YUMURTA KÜFESİ
Hüseyin MÜMTAZ
Kıbrıs’ta önümüzdeki altı-yedi aylık
süre içinde “anlaşma-referandum-birleşme” kıskacına sokulduğumuz, Anavatan’ın
en yetkili ağızları tarafından da ifade edilmekte.
Peki “görüşmeler” hangi aşamada?
Bilmiyoruz..
Rivayetler muhtelif ve her kafadan
bir ses çıkıyor.
BM’nin “dizginleri ele aldığı”
söyleniyor, Rum tarafının “hakemlik ve sıkıştırılmış takvimi” kabul etmeyeceği
söyleniyor, Silikiotis “Kıbrıslı Türklere tek Euro dahi yok” diyor, Hristofiyas
“Omorfo olmazsa olmaz” diyor, Hrisostomos “Azınlığı yönetecekleri bir üniter
devlet” istiyor.
Hristofiyas’ın rezilliklerine heyette
bulunmayan Özgürgün cevap veriyor ama “heyet”ten çıt çıkmıyor.
Başpapazı öncelikle, görüşmelerin
ayrıntılarına derinliğine vâkıf “heyet”ten birinin susturması gerekmiyor mu?
“Özel temsilci” Özersay Greentree’yi
yorumlarken, “Bundan sonrası çok daha zor ve kritik” diyor.
Hristofiyas’ın Omorfo arzusu ile
Özersay’ın dillendirdiği “endişe” alt alta yazılınca tüylerimiz diken diken
oluyor, “Acaba bize söylenmeyen başka neler var?” çarpıntısını yaşıyoruz.
“Özel Temsilci” Özersay, Hristofiyas
konusundaki endişelerimizi gidereceğine Ankara’ya gidip Akdeniz’deki gaz-petrol
araştırmaları konusunu görüşüyor.
Dönüyor, bir yıl içinde üçüncü defa
İsveç’e gidiyor.
“Görüşmelerden” İsveç’e ne?
Yoksa İsveç’te uluslararası bir tezgâh
mı kotarılıyor? Oslo modeli bir plan pat diye referanduma mı sunulacak?
Talât’tan miras kalan Özersay’dan
başından beri rahatsızım.
Devlet’ten vaz geçen Talât’ın yerine
devlet’e sahip çıkan Eroğlu’nu seçtik.
Demek ki politik tercihimizi
devletten yana koyduk. Peki, bir önceki heyette bulunan Özersay da yeni
tercihimize göre yön mü değiştirdi yoksa eski heyetin türküsünü çağırmaya devam
mı ediyor?
2004’den bu yana sürdürülen çizginin
devamlılığını denetlemek için mi “heyet”te bırakıldı?
Özersay müzakere heyetinin “fevkalade
müsaadeye mazhar” ve “fevkalade selahiyeti haiz” en mühim bir azası…
Çünkü bakın Meclis Başkan Yardımcısı,
Milletvekili Dr. Mustafa Yektaoğlu ne diyor;
“New York Zirvesi’nin
tutanaklarını okuduk. Ancak bu tutanakları okuyarak bilgilenme şansınız yok,
çünkü Eroğlu ile Hristofyas, adeta öylesine sohbet ediyor. Gerçek içeriği
görüşen ve önerileri tartışan, belli ki Özel Temsilciler Kudret Özersay ile
Yakovu, bu görüşmelerin tutanağı da Meclis’e gelmiyor…”
Cevap Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Osman
Ertuğ’dan geliyor;
“Verdiğimiz bilgilere karşın, gerçeklerle hiçbir şekilde bağdaşmayan ve
hakkaniyet ölçülerine sığmayan bu iddialar devam etmiş, bunlara yenileri
eklenmiştir. Hatta, Yenidüzen gazetesinin 19 Kasım 2011 tarihli sayısında
yayınlanan ve Sayın Meclis Başkan Yardımcısı ile yapılan bir mülakatta,
görüşmelerin içeriğiyle ilgili bilgilere yer verilmiş, gizli kaydıyla
gönderilen belgelerdeki bilgilerin bir kısmı basına açıklanmıştır.
Yine hatırlanacağı üzere başlangıçta bu iddialar ‘Meclis’e bilgi
verilmiyor’ şeklindeydi. Ancak bunun doğruyu yansıtmadığının somut bilgilerle
kanıtlanması üzerine iddialar ‘Zamanında bilgi verilmiyor’ şekline
dönüştürüldü. Bunun da doğru olmadığı, tarih verilerek kanıtlanınca ‘Tutanaklar
Meclis’e geliyor ama bunlar adeta Eroğlu ile Hristofyas arasında sohbet
şeklinde. Özel Temsilciler Özersay ve Yakovu arasında içerikle ilgili
görüşmeler hakkındaki tutanaklar Meclis’e gelmiyor’ denmeye başlandı. Bundan dahi,
yapılan bu iddiaların tutarsız olduğu ve gerçekleri yansıtmadığı ortaya
çıkmaktadır.”
Özersay’ın tarihe karşı sorumluluğu, sırtında
yumurta küfesi yoktur, an gelir, alır şapkasını çekip gider.
O yüzden benim için “tarihe karşı
sorumluluğu olan” Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun tavrı ve söyledikleri önemlidir.
Eroğlu, KKTC’nin 28’inci Kuruluş
Yıldönümü’nde son derece önemli bir konuşma yapmış ve tarihe not düşmüştür.
Halkı, bayram coşkusunu doya doya
yaşamaya davet eden Eroğlu konuşmasında, Anavatan Türkiye ile birlikte
gerçekleştirilen 20 Temmuz 1974 Mutlu Barış Harekâtı’nın karanlıktan aydınlığa
geçiş, 15 Kasım 1983 Devlet ilanının da ortaya çıkan coğrafya ve güvenlik
ortamında halkın kendi kendini yönetme kararlılığının vurgulanması olduğunu
belirtti.
Eroğlu, “Kıbrıs Türkleri Rumları
Ada’dan atma, Kıbrıs’ı Türkleştirme gibi bir emelle mücadele etmemiştir. Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kıbrıs Türk tarafının Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi,
Kıbrıs Türk Federe Devleti ile ortaya koyduğu tavra aldırmayan bizleri 1974 öncesine
götürmekte ısrar edenlere kesin bir yanıt, pek çok açıdan kararlılığımızın
ortaya konulması olayıdır” dedi.
Cumhurbaşkanı Eroğlu, “1960
ortaklığından atılan ve her manada etnik ayrımcılığa ve etnik temizliğe maruz
bırakılan Kıbrıs Türk Halkı, temsili hükümet sıfatını yitiren sadece Rumlardan
müteşekkil anti-demokratik yapı karşısında self-determinasyon hakkını, sadece
içeride değil, Rumların tek-yanlı olarak yarattıkları durum karşısında ortaya
çıkan şartları uluslararası alanda da kullanmış ve Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetini ilan etmiştir” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı 15 Kasım 2011 günü
şöyle konuştu:
“Ben hep söyledim, söylemeye de devam ediyorum; Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti, ‘ortadan kalksın, blöf olsun, tarihe bir şaka yapalım’ diye ilan
edilmiş değil, yaşasın, yücelsin ve sonsuza kadar Kıbrıs Türk Halkı’nın
özgürlük, egemenlik hakkının simgesi olsun diye ilan edilmiştir. Ben o kararı
alan Meclis’in bir üyesi olmaktan hep gurur duydum. Kıbrıs Türk Halkı her zaman
kendi Devletini kurduğu için kendisi ile gurur duymalıdır. Anavatan Türkiye’nin
Kıbrıs Türkleri’ne sağladığı destekle, yeni bir Türk Devleti’nin kurulmuş
olması da son derece gurur verici bir olaydır”.
15 Kasım 1983 Cumhuriyetin ilanında
ortaya konulan bağımsızlık bildirgesinin, Ada’daki gerçeklerin bilinciyle
hazırlandığını, Kıbrıs Türk Halkı’nın barışçı, antlaşmadan yana tutumunu
yansıttığını ifade eden Eroğlu, “Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilanında da Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin ilanında
olduğu gibi Rum komşularımızla bir antlaşamaya kapılar açık tutulmuştu. Buna
rağmen Rum tarafı Cumhuriyet ilanımıza karşı çıktı, karşı çıkmaya da devam
ediyor. Devletimize karşı çıkanların 1974 öncesine dönüşü hayal ediyor
oldukları ve her manada işgal ederek bir Rum devletine dönüştürdükleri Kıbrıs
Cumhuriyetini bize empoze edebileceklerine inanıyor olmalarıdır. Buna hala
inanıyor olmaları aslında son derece ibret vericidir. Kıbrıs Türk Halkının
mücadeleci yanını ve egemenliğine olan inancını bilenlerin bu hayali kurmaya
devam etmelerini anlamak mümkün değildir” dedi.
Cumhurbaşkanı, bazı Birleşmiş
Milletler üyeleri ile bazı Avrupa Birliği ülkelerinin, Rum tarafının
Kıbrıs’taki tutumunu hala desteklediğini ve bu tutum üzerinden Türkiye’ye bir
şekilde zarar vermeyi hedeflediğini vurguladı.
New York yakınlarındaki Green Tree’de
gerçekleştirilen son üçlü zirvede bir kez daha iyi niyetli ve yapıcı bir tutum
ortaya koyduklarını kaydeden Eroğlu, şu ifadeleri kullandı:
“-Biz Kıbrıs Türk tarafı olarak Kıbrıs’taki gerçeklere dayalı bir çözüme
bir an önce varılması için ne yapılacaksa onların bir an önce yapılmasını
istiyoruz.
-Kıbrıs konusunun bilinmeyen, araştırılmayan, irdelenmeyen, üzerinde
konuşulmayan tek bir noktası kalmamıştır.
-Biz Rum tarafını, Rum tarafı da bizi ve neyi kabul edemeyeceğimizi iyi
biliyor.
-Eğer karşılıklı niyet varsa bir antlaşamaya varmak elbette mümkündür.
-Eğer bir anlaşma mümkün olmuyorsa Birleşmiş Milletler ve ilgili taraflar
Kıbrıs Türk Halkı’nın çözümsüzlüğün mağduru olmasını durdurmalı, bunun için
somut tavır ortaya koymalıdır”.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri
Ban Ki Moon’un, taraflarla Ocak Ayı’nda yeni bir toplantı yapacağını anımsatan
Eroğlu, “New York öncesine göre artık
daha belirgin bir süreçteyiz. Sürecin sonuna geliyor olduğumuz, ortada doğal
bir takvim olduğu ve artık kimsenin karşı çıkamayacağı birer gerçek olarak
netleşmiştir. Çabamız bu sürecin başarıyla son bulmasıdır. Eğer Birleşmiş
Milletlerin de belirttiği gibi ‘end game’ yani ‘son oyun’ noktasına geliyorsak,
biz bunun ‘mutlu son’ olmasını; ama böyle olamayacaksa Kıbrıs Türk Halkının
belirsizlik ortamından kurtarılmasını istiyoruz. Sonu gelmez ucu açık bir
sürecin mağduru ve tutsağı olmak istemiyoruz. Ocak ayı ortalarına dek, yani bir
sonraki New York görüşmesine dek doğrudan görüşmeler ve mekik diplomasisi
sürecek. Genel Sekreter bizden bir sonraki zirveye gelinceye kadar çözüm
yönündeki, uzlaşılamayan konularla ilgili yakınlaşma çabalarımızı artırmamızı
bekliyor. Biz buna varız.
Ama eğer Rum tarafı hala;
– 1974 öncesine dönüşü hayal ediyorsa,
– İki bölgeliliği, iki halk olgusunu ortadan kaldıracak düzenlemeler
istiyorsa
-Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinden vazgeçebileceğimizi,
ekonomimizi, sosyal yaşantımızı, Devletimizi kendi elimizle dinamitleyeceğimize
ihtimal veriyorsa bir antlaşamaya varmamız imkânsızdır.
Biz BM Genel Sekreteri tarafından bizden beklenen çabayı iyi niyetle
ortaya koymaya ve son aşamaya ulaşarak bu sorunu çözmeye varız”.
Cumhurbaşkanı Eroğlu, belirsizliğin
son bulması ve adada onuruyla yaşayabileceği şartların devamı için Kıbrıs Türk
tarafının çözüme hazır olduğunu vurgulayarak, “benim birinci görevim Kıbrıs Türk Halkı’nın çıkarlarını düşünmektir
ve bundan asla geri adım atmayacağım. Beni Cumhurbaşkanı seçen halkımdır ve ben
halkımızın geleceğini tehlikeye atacak herhangi bir oyunun içinde olmadım,
olmayacağım” dedi.
Halkın kabul edilebileceği bir içerik
ortaya çıkması halinde bir antlaşmayı imzalamaya hazır olduğunu anımsatan
Cumhurbaşkanı, “Biz Rumlardan daha fazla
antlaşma yanlısıyız çünkü mağdur olan biziz” dedi.
“Ama hiç kimse bizi çaresiz, seçeneksiz sanmasın” ifadelerini de kullanan
Cumhurbaşkanı Eroğlu, “Anavatan Türkiye
de biz de kararlıyız. Sırf antlaşma yaptık da bize aferin densin, ya da Avrupa
Birliği’nin yolu açılsın diye hakkımız, hukukumuz feda edilmeyecektir” şeklinde
konuştu.
Ben Eroğlu’nun bu konuşma metninin
çıktısını aldım, bilgisayarımın yanındaki duvara çiviledim.
Altına da imzamı attım.
Bundan sonra “anlaşma/referandum/birleşme”
sarmalındaki bütün gelişmeleri bu açıklamanın ışığında değerlendirecek, gün gün
“kazandıklarımızın” altını kırmızı kalemle çizeceğim.
Özersay’dansa, Eroğlu ve Ertuğ’un
açıklamalarını ölçü kabul ediyorum.
Cumhurbaşkanı yemin metni ile 15
Kasım 2011 açıklaması beraber okunduğunda rahat olmamam için bir neden
göremiyorum..
“Biz bu devleti tarihe şaka olsun diye kurmadık”…30
Kasım 2011
57’inci ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’inci ALAY’IN NEFERİYİZ
Bir yanıt yazın