Devletin cemaatçi derini ve Başbakan Erdoğan din eksenli her türlü politikasında ayrılıkçı bir söylemi ve uygulamayı kullanıyor.
Erdoğan,TBMM’ne başörtüsü için önerge veren BDP milletvekiline,”Dini Zerdüştlük olan bir anlayışın böyle bir derdi olabilir mi?” derken bir inanış olarak Zerdüştlük ve temsilcisi gördüğü Kürtleri aşağılıyor.
Ya da Alevi dedelerine maaş bağlamakla başlayan,ancak bu konuda istenen sonuç alınmayınca -şimdi,cemaate yakın kişilerle Alevilik,Bektaşilik adı altında kurulan derneklerle onların içine sızma teşebbüsü,Alevi köylerine inşa edilen camilerde kadrolu imamlarla Alevileri devşirmeye yönelik girişimler sürüyor.
Ya da Kürt aydınları,yurtseverleri olarak kabul edilen “Melle”lerin fikri yapılarına egemen olmak ve devşirilmelerini teminen Diyanet kadrolarına alınmak istenmesi toplumsal hassasiyet oluşturuyor.
*
Kur’an, Kâfirûn Suresi 109/6’da,”Sizin dininiz size,benim dinim bana” ayeti,küfürden men etmek için gönderilen Peygamber’e rağmen birinin amelinden diğerine sorumluluk yönelmeyeceği,dinden maksad olunan ceza ve sevabın bireyselliğini gösteriyor.
Bu ayet Müslümanın “en doğru ve en hakiki tarikat medeniyet tarikatı” yolunda akıl, bilim, söz, fiille bütün kuvvet ve imkânlarıyla vatanı için çalışmasından geliştireceği Allah yolunda îmanı ve dinin esaslarını muhafaza ederek yapacağı cihadı engellemiyor.
Nietzsche’nin Zerdüşt’ü,”Sen yeni bir kudret ve yeni bir hak mısın?Kendi kendine dönen bir çark mısın?Yıldızları da zorlayabilir misin senin etrafında dönsünler diye?” ifadesi de özgür bireye işaret ediyor.
Türkiye’de Anayasa’nın 24.maddesi toplumsal bir bağ,ortak bir duyarlılık yaratma bakımından çok önemli olmasına rağmen”Din”in toplumsal davranışı,sosyal düzeni belirleyen bir sistematik olmasına izin vermiyor.
Bu maddeyi en iyi Atatürk,”Din gerekli bir kurumdur.Dinsiz milletlerin devamına imkan yoktur.Yalnız şurası var ki,din Allah ile kul arasındaki bağlılıktır” ifadesiyle betimliyor.
O nedenle hiç kimsenin insanların dini,imanı,ibadeti ve yoluyla hiçbir sorunu olmaması gerekiyor -aksi halde, türlü olumsuzluklar doğuyor.
*
Nitekim merkezinde ABD ve İsrail’in itikadi ve maddi çıkarlarının bulunduğu,etrafında bu çıkarlara şemsiye oluşturan ülkeleri kurgulayan Büyük Orta Doğu ve Medeniyetler İttifakı projelerinin Türkiye’den lideri Fethullah Gülen’in ılımlı islam hareketi önce Anayasa’nın 24.maddesini hedeflemiştir.
Toplumun iyilik,güzellik ve mutluluğa ulaştırılmasında “Vah’yin” yegane yol gösterici,”Hakimiyet”in bütün varlıkları külli hakimiyetinde tutan, adalet ve kudretiyle mutlak hakim Allah’ın olduğu, siyaseten milli iradenin bu hakimiyeti bir ferdin,sınıfın ,zümrenin tabii ve ilahi hakkı olmaksızın kullandığı öngörüsündedir -o nedenle;devletin hiçbir anlamda kutsal olmadığı ve otoriter,dayatmacı resmi bir ideolojisi olamayacağını işliyor!
O nedenle Cumhuriyet Devriminin Türk Demokrasisini işlemez hale getirdiği-çünkü,merkezci,otoriter ve baskıcı karakteriyle siyasi,sosyal ve ekonomik nitelikli ulusal ve uluslararası sorunların çözümünü güçleştirdiğini savunuyor.
*
Ya?
İnsanlardan kendi algısındaki Allah’ın birliğine inanmalarını yalnız Allah’a ibadet ederek tüm yaşamda Allah’ın hükmünden başka hüküm tanımamalarını bildiriyor.
Bunlar gerçekleşmeden İslam’dan söz edilemeyecektir ve hiç kimse Müslüman sıfatını kazanamayacaktır!
Sonuçta kardeşlik fikri,dayanışma hissi ve fütüvvet ilkesiyle dini eğilimler üzerinden sivil toplum kuruluşları,dini ve mesleki birlikler,esnaflar,üreticiler,ticaret erbabı,sanayiciler ve sermaye sahipleriyle birlikte ürettikleri değerleri üleştiriyor.
Oluşturdukları iş ve aş’a da farklı sosyal,etnik özelliklere sahip,değişik mezhep,cemaat,tarikat,aşiret ailesinden gelenleri ortaklaştırıyor.
*
Din böylesine kontrol altına alınmaya başlandığında lâik devletten söz etmek mümkün olmuyor.
Nitekim uzun zamandır Diyanet İşleri Başkanlığı İmam Hatip Okulları mezunu imamlar ve hatiplerle cemaatin doğrultusunda onca imam, irşat grupları ve aile imamlarıyla birlikte Kürtlerin yoğun yaşadıkları bölgelerde kültürel değişim sağlamaya çalışıyor.
Şimdi yerel medreselerde ayrılıkçı Kürt hareketinin fikirleri ve fıkıh,felsefe,dinler tarihi öğrenmiş 1000 “Melle”nin Kürtler üzerindeki dinamik öğretilerini kırmak için kadrolu ve maaşlı imam haline getirilmesi planlanıyor.
Diyanetin bu amaçlar doğrultusunda işlevi, ayrılıkçı Kürt hareketinin Diyanet vaazlarını dinlememe ve Sivil Cuma Namazları tavrını geliştirirken Türkiye Devletine sömürgeci ve kültürel soykırımcı yaftası yapışıyor!
*
Öte yanda dînî ihtiyaçlarını karşılama konusunda ciddi sıkıntıları olan Alevilerin kendi kendilerine muhataplıklarını kabulle Alevîlik ve Bektâşîlik konusunda sağlıklı ve doğru bilgilerle teçhiz edilmelerinin,ihtiyaçlarının karşılanmasının ve yetkin görevliler yetiştirmelerini temin için Alevi kitle ile Diyanet arasında pozitif bir ilişki kurulması gerekiyor.
Rağmen hükümetin, dedelerin Diyanet içine alınması ve maaşa bağlanmasını sağlayacak şekilde Aleviliğin de Diyanette temsil edilmesi görüşünden sonra -şimdi,Alevilik,Bektaşilik adı altında kurulan derneklerle onların içine sızma teşebbüsü,Alevi köylerine inşa edilen camilerde kadrolu imamlarla Alevilere yönelik girişimler,lâik bir devlette Alevilerin Diyanet İşleri Başkanlığı vasıtasıyla asimilasyonu ve sünnileştirilmesinin planlandığını gösteriyor.
Bu suretle Türk Devletine inkarcı ve asimilasyoncu yaftası yapışıyor.
*
Halbuki lâik anlayış devasa bir evren bilgisi karşısında bilge,sonsuz,yaratıcı Tanrı tasavvurunda insanın yetkinliğini ve enginliğini savunuyor.
Tanrı tasavvurunda insanın ebedi mutluluğu sorusu kişinin özelini oluşturmakla birlikte,o mutluluğa sahip olabilmek için kişinin kendi evren algısında iyi yetkinleşmesi gerekiyor-ki, iyi bir vatandaş ardından iyi bir kul olunabilsin.
İnsanı dünya çapında bilgi ağı, siber uzay ve siber kültürle yerelinden alıp küreselleştiren bilgi ve iletişim çağında entellektüel sermaye denetimsiz ve açıktır giderek bütün üretim faktörlerinin önüne geçmiştir.
Hükümetler girdisi-çıktısı bilgi olan bu her an değişen dünyada,daha çok bilgi üretmek ve kullandırmak üzere şeffaflık,verimlilik ve kaliteyi hedefliyor.
Bu anlayışla vatandaşların daha çok entellektüel sermaye üretebilmeleri için, bilgilerini geliştirdiği ve paylaştığı platformları oluşturuyor ve teşvik ediyorlar.
Fakat görüyorsunuz -işte,cemaatçi anlayış mazi-sever bir sapkınlıkla sanki dini bir ruhsata sahipçesine mütemadiyen vatandaşları yoluyla Türkiye’yi ayrıştırmakta ve Haçlı’nın itikadi ve maddi çıkarlarına hizmet etmektedir.
Yazıları posta kutunda oku