ABD Savunma Bakanı Leon Panetta,”İsrail’in bölgedeki geleneksel güvenlik ortaklarından izolasyonu büyüdükçe, kapsamlı bir Ortadoğu barışı fiilen beklemede kalıyor.Bu çerçevede İsrail bu gidişatı tersine çevirecek adımlar atabilir ve Türkiye, Mısır ve Ürdün gibi ülkelere açılıp, bu ülkelerle ilişkilerini onarabilir” önerisinde bulunuyor.
Suriye resmi haber ajansı SANA,ülkenin kuzeybatısında Ayn el Bayda bölgesindeki sınır muhafızlarının Türkiye’den gelen silahlı terörist grupların sızma girişimine engel olduğunu,yaralı teröristlerin Türk Ordusuna ait araçlarla geri taşındığını yazıyor!
Öte yanda Balyoz Davası’nda konuşan Koramiral Kadir Sağdıç duruşma salonunda bulunan izleyicilere ve Türk milletine sesleniyor,”Yalnız kaldık, gırtlağımız düğümlendi.
Komutanlarımız gerçekte olmayan hukuka güvenmeye çalıştılar, hep yanıldılar.Sahte aydınlar sustu, sahte kahramanlar içtiği andı unuttu, içimizden hainler ve işbirlikçiler çıktı”diyor…
*
Küresel büyümenin hız keseceği, gelişmiş ülkelerde büyüme beklentilerinin aşağı yönde revize edileceği,ABD ve Avrupa’da borç göstergelerinin tehlike sinyalleri vereceği,küresel ekonomik dengelerin zorlanacağı bir sürecin yaşanacağı besbelli bir günde, 11 Eylül 2001 emperyalizmin deneyim biriktirmekte ve elde ettiği sonuçları merkezileştirerek birbirine devretme hüneriyle geldiği bir miladı gösteriyor.
ABD ve Avrupa krizlerini kendi halkının sırtına bindirmektense,NATO’nun yeni stratejik konseptinin de desteği ile Türkiye’de AKP eliyle uyguladığı sadece iktisadi değil, siyasal,kültürel ve sosyal boyutları da kapsayan değişimi Geniş Ortadoğu Coğrafyasında da uygulamanın ve faturayı Arap İslam toplumlarına kesmenin kurgusundadır.
*
AKP iktidarı geleneksel sermayenin etki alanını sınırlarken,sermaye birikim ve paylaşımından iktidar ilişkilerine kadar islamcı-liberal sermaye gücünü ve modelini oluşturmuştur.
Devlet yapılanması ve rejim yeni sermaye gücüne denk biçimde yeniden organize edilen, kendi sivil toplum örgütleri, sendikaları,medyası ve anında harekete geçebilecek kamuoyu oluşturma mekanizmaları olan bir oluşum!
Ne ki Yeni Türkiye’de bilhassa dışlanan ve bulduğu en ufak bir ivmede ayağa kalkmaya hazır ulusal,etnik, dinsel,mezhepsel,sınıfsal farklılıklar da emperyalizmin lehinde toplumsal temelde oluşturulan muazzam bir istikrarsızlık anlamına geliyor!
*
Öte yanda Arap coğrafyası ekonomisinin pazar ekonomisine çekilmesine yönelik yeni bir sermaye birikim modeli de işletiliyor.
Yeni modelin oluşturulmasında doğrudan müdahale yerine islamcıların önderliğinde sınırlı sayıda egemende biriken ve halkın lehinde kullanılmayan, Batı’da değerlendirilen sermayenin milli gelir ve reel hayat arasında oluşturduğu uçurumun yansıdığı halk tepkisinden yararlanılıyor.
Tıpkı Türkiye’deki gibi yeni değer yargıları üzerinden yeni islamcı burjuvazi oluşturmak,buna denk devlet yapılanması ve rejimin sağlanacağı,kendi sivil toplum örgütleri, sendikaları,medyası ve anında harekete geçebilecek kamuoyu oluşturma mekanizmalarıyla;Fas,Tunus,Libya,Mısır,Ürdün,Somali,Sudan yeniden biçimlendiriliyor.
Yine kimi ulusal,etnik,mezhepsel,sınıfsal farklılıklar dışlanırken Arap Coğrafyası sosyo-politiği emperyalizm lehinde istikrarsızlıkla yükleniyor.
*
Halbuki ekonomik değişkenler ile sosyo-politik değişkenler birbirini etkiliyor;ülkelerin yapısına,sorunlarını aşma kapasitesine bağlı olarak baskıyla pasifize edilen ya da aktif hale geçtiğinde sosyo-politik istikrarsızlık belli bir düzeyi aştığında büyümeyi orantılı olarak azaltıyor.
Ekonominin bu kuralı hem Türkiye hem de Arap Coğrafyasında islami-liberal merkeze oturtulan yeni sosyo-politiğin başlıbaşına handikapını oluşturuyor.
Şimdi Fas’ta,Tunus,Libya,Mısır’da onlarca yıldan bu yana alttan alta önce insanları İslama çağıran, Allah’ın birliğine inanmalarını yalnız Allah’a ibadet ederek tüm yaşamda Allah’ın hükmünden başka hüküm tanımamalarını bildiren,bunlar gerçekleşmeden İslam’dan söz edilemeyeceğini ve bunları yerine getirmeden hiç kimsenin Müslüman sıfatını kazanamayacağının propagandası yapan islami cihadçı ve yasaklı islami cemaatler ve örgütler ılımlı islam-liberal yapı üzerinde iktidar oluyorlar.
Sonuçta dini eğilimler üzerinden sivil toplum kuruluşları,dini ve mesleki birlikler,esnaflar,üreticiler,ticaret erbabı,sanayiciler ve sermaye sahipleriyle birlikte yaratacakları sınırlı aş ve iş’e cemaat,tarikat ya da aşiret ailesinden gelenler ortaklaştırılırken, dışlanan kesimlerin yaratacağı sosyo-politik istikrarsızlıklarıyla da merkezinde ABD ve İsrail’in çıkarları bulunan emperyalizmle ilişikleniliyor…
*
Üstelik Türkiye dahil olmak üzere onlar rekabette zayıf,politikada güçsüz,ilişkilerinde zayıftırlar.
O nedenle ABD Savunma Bakanı Leon Panetta,”İsrail’in bölgedeki geleneksel güvenlik ortaklarından izolasyonu büyüdükçe, kapsamlı bir Ortadoğu barışı fiilen beklemede kalıyor.Bu çerçevede İsrail bu gidişatı tersine çevirecek adımlar atabilir ve Türkiye, Mısır ve Ürdün gibi ülkelere açılıp, bu ülkelerle ilişkilerini onarabilir” önerisinde bulunuyor.
*
Ya, biricik lâik Arap devleti Suriye! Lâik karakteri nedeniyle bir yanda emperyalizmin iğfal ettiği vatandaşları islamcı Selefilerin,İhvan-ı Müslimin örgütünün,Yezid bin Muaviye Seriyye’nin adamlarından oluşan Suriye Ordusu firarisi Albay Riyad el Esad’ın önderliğinde Özgür Suriye Ordusunun terörüyle mücadelededir.
Öte yanda ABD,Avrupa ve Arap Birliğinin ekonomik,diplomatik ve siyasi yaptırımlarıyla karşı karşıya büyük bir istikrarsızlığa sürükleniyor.
Bütününün organizasyonunda Türkiye’de AKP iktidarı -bir yanda da, Suriye’de istikrarsızlığı arttıracak bir iç savaşın oyun kuruculuğunu yapıyor!
*
Suriyeli muhaliflerin Türkiye’de eğitim aldığı ve Beşar Esad yönetimine karşı operasyonlarını Türkiye’den yürüttüğü, silahlı merkez üslerinin Hatay olduğu biliniyor.
Suriye’nin resmi haber ajansı SANA’nın bildirdiğine göre, Türkiye’den Suriye’nin Ayn el Bayda bölgesine sızan silahlı teröristler sınır muhafızlarıyla çatışıyor.”Yaklaşık 35 kişi olduğu belirtilen gruptan çatışmada yaralananların Türk ordusuna ait araçlarla geri taşındığı” öne sürülüyor.
Bu noktada yeni bir iddia; Albay Riyad el Esad önderliğinde Özgür Suriye Ordusunun operasyon merkezinin ABD’nin İncirlik Üssü olduğudur-ki;
*
Ardını Balyoz Davası’nda konuşan Koramiral Kadir Sağdıç getiriyor,”Komutanlarımız gerçekte olmayan hukuka güvenmeye çalıştılar, hep yanıldılar.Sahte aydınlar sustu, sahte kahramanlar içtiği andı unuttu, içimizden hainler ve işbirlikçiler çıktı”derken,
Mustafa Kemal’in,”Lafla, politika ile, düşmanın aldatıcı vaatlerine kulak vermekle askerlik görevi yapılamaz. Omuzlarında ve özellikle kafalarında askerlik sorumluluğunu yüklenecek kadar kuvvet bulunmayanların feci sonuçlarla karşılaşmaları kaçınılmazdır”sözü bir kez daha hatırlanıyor…
Bir yanıt yazın