Site icon Turkish Forum

İNSAN HAKLARINDA AYRIMCILIK

Mustafa Kemal Atatürk

Mustafa Kemal Atatürk

 

AKP hükümetinin siyasi operasyonlarının hedef kitlesi giderek gazeteciler,akademisyenler ve üniversite öğrencilerine kayıyor.

Baskı,sindirme,hukuk dışı tutuklamalar ve  tutarlı olmayan yargılamalar  insan hakları ihlali olarak çağdaş toplumu derin teessüriyete ve kaygıya yöneltiyor.

Hükümet arka bahçesindeki ayrık otları temizleme ve muhalefeti silikleştirme  çalışmasını o denli abartmıştır ki sıranın kimde,ne zaman  olacağı kestirilemiyor.

Yine de insan hakları ihlalleri  çağdaş toplumun çeşitli kesimlerinde ardı ardına düzenlenen kampanyalarla,sosyal medyada kurulan eylemsizlik ağlarıyla,yargısal katliamın teşhiriyle durmaksızın protesto ediliyor.

*

Yıllardır ABD-İsrail desteğinde Gülen cemaatinin  tebliğ,davet ve birçok okul,hastane, vakıflar vasıtasıyla toplumsal ve ekonomik faaliyetlerde  zenginleştirdiği  ve insanları Allah’ın birliğine inanmaları ve tüm yaşamda Allah’ın hükmünden başka hüküm tanımamaları söylemiyle oluşturduğu siyasal islam kurgusu ile TBMM de çoğunlukçu AKP hükümetinin islamcı politikaları,

Atatürk’ün dünyaya nesnel bakışı güncelleştiren,dine karşı olmak yerine ondan bağımsız olmayı öneren Ulusal ve Lâik Cumhuriyet Devrimi zihniyetinin içine işlediği icra,yürütme, yargı,siyasi partiler,üniversiteler,TSK,tüm kurum ve kuruluşlar,medya ve sermayenin yapısını tamamiyle dönüştürmüş bulunuyor.

*

Çağdaş medeniyetler seviyesine çıkmak ülküsünde Türkiye,Avrupa Birliği’nde genişlemenin merkezi Doğu Avrupa ülkelerini de kapsayacağının kabul edilmesi ardından gelişen AB’ye adaylık  sürecinde 1993 Kopenhag Zirvesi’nde belirlenen kriterleri de benimsemiştir.

Demokrasi,hukukun üstünlüğü,insan hakları-özellikle,yaşama hakkı,işkence ile insanlık dışı ve aşağılayıcı ceza ve muamelede bulunma yasağı,yasadışı ve keyfi tutuklama yasağı,ayrımcılık yasağı benzeri esaslarda ve İfade Özgürlüğü,Düşünce Vicdan ve Din Özgürlüğü,Mal Varlığına Saygı,Oy Verme ve Seçimlere Katılma Hakkı gibi ilkelerde çağdaş normların uygulanacağı taahhütünde bulunulmuştur.

*

Ne ki devlet ve rejimin dönüşümünün becerilmiş olmasıyla birlikte -şimdi,Cumhuriyet Devrimi;büyük bir ruh köküne sahip,tarih boyunca pek çok yüksek medeniyetler kuran-rağmen,bütün bunları unutarak mazisi olmayan bir millet görünümü ortaya koyan bir felaket olarak algılanıyor.

Cumhuriyet Devrimi güya Türk insanının her gün biraz daha milli kimliğinden uzaklaştıran,şehametin,ihtişamın zirvelerinden bilinmezliğin,tanınmazlığın,saygı duyulmazlığın çukurlarına yuvarlanmanın nedeni olmuştur,deniyor!

*

1909’da 2.Abdülhamid’in tahttan indirilmesi,Afganlı Cemaleddin-i Afgani’nin İslam dünyasının geri ve zulme maruz kalmış olmasından hareketle bütün müslümanları kuvvetli bir devlet,federasyon çatısı altında toplayan İttihat-ı İslam’ın hilafet eksenli heyecanının sönmesi olarak kabul ediliyor.

Abdülhamid’in örfi yönetimine karşı İttihat ve Terakki’nin parlamenter demokrasi,seçim,siyasi parti yenilikleriyle 2.Meşrutiyet’ten 1922’de Osmanlı Devletinin tasfiyesi ve Cumhuriyetin kuruluşu kaybedilmiş yıllar olarak anılıyor.

Yıllar boyu cemaatler kaybedilmiş saydıkları bu zamanı alttan alta tebliğle,davetle ve birçok okul,hastane, vakıflar ve toplumsal-ekonomik faaliyetlerde zenginleştirip etkinleştirdiği insanlar vasıtasıyla islam dünyası zihnine bir gaye’i hayal olarak işliyor!

*

Bu gaye’i hayalde yetiştirilen İslam Ümmetinde insan hakları;

Bütün insanların Hz. Adem’den geldiği kabulündedir,soy-sop üstünlüğüne son veriyor -ne ki,insanın bilimle arasında mesafe koyuyor.

Halka idarecilerini kontrol ve denetleme hakkı getirirken,devlet idaresinde keyfi tasarruflara, zulümlere, haksızlık ve kanunsuzluklara son vermeyi hedefliyor -fakat, fütüvvet ilkesiyle ferdin idarecisini soruşturan aklını erdemsizlik sayıyor.

İnsanın fikir ve vicdanlarının baskı altında tutulmasına izin vermiyor-ama,tüm yaşamda Allah’ın hükmünden başka hüküm tanımayan siyasal islama dayanıyor.

Ferde mülkiyet hakkı tanıyor ve bu hak’ka sahibinin izni olmadan hiçbir şekilde müdahale edilemiyor-rağmen çok büyük bir kitle hayır-hasenat ve sadakalara borçlu kılınıyor.

Kanun hakimiyeti esas alınırken kişinin içtimai durumuna göre imtiyazlı muamele yapılmasına müsaade edilmiyor-ama,hukuk devleti yerine kanun ve polis ikame ediliyor.

Adalet müessesesi olan mahkemeler her türlü dış baskıdan, şahsi kin ve garazlardan uzak tutuluyor, hakimlerin tarafsızlıklarını kaybetmelerine müsaade edilmiyor-fakat,yargı Allah’ın hükmünden başlayınca hak ve kul arasına  giriliyor.

Şahsın özel hayatına karışmaya, meskenine izinsiz girmeye kimsenin hakkı yoktur,insanların gizli hallerini araştırmak, İslam’da yasaktır-ama,herkes dinleniyor,izleniyor ve gerekirse yok ediliyor!

*

Nitekim merkezinde ABD ve İsrail’in  itikadi ve maddi çıkarlarının bulunduğu,etrafında bu çıkarlara şemsiye oluşturan ülkeleri kurgulayan Büyük Orta Doğu ve Medeniyetler İttifakı projelerinin ılımlı islam hareketi;

Toplumun iyilik,güzellik ve mutluluğa ulaştırılmasında “Vah’yin” yegane yol gösterici,”Hakimiyet”in bütün varlıkları külli hakimiyetinde tutan, adalet ve kudretiyle mutlak hakim Allah’ın olduğu, siyaseten milli iradenin bu hakimiyeti bir ferdin,sınıfın ,zümrenin tabii ve ilahi hakkı olmaksızın kullandığı öngörüsündedir -o nedenle;devletin hiçbir anlamda kutsal olmadığı ve otoriter,dayatmacı resmi bir ideolojisi olamayacağını işliyor!

O nedenle Cumhuriyet Devriminin Türk Demokrasisini işlemez hale getirdiği-çünkü,merkezci,otoriter ve baskıcı karakteriyle siyasi,sosyal ve ekonomik nitelikli ulusal ve uluslararası sorunların çözümünü güçleştirdiğini savunuyor.

Bu düşünceyle -yazık ki,Cumhuriyet Devrimine karşı muzaffer çıktığı savaşımı ardından 1215’te Magna Carta’dan başlayan,1789’da Fransa Devriminde genişleyen,Türkiye’nin Cumhuriyet Devrimiyle sürece katıldığı ve 1948’de BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesiyle  süren insanî aydınlanmayı mazi severlikle karartmış bulunuyor.

*

Çünkü,Emperyalizmin küresel çıkarlarında bir kesim mutlaka sömürüleni temsil etmelidir.

O nedenle -mesela,Türkiye dahil Arap İslam toplumlarında insan haklarının da;İslam düşüncesinin ve pratik siyaset geleneğinin herhangi bir siyaset teorisi ya da  islami  sosyo-politik kurumsal modele dayalı  bir devlet teorisine sahip olmamasına rağmen islami siyasete göre belirlenmesi isteniyor.

Bu Türkiye’nin insan haklarından hareketle  Orta Doğu’lulaştırıldığı anlamındadır.

İnsan haklarıyla insandır-o nedenle,Türkiye’de  her zihniyette çağdaş insanın   bu sınıf düşürülmeye karşı seslerini  durmaksızın yükseltmesi gerekiyor.

 

Exit mobile version