Fransa küresel ekonominin güçlü müttefiğidir-elbette,Orta Doğu ve Kafkasya’da engin tarihi,gücü ve demokrasisiyle dünyanın dengesine çok şey katabilecek Türkiye’yi iyi tanıyor!
Yine de Türk Hükümetinin ardı kesilmeyen tehditleri,gönderdiği heyetlerle caydırma operasyonları ve oylama gününde otobüs taşımalı binlerce Türk vatandaşının protesto gösterilerine rağmen Ermeni soykırımının inkarını suç sayan yasa teklifini kabul ediyor!
*
İşin aslını devasa bütçe açığına rağmen hala hüküm verici konumda bulunan ABD’nin yatırım ve talebi arttırmak,işsizliğini azaltmak için çarelerin giderek tükenmesi oluşturuyor.
Avrupa Birliğinde de yüksek borç seviyeleri finansal istikrara zarar veriyor,yüksek işsizlik büyümeyi frenliyor, banka kredileri pahalıdır, ekonomileri borçlarını ödeyebilmek ve büyümek kaygıları yaşıyor,gelir eşitsizlikleri sosyal gerilimler yaratıyor.
Hem halkların homurdanması hem de birlikte oluşturulan küresel sermayenin sallantısına tedbir aranıyor.
*
Bir yanda küresel krizlerin önlenmesini teminen uluslararası para sisteminde işbirliklerini güçlendirmek,sermaye hareketleriyle kurlarda ani değişiklikleri azaltmak ve gelişmekte olan ülkelerin para birimlerinin IMF’nin kota ve hesap birimi içine alınmasını kapsayan reformların yapılması,
Öte yanda yeniden süper güç olmak stratejisinde Rusya’nın Ortadoğu,Kafkasya,Hazar’da boru hatları üzerinde -şimdi,Güney Akım projesiyle kızıştırdığı rekabetinin kırılması gerekiyor.
*
Avrupa Komisyonu ve Fransa,Azerbaycan’ın toplam 31 milyar metreküp gazın 10 milyar metreküpünü sağlayacağı Nabucco boru hattını desteklemektedir-fakat, Azerbaycan Nabucco hattının yüksek maliyeti nedeniyle başka projelerin desteklemesi düşüncesini geliştiriyor.
Bu noktada Güney Kafkasya’da Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki Dağlık Karabağ sorununun çözümünde Avrupa Güvenlik Ve İşbirliği Teşkilatı(AGİT) bünyesinde kurulan Minsk Grubunda Fransa’nın eşbaşkanlığı devreye giriyor.
*
Bir taşla birkaç kuş düşürmek -işte,bu politikaya deniyor.
Birincisi yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçiminde Fransa’da yaşayan ve Fransız toplumuyla entegrasyon sağlamayı başaran,1915 olayları için Türkiye’ye yönelik kesin algısı bulunan yaklaşık 600 bin Ermeni’nin oylarına ipotek konuyor.
İkincisi Fransa Türkiye’nin Ermeni Soykırımı yaptığı iddiasıyla Ermenileri cesaretlendiriyor -hem de, Ermenistan’ın Karabağ’daHocalı Soykırımını görmezden geliyor!
Minsk Grubu eşbaşkanı olarak Dağlık Karabağ sorunu çözümü için Azerbaycan’a boru hatlarında ayağını denk atması için göz dağı veriliyor.
Üçüncüsü,Türkiye soykırım suçlamasıyla AB’den giderek koparılıyor -zaten, Türkiye; derin yapılanmasını Gülen Cemaatinin oluşturduğu ve uygulamasında AKP hükümetinin ve yeniCHP’nin yükümlüsü olduğu,”Büyük Ortadoğu ve Medeniyetler İttifakı” projeleriyle İslam Coğrafyasında ılımlı islam-liberal siyasi yapının kurulmasına yönlendiriliyor!
*
Çünkü küresel ekonominin güvenliği için ülkeler dünyanın gerçekleri çerçevesinde reel politika yapmaya sevkedilmektedir.
Reel politika bir ülkenin mutlaka ilkeleri çerçevesinde olmak kaydıyla dünyadaki etkisinin ekonomik gücüyle orantılı olmasıdır
-fakat, yönetimlerin de ekonomik gücün ortaya konulmasında bir hukuk devleti olarak insan hakları,ifade özgürlükleri,azınlık hakları gibi demokratik kriterlere uyması anlamına geliyor.
*
Doğrusu,reel politiğin anlamı ve uygulanmasında Türkiye’nin -bilhassa,yöneticilerinin ilkeli ve çok deneyimli olması gerekiyor.
Mesela bir süre önce Cumhurbaşkanı Sarkozy’i Esenboğa’da dehşetli bir aşağılık kompleksiyle, ağzındaki -şak,şuk çiğnediği sakızıyla karşılayan Belediye Başkanı Melih Gökçek nezdinde Türk yöneticilerine verilen dersin anlaşılamadığını görmek üzüyor.
Bir gazetecinin “Ortadoğu’da dünya dengelerini de etkileyen tarihi gelişmeler yaşanıyorken AB’nin bu gelişmeleri yönlendirme konusunda hiçbir etkisinin olmadığını görüyoruz. Buna karşılık Türkiye bölgede Avrupa’nın da değerleri olan demokrasi ve insan hakları gibi konularda bir esin kaynağı, hatta bir model işlevi görüyor. Durum böyle iken AB içinde sadece Fransa’nın Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkmasını büyük bir çelişki ve stratejik vizyon noksanlığı olarak görmüyor musunuz?” şeklindeki sorusuna,
Sarkozy,”Türkiye demokrasi değerlerini taşıyor Ortadoğu’da” dediniz. “Avrupa’da durum böyle değilse neden üye olmak konusunda bu kadar ısrarcısınız?” diye sorabilirim. Bir çelişki yok mu bu söylediklerinizde? “diyor!
*
Tasarının kabulü ardından Türkiye’nin tepkileri,AKP hükümetinin sorunlar karşısında değişmeyen mantığına en kaba şekilde yansıyor. Şizofrenik refleksler kendisini gösteriyor ve Başbakan Erdoğan,”Cezayir’de Fransız’ların yaptığı soykırımdı. Sarkozy bu soykırımı bilmiyorsa, gitsin babası Sarkozy’ye sorsun” diyor!
*
Fransa ulusal parlamentosunun kararı ya da Dersim38′ le ilgili tartışmalar giderek uluslararası kamuoyunun dikkati çekmeye adaydır.
Soykırım suçlamaları Türkiye’yi uluslararası bir tartışmanın odağı haline getiriyor.
Bugün devlet sorumluluğu uluslararası ilişkilerde taahhütlerin aşıldığı taktirde devletin kendi halkına karşı sorumluluklarını da içeren bir formattadır ve devletler kendi halkına karşı işlediği suçlarda söz konusu suçların işlenişindeki payı nispetinde sorumludurlar.
Uluslararası Adalet Divanında doğrudan suçları işleyen bireylerin yargılanması ve mahkûm edilmesini teminen yargılama yapıyor. .
*
Halbuki Atatürk’ün kuruluş ilkeleri bir bir sökülmüş -o nedenle ilkeli reel politika yapamaz duruma getirilmiş,Başbakan Erdoğan ve denetim altına alınan yeniCHP,MHP ve BDP üzerinde kurulan güc ve kitleler üzerinde etkileşim yeteneğiyle siyasi parti olmadığı halde Gülen cemaatinin ülke politikalarını domine eden çarpık tablosundan çıkarılan YeniTürkiye’nin aciz reel politiği tartışılmaktadır.
Türkiye Ermeni Soykırımı sorununda ve Dersim 38 olaylarında da sorumluluğunu tespit eden bir yargı kararı olmamasına rağmen siyasi bir girişim ve süreçle sorumlu tutulabileceği bir sürece dahil edilmiş görünüyor!