki deprem” kaçınılmaz olarak tsunamilere yol açtı. Yol açtı ve hemen ertesi gün Hürriyet’in kıdemlilerinden Zeynep Gürcanlı’nın haberi geldi. “İddia şöyle; Haniye, Demirtaş ile görüşmesinde BDP eş başkanı’nın Küdus’ü haçlılardan kurtaran ünlü komutan Selahattin Eyyübi’nin ismini taşımasına atıfta bulunur. Hatta Demirtaş’ı Kudüs’e davet eder. Demirtaş da, Filistin’in özgürlüğünü görmek istediklerini, özgür Filistin’in başkenti Kudüs’ü de bu çerçevede ziyaret etmek ten memnun olacağını söyledi. Buraya kadar sorun yok; Ancak iddiaların devamında Haniye’ye atfedilen bir cümle, Ankara’da adeta bomba etkisi yaptı; İddialara göre Haniye, Demirtaş’ın ‘Filistin’i özgür görmek isteriz’ temennisine ‘biz de Diyarbakır’ı özgür görmek isteriz’ cümlesiyle karşılık verdi. Haniye’nin söylediği iddia edilen bu cümle, Ankara’yı karıştırdı. Dışişleri, siyasi partiler, Haniye’yle görüşen ya da Filistin’le ilişki içindeki tüm kurum ve kuruluşlar harekete geçti. Gayrı resmi kanallardan, Haniye’nin ekibine, gerçekten görüşmede böyle bir cümle sarf edip etmediği soruldu. Yanıt, olumsuzdu. Haniye’nin kesinlikle ‘değil böyle bir cümle sarf etmek, bu anlama gelebilecek herhangi bir söz etmediği’ ilgili tüm birimlere bildirildi. Edinilen bilgiye göre ayrıca, Filistin tarafı durumdan duyulan rahatsızlığı BDP’ye de hissettirdi. Nitekim en son açıklama da bizzat BDP eş Başkanı Selahattin Demirtaş’tan geldi. Demirtaş da ‘Sayın Haniye görüşmemizde -Diyarbakır’ı özgür görmek isteriz- şeklinde bir ifade kullanmamıştır’ açıklamasını yaptı. Böylece, tüm gün Ankara’yı meşgul eden ‘Haniye krizi’ iddiası da, sonlanmış oldu”.
Aslında “sonlanmadı”. “Sonlanan” hiçbir şey yok.. Tecrübeli gazeteci Gürcanlı “Gayrı resmi kanallardan, Haniye’nin ekibine, gerçekten görüşmede böyle bir cümle sarf edip etmediği soruldu” diyor. İlk haberi yapan da Milliyet’ten Namık Durukan.. Gürcanlı’nın haberinden sonra ben Namık Durukan’dan bir açıklama bekledim. Yahut da Milliyet’ten.. Milliyet neden “yanlış” haber yaptığı için kamuoyundan özür dilemedi veya Durukan’a bir “ihtar”da bulunmadı? Bulundu mu? Burada malûm sözü söylediği yahut söylemediği iddia edilen Haniye’nin kimliği önem kazanıyor. Haberlerde nasıl geçiyor kimliği; ““Gazze’deki Filistin Hükümeti’nin Başbakanı”.. Gazze’de başka “hükümet” de mi var? ABD basını ise “Hamas kontrolündeki Gazze Şeridi’nin hükümet başkanı” tanımını tercih ediyor. Washington Times gazetesi ise ilgili haberinde “Hamas lideri Türkiye’de kahraman gibi karşılandı” başlığını tercih ediyor. “Hamas” lideri? Meraklısı sanal alemde HAMAS’ın ne olduğunu kolayca araştırabilir. Şu haber de çok yeni olup eski yılın son günlerinde gündemi “heyecanlandırmıştı”. “Hamas, Filistin Kurtuluş Örgütü’ne dahil olmayı kabul etti. Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas ile Hamas’ın lideri Halid Meşal, uzlaşma görüşmeleri kapsamında ikinci kez Kahire’de bir araya geldi. Liderler, Merkez Seçim Komisyonu kurulmasında ve Hamas’ın Filistin Kurtuluş Örgütü’ne katılmasında mutabık kaldı. Mutabakatın Hamas ve El Fetih arasındaki uzun yıllarca süren yol ayrılığının birleşmesi noktasında önemli bir gelişme olduğunu nitelendiren yetkililer, Merkez Seçim Komisyonu kurulmasındaki düzenlemelerin birkaç yıl alabileceğini belirtti”.
“Diyarbakır- Gazze tamam da Lefkoşa’nın alâkası ne?” diyorsunuz?
3. “Davutoğlu, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın özel temsilcisi Nebil Şaat ile Resmi Konuttaki görüşmesinin ardından yaptığı basın toplantısında, ‘Bu, aslında çok geç kalmış bir karardır. Filistin halkı, bütün diğer onurlu halklar gibi devlet olarak kendi devletlerine sahip olmak, kendi egemenliklerine sahip olmak ve bunun dünyaca tanınmasını talep etmekte tamamıyla haklıdır ve bu talepleri mutlak anlamda da kabul görmelidir’ diye konuştu. ‘Filistin devletinin tanınmasının, Filistin halkına yapılmış bir lütuf olmadığının’ altını çizen Davutoğlu, Filistin devletinin tanınmasının Filistin halkının ‘en doğal hakkı’ olduğunu söyledi. Davutoğlu, tanınmanın uluslararası toplumun borcu olduğunu ve bu borcun ödenmesinin de vaktinin geldiğini belirtti. Türkiye’nin, Filistin devletinin verdiği diplomatik mücadeleye her türlü desteği verdiğini ve vermeye de devam edeceğini kaydeden Davutoğlu, bu konuda yürütülen kampanyanın da birlikte planlandığını söyledi. Davutoğlu, Mahmud Abbas’ın geçen ay yaptığı ziyarette de BM’de ülke ülke oylama durumunu gözden geçirdiklerini ifade ederek, son güne kadar çabalarını sürdüreceklerini ve BM’de Filistin’in tanınması için en yüksek oyun çıkması için çalışacaklarını söyledi”.
Bırakın Dâvutoğlu’nu, siz şimdiye kadar hiçbir Dışişleri Bakanının ağzından yukarıdaki kadar açık ve net bir biçimde; “Kıbrıs Türkü, bütün diğer onurlu halklar gibi devlet olarak kendi devletlerine sahip olmak, kendi egemenliklerine sahip olmak ve bunun dünyaca tanınmasını talep etmekte tamamıyla haklıdır ve bu talepleri mutlak anlamda da kabul görmelidir. KKTC’nin tanınmasının, Kıbrıs Türkü’ne yapılmış bir lütuf olmadığının, KKTC’nin tanınmasının Kıbrıs Türkü’nün ‘en doğal hakkı’ olduğunu, tanınmanın uluslararası toplumun borcu olduğunu ve bu borcun ödenmesinin de vaktinin geldiğini.. Türkiye’nin, KKTC’nin verdiği diplomatik mücadeleye her türlü desteği verdiğini ve vermeye de devam edeceğini, bu konuda yürütülen kampanyanın da birlikte planlandığını, BM’de ülke ülke oylama durumunu gözden geçirdiklerini ifade ederek, son güne kadar çabalarını sürdüreceklerini ve BM’de KKTC’nin için en yüksek oyun çıkması için çalışacaklarını”… İfade ettiğini hatırlıyor musun ey okuyucu?
Benim içim acıdı..
1983’den beri DEVLET olan KKTC, uluslar arası camiada “tanınmak için” Türkiye’den Filistin kadar “diplomatik” ilgiyi hak etmiyor mu? Diyarbakır için oldukça cömert davranan, el kesesinden hovardalık yapan Haniye acaba Lefkoşa’nın özgürlüğü hakkında ne düşünüyor?
Lefkoşa mı diyor, Nicosia mı?
7 Ocak 2012
57’NCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ
mumtazbay@hotmail.com
Bir yanıt yazın