İnsanın neden olduğu faktörlerle iklim değişikliği giderek etkisini hissettiriyor.
Havalar ısınır,ormanlar yokedilirken kuraklık ve su baskınları toprağın yeniden düzenlenmesini,yeni tür tarım bitkilerinin yetiştirilmesini,yeni su kaynaklarını gerektiriyor.
İnsanın neden olduğu faktörler giderek çeşitlenirken, atmosfere sera gazları sürümünü belirleyen -fakat hükümleri yetersiz kalan ve 2012’de yürürlüğü bitecek Kyoto Protokolünün yerine etkili yeni bir iklim programına ihtiyaç bulunuyor.
Bu çerçevede İklim Değişikliği Taraflar Konferansı dünyanın dört bir yanından gelen ülke delegeleri,sivil toplum temsilcileri,akademisyenler ve sektör temsilcilerinin katılımıyla 14 gün boyunca “İklim Değişikliği ve Mücadele Yollarını” müzakere etmek üzere Güney Afrika Cumhuriyeti’nin Durban şehrinde toplantıdadır.
*
İklimsel modellemeler,iklim değişikliği senaryoları ve küresel ısınma projeksiyonlarında öncelikle iklim duyarlılığı konusu dikkate alınıyor.
İklim duyarlılığını oluşturan küresel sıcaklık artışına karbon emisyonları ve karbondioksit salımları birinci amildir ve atmosferdeki karbondioksit konsantrasyonlarının artması sonucu beklenilenküresel ısınmanın miktarı ölçülebiliyor.
Buna göre küresel sıcaklığın 2050 yılına kadar 2 santigrad dereceyi geçmemesi ve teminen küresel ısınma ve iklim değişikliğine en çok katkı yapan karbondioksit emisyonlarının yüzde 80 azaltılması gerektiği hesaplanmaktadır.
Ne ki yakın zamanda yapılan kimi araştırma sonuçları söz konusu rakamın 10 santigrad dereceye kadar bir sıcaklığa erişebileceğini gösteriyor.
Böylesine yüksek değere ulaşması halinde küresel sıcaklık artışının dünyada büyük çevresel felaketlere ve ekolojik afetlere yol açacağı biliniyor.
*
Ya da Durban Konferansında Brezilya,Endonezya gibi tropikal ülkelerin ormanlarının yokedilmesinin önüne geçilmesi ve yenilebilir enerji kaynaklarından yararlanma olanakları da görüşülüyor.
Bu tedbirlerin 2050 yıllarına kadar gerçekleşmesi halinde insanın neden olduğu iklim değişikliğinin etkisinin olmayacağı ve iklimlerin doğal yolla değişeceği hesaplanıyor.
*
Rağmen iklim değişikliği ve mücadele yollarında ülkelerin farklı boyutlarda çıkarları, enerji teknolojileri üreticilerinin çıkarları ve küresel doğal olayların değerlendirilmesinde bilinmeyenlerin çokluğu nedeniyle bilim dünyasında oluşan fikir ayrılıkları tartışmalara uygun zemin hazırlamaktadır.
Durban’da yapılan konferansa çıkarları ve tartışmalarından gelen ve Kyoto protokolünü imzalamamış ülkeler ABD ve Çin de katılıyor!
*
ABD;2012 de yürürlüğü bitecek olan Kyoto Protokolü yerini alacak “İklim Değişikliği ve Mücadele Yolları” konusunda yeni bir uluslararası protokolün ancak 2020 yılından itibaren uygulanmasını istemekte ve Çin’i hızlı karbon artışı nedeniyle suçlamaktadır.
Çin ise ABD’nin küresel vasfının gerektirdiği sorumluluğa işaretle protokolün en az 30-40 ülkenin katılımının da sağlanarak en kısa sürede yapılmasını istiyor.
*
Bu kadar da değil! İklim değişikliği ve mücadele yollarında yeni bir protokol bir çok ülkenin finansman sağlaması sorunlarını da beraberinde getirmektedir.
Karbon temelli ekonomiyle zenginleşmiş ve iklim kirliliğine neden olmuş ülkeler yanında gelişmekte olan ülkelerin de bu yükümlülük altına girmesi rahatsızlık veriyor.
Çin gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliğinin getirdiği olumsuz etkilerden aynı ölçüde zarar gördüğünü belirterek,bu ülkelerin bu konudaki adil taleplerini kararlılıkla destekleyeceğini ve o ülkelere yardım sağlayacağını bildiriyor -ki, bu kez ABD, Çin’in yayılmacılığından endişeleniyor.
Üstelik fonksiyonlarını yerine getiremez bir halde olan batılı küresel finans sisteminin de iklim değişikliği ile mücadele etmeye takati bulunmuyor!
Doğrusu ABD ve Çin’in hem sorumluluklarını kabul etmesi hem de karbon ekonomisi projelerini uygulamaya geçirmekten vazgeçmeleri gerekiyor…
*
Öte yanda iklim değişikliği etkileri karşısında en korumasız durumda olan az kalkınmış ülkeler 2012’den itibaren küresel sıcaklık artışının 1.5 santigrad derece altında olmasını teminen sera etkisine yol açan salımların sınırlandırılmasını istemektedir
Az kalkınmış ülkeler ve küçük ada devletlerinin bu talebi BM iklim konferansında belirlenen 2 santigradlık hedeften daha ağır olduğu eleştirisiyle karşılanıyor!
Bu ülkelerin pek çoğunun kuraklık ya da sel baskınları gibi iklim değişiklikleri sonucu ortaya çıkan doğal afetlere maruz kalacağı
ya da kimi küçük ada devletinin okyanusa batacağı anlaşılıyor…
*
Çünkü Kyoto Protokolünün miadı biterken Durban Konferansından çıkacak İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesinin hedefi olmayan bir iyi niyet belgesinden başka anlamı olmayacağı açıkça görülüyor.
Böyleyse şayet yok oluş 2050’lerde 3 milyar insanı,memeli hayvanların yüzde 25’ini,kuşların yüzde 21’ini bekliyor.