YÜREĞİMDE KURŞUNLAR
Hüseyin MÜMTAZ
“Gazi”antep’te Elmalı Köprüsü’nün 300 metre yakınında bulunan Dökürcüm Değirmeni’nde 28 Mart 1920 günü katledilen 14 çocuğun anısına yaptırılan “14 Şehit Anıtı”nı….
Yine “Gazi”antep’te 23 Nisan 1920 Cuma günü namaz vakti top ateşine tutulan Boyacı, Hacı Nasır ve Musullu camilerinin duvar ve minarelerindeki mermi izlerini…
Yine “Gazi”antep’te Çınarlı camisinin adının Çınarlı olmasına rağmen şimdi boş olan bahçesindeki beş ulu çınarın neden ve ne zaman yakılmış olduğunu…
“Kahraman”Maraş’ın Şeyh Turan Camisi’nin minaresindeki patlamayan ve 92 yıldır orada duran top mermisinin kime ait olduğunu…
Fransa Meclisinden “Soykırımı İnkâr” yasası geçince hatırladılar.
Fransızlar yapmış olduğu için..
Ama Edirne Selimiye Camii kubbesindeki Bulgar topu mermisinin tam 100 yıldır orada duran deliği ile…
Söğüt Ertuğrul Gazi Türbesi duvarlarındaki Yunan askerlerinin mermi deliklerini…
Hatırlamıyorlar…
Daha önce Uruguay (1965), Kıbrıs Rum Yönetimi (1982), Avrupa Parlamentosu (1987), Arjantin (1993), Rusya Federasyonu (1995), Kanada (1996), Yunanistan (1996), Lübnan (1997), Belçika (1998), Fransa (2001), İsveç (2000), İtalya (2000), İsviçre (2003), Slovakya (2004), Hollanda (2004), Polonya (2005), Almanya (2005), Venezuela (2005), Litvanya (2005), Şili (2007) gibi ülke parlamentolarında benzer Ermeni iddialarını destekleyen kararların kabul edildiğini de hatırlamıyorlar..
Dolayısı ile Fransa da tepkimizi fazla önemsemiyor, “Diğer ülkelere ne yaptılar ki bize de yapacaklar?” diyor.
Her yıl Nisan ayında Amerikan Başkanı “Soykırım” demedi de “Büyük Felaket” dedi diye neredeyse bayram yapmıyor muyuz?
Avrupa parlamentosu bile 18 Haziran 1987’de “Ermeni Sorununun Siyasi Çözümü” başlıklı bir tavsiye kararı almadı mı? Kararda 1915-1917 dönemindeki olayların 1948 BM Sözleşmesi’ne göre “soykırım” olarak adlandırılıp, Türkiye’nin 1915 olaylarını bu çerçevede tanımamasının AB’ye tam üyelik yolunda engel olduğu görüşüne yer verilmedi mi?
Aynı Avrupa Parlamentosu 28 Şubat 2002’de kabul ettiği kararda ise 1987 yılındaki karara atıf yapılarak, “Türkiye’ye uzlaşma temeli oluşturması” çağrısında bulunmadı mı?
Aynı Avrupa Parlamentosu’nun 28 Eylül 2005 tarihli bir başka kararında da “Türkiye’ye Ermeni iddialarını tanıma çağrısı” yapılıp ve “bu tanımanın Avrupa Birliği’ne girişin ön şartı olduğu” ifadesine yer verilmedi mi?
Bu kararlar halen kapı gibi durmuyor mu?
Duruyorsa kapıyı neden kapatmıyoruz yahut neden kapıyı göstermiyoruz AB’ye?
Türkiye (İmparatorluk ve Cumhuriyet) başka ırklara soykırım, katliam yapmamıştır.
“Suç”u sadece Osmanlı’ya yıkmaya kalkışmak ise tarihten intikam almanın yanı sıra Türkiye Cumhuriyeti’ni, kendi soyunu inkâra götürmeyi amaçlayan bir kolaycılık, ucuzluktur.
Fransa’yı “sömürgecilikle” köşeye sıkıştıramayız.
Cerrahoğlu geçen 14 Temmuz Fransa Milli Günü’nde eski sömürgelerinden 13 Afrika Devlet Başkanı’nın birer tabur askerle beraber Paris’teki kutlamalara katıldığını yazıyor.
Madem “Yeni Osmanlıcılık” oynuyoruz, deneyelim bakalım, gelecek 29 Ekim’de eski Osmanlı topraklarında kurulmuş olan 49 devletin kaçının devlet başkanı ve tören bölüğünü getirebileceğiz Ankara’ya !
Tarihle ille de yüzleşilecekse…
1958’de Cezayir’in bağımsızlığı BM’de oylanırken Türkiye’nin, “Fransa’nın bir anlamda yanında yer alarak” neden çekimser oy kullandığının…
Kaddafi’den “kurtararak” “demokrasi” götürmek için Libya’yı haftalarca bombalayan NATO filolarına Fransa’nın yanında Türk savaş uçaklarının da dâhil olup olmadığının açıklanması gerekecektir.
Dikkat edilirse Fransa’nın edepsizliği iki aşamalıdır..
“Soykırım”ı zaten 2001’de parlamentosundan geçirmişti.
Yeterli ve anlayacağı tepkiyi bu kadar zaman göstermemişiz ki şimdi ikinci aşamaya geçmiş, “Soykırım yoktur” demeyi bile suç saymaya kalkmıştır.
Tarih günlük yaşanmaz..“Durum”a göre hareket edilmez.
Devletlerin millî hafızası vardır ve olmalıdır.
Selimiye’nin kubbesindeki gülle deliği ve Ertuğrul Gazi Türbesinin duvarlarındaki mermi izleri (alelacele kapatılmadılarsa)…
Karabağ, Kelbecer, Hocalı, Lâçin, Şuşa…
Musul, Kerkük, Süleymaniye…
Muratağa, Taşkent, Ayvasıl…
…hâlâ orada durmaktadırlar.
Siz “Mum kimin yanan Kerkük”ün, “Vardar Ovası”nın, “Dillirga’dan gece geçtim”in ya da “Oy Laçin”in sadece birer türkü olduğunu mu zannediyorsunuz?
Öyleyse “türkülerle gömün beni”.. 24 Aralık 2011
57’NCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ
Bir yanıt yazın