Prof. Oya AKGÖNENÇ
Ermeni olayları birden bire ivme kazandı. Birkaç cepheden birden, bir telaş içinde, sanki bir yere yetişeceklermiş gibi Türkiye’ye yüklenmeye başladılar.
Bu gelişmeleri doğru okumak ve olayların arka cephelerine ve aralarındaki ilintilere dikkatle bakmak gerekir.
Üç koldan harekete geçen, Fransa’da başkan Sarkozi, Ermenistan’da S. Serkezyan ve ABD’de Ermeni lobisinin başı Sasuniyan adeta 3 tehlike işareti (3 S) gibi saldırılarına başladılar. Bunların bağlantılarını, benzerlik veya ilintilerini hatırlamakta yarar vardır.
SSS’lerin çalışmaları:
Fransa ve Amerika’da 2012 başkanlık seçim yılı ve Ermenistan’da 2012 genel seçim yılı. Demek ki, her birisi için “seçim malzemesi “ yapabilecekleri, kitleleri heyecanlandıracakları konular lazım. Yani, kısacası “hisler konuşmalı- mantık ve akıl biraz bekleyebilir.”
Lobiler ve bunlara güvenen siyaset erbabının para ve heyecana ihtiyacı var, özellikle ABD’de el değiştiren rakkamlar hayli büyük ve iştah kabartıcı. Fransa’nın da bundan geri kalan tarafı yok.
Kısacası iş siyasi malzeme olduğu kadar, ekonomik kazanç meselesi. Paranın el değiştirmesi. Mesela Amerikan Ermeni topluluğunun başı Sasusyan’ın ifadelerine göre çeşitli Ermeni ailelerin sigorta şirketlerine başvurarak, dede veya büyük dedelerinin yaptırmış oldukları sigortalardan pay istemeleri ile başlatılan işlemleri, daha sonra Lahey adalet divanına götürerek bazı davaları kazanmaya çalışacakları anlaşılmaktadır. Ne kadar dolaylı ve ya karmaşık olursa olsun, ellerine para geçecek olduktan sonra her şeyi yapmaya hazır oldukları belli.Beklenen sonuç , Sarkozy’nin meclisinde ve Amerika federal mahkemelerinde. Buralarda binbir oyunla bazı sonuçlar elde edilebilirse o zaman bir adım daha ileri gidilecek. Şu sırada dikkatler Kaliforniya eyaletinde. 19 Aralıkta Los Angeles federal mahkemesinde Türkiye aleyhine açılmış iki dava görüldü!
Geçen sene de benzer bir dava yani “1915’de Ermeni mülklerine el konduğu’” iddiasıyla açılan davanın aynısı olan bu 2. dava, Türkiye’den TOPRAK ve TAZMİNAT talebini yineleyecek. Malum Ermenilerin 4 isteği var :
(1) Olayı TANITIP, Kabul ettirmek,
(2) ÖZÜR diletmek (kendi tabirleriyle “soykırımı gerçeği karşısında diz çöktürmek” (Sarkisyan’ın geçen haftaki sözleri)
(3) TAZMİNAT almak
(4) TOPRAK elde etmek.( Ağrı’ya kadar olan toprakları Ermenistana katmak. Bu taleplerin hepsi de “kendilerini doğruluğuna (!!) inandırdıkları” iddialar üstünde inşaa edilmiş istek ve talepler.
Ne var ki bir türlü iddialarının gerçekleştiğini hakiki evrak, vesika veya arşivlerle ispat edemiyorlar. Dolayısı ile iddialarını propaganda, tekrar, yalan, abartı ve dolambaçlı kıyas yolları üzerinde inşaa etmeye çalışıyorlar.
Los Angelesfederal mahkemesinde davayı açan Kasapyan, Türkiyeden toprak istemektedir. Talep ettikleri topraklar: Adana İNCİRLİK civarı! Amerikan üssünün kapladığı alanın tamamıdır. Zannedersiniz ki Anadolu sanki onların malıymış.
İkinci dava, TC Merkez Bankası ve TC Ziraat Bankası aleyhine açılmış olup bu da 19 Aralıkta yeniden görüşüldü. 6 aralık 2011’de, Amerika’da Harut Sassounian imzasıyla bir makale yayınlanmıştır. İlgi duyanlar şu bağlantıdan okuyabilirler. )
Sassounian, (Sasuniyan) söyle demektedir: “‘Mahkeme, Ermeni taleplerini haklı bulursa, Türk bankalarının Amerika’daki varlıklarından, bu tazminat miktarına el koyabilir ve bu parayı mülkü gaspedilmiş Ermeni ailelere verebilir”
Yani Ortadoğu da ki bazı devletlerin Avrupa bankalarında bulunan paralarına yabancıar tarafından el konulduğu gibi bir durum yaratmak.
Sassounian (Sasuniyan) daha sonra sözlerine şunu da eklemektedir: “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne de aynı taleple gidilmesiyle daha da çok yol katedilebilir.” “Avrupa Konseyi üyesi olan Türkiye, AİHM’ in kararlarını uygulamak zorunda kalacaktır”
Bu arada ASALA’nın avukatı olan Patrick Deveciyan’ın ‘Ermeni Soykırımını İnkar yasası’nın da mimarı olduğunu bilmekte yarar vardır. Acaba bizim hukukcularımız neredeler ve ne yapmaktadırlar?
Psikolojik Savaş:
Bir de işin psikoloji yönü mevcuttur. Sürekli olarak Türkleri “töhmet altında bırakarak” morallerini bozmak, sinirlendirmek ve huzurlarını kaçırtmak . Böylece öz güvenlerini sarsmak için yapılmış özel girişimler. Kendileri açısından “kopartmayı umdukları kazançlar” ve tabii, “kendilerini gündemde tutup, önemsetmek” hedeflerinin de var olduğu unutulmamalıdır.
Örtüşen hedefler:
Ortadoğu’da kritik bir dönem yaşanmaktadır. “Arap Baharı” olaylar belli bir noktaya sürüklenmiştir. Şu sıralarda Avrupa devletlerinin dikkat ve gayretleri Suriye, Iran ve (çaktırmadan, gizli bir şekilde) Türkiye üstünde yoğunlaşmaktadır.
Türkiye Suriye’ye müdahale etmeyi gerekli görmediği gibi, böyle bir işi yapmaya da razı değildir. Halkın kesin ekseriyeti, devletin böyle bir harekata girişmesine karşıdır zira bu Türkiye için “kurt kapanına girmek” olur.
Aynı şekilde Türkiye Iran konusunda da dikkatlidir. Geçtiğimiz yaz Birleşmiş Milletlerde Iran aleyhine çıkartılmaya çalışılan bir çok kararı engellemiştir. Batı, Türkiye’ye istediğini harfiyen yaptıramamanın öfkesini yaşamaktadır. Bu sebeple, Türkiye’yi zorda bırakacak imkanlar araştırmaktadır. Nitekim, NATO dolayısı ile Malatya’ya yerleştirilen Füze Kalkanları, birden bire Türkiye-Iran arasında adeta bir “kara çalı” gibi gerginlik yaratıvermiştir. Türkiye son derece zor bir duruma sokulmuş ve hızla çeşitli yönlerden “yalnızlığa itilmeye” ve “Ortadoğu’da yalnızlaştırılmaya” başlanmıştır. Bu çok dikkat edilmesi gereken önemli bir noktadır.
Diğer taraftan ,Fransa cumhurbaşkanı Sarkozy 10 Aralıkta, Ermeni Cumhurbaşkanı Sarkisyan’ı, Fransa’da Ermeni nüfusun en yoğun yaşadığı Marsilya’da ağırlamıştır. Sarkisyan, Ermeni cemaatine çeşitli sözler ve heyecanlı vaadlerde bulunmuştur….yanında Sarkozy dururken, tabii.
Bu arada, 12 Aralık tarihli Hürriyet Daily News’da, ilginç haberler yayınlanmıştır. Erivan’ı ziyaret eden Diyarbakırlı işadamlarının gezisine ve kararlarına yer verilmiştir. Diyarbakır Ticaret odası başkan yardımcısı Diyadin Gezer, 50 işadamıyla gittiği bir haftalık Erivan ziyareti sonunda ‘Ermenistan’la 300 milyon dolarlık ticaret hacminin 5 kat artacağı müjdesini’ (!) vermiştir. Bu haber ister istemez bazı çağrışımları da yanında getirmiştir. Bunlardan en öne çıkanı, tarihsel Ermeni-Kürt ittifakı yeniden mi canlanıyor ve artık mali çerçevesine mi oturtuluyor? Sorusudur. Acaba Osmanlı’nın son dönemlerinde oynanan oyunların bir tekrarı mı düşünülmektedir?
Bunun epey zor ve hatta imkansız olduğunu bilmeleri gerekmektedir.
Türkiye dışardan siyasi krizler ve baskılarla kuşatılırken, içerdeki işbirlikçiler de ‘tarihle yüzleşme’ senaryosuyla halkın öz güvenini yok etmeye gayret etmektedirler.
Etrafta düşman güçler birleşip, örtüşürken, Türkiye’nin haklı davasında baş eğmeyeceğini de görecekleri gün yakındır. Ama, Bu konuda başarılı olmak için hepimizin güçü ve gayretleri aynı hedeflerde örtüşmelidir.
Prof. Dr. Oya AKGÖNENÇ / Rotahaber
oyaakgonenc2000@gmail.com
Yazarın Önceki Yazıları
- Suriye’de şiddet ve çözümsüzlük nereye kadar ( 25.11.2011 )
- Diplomatik tanımlar ve stratejik oyunlar ( 03.11.2011 )
- Terörün çeşitleri ( 26.10.2011 )
- Kıbrıs olayları ve Batının iki yüzlü politikaları ( 14.10.2011 )
- Kıbrıs etrafında kızışmakta olan petrol ve güç mücadelesi ( 05.10.2011 )
- Füze kalkanı projesinin tehlikeleri ( 10.09.2011 )
Tüm Yazılarına ulaşmak için Tıklayın (8 yazı)
Yazıları posta kutunda oku