SAPLAR VE SAMANLAR

SAPLAR/SAMANLAR

Hüseyin MÜMTAZ

 

               Rum
başpapaz Hrisostomos dün ne dedi?

“Çoğunluğun azınlığı yöneteceği üniter
devlet istiyoruz”
dedi. (Katimerini.27 Kasım 2011)

Peki
Hristofiyas bu ayın başında “Omorfo Digenis Akritas Örgütü”nün 80’inci kuruluş
yıldönümünde Güzelyurt kökenli Rumlara yaptığı konuşmada ne demişti?

“Gözümüzü işgal altındaki topraklarımıza dikmiş, vatanın kurtarılması ve
yeniden birleşmesi için mümkün olan her şeyi yapmaya söz veriyoruz. Omorfo
olmadan çözüm olmaz.  Âdil bir çözüm
bulmak için ısrarla ve tutarlılıkla çaba harcamaya devam edeceğiz, Omorfo’nun
Kıbrıs Rum idaresine iade edilmeyeceği bir çözüm, çözüm olamaz. Benim hayatımın
hedefi, Türk işgalinin havaya uçurulması, vatanımızın ve halkımızın yeniden
birleştirilmesidir. Taksime rıza göstermeyeceğiz çünkü taksim Kıbrıs için
felakettir. Kıbrıs’ın yarısını sonsuza dek kaybederiz. Çok sevgili Omorfo’muzu
da sonsuza dek kaybederiz. Süregelen kolonizasyon nedeniyle Kıbrıs Türk toplumu
yok olur. Kıbrıslı Rumlar olarak güvensizlik içinde ve geleceğimiz belirsiz
yaşarız. Taksimi gerçekten bertaraf etmek istiyorsak çabamıza sarsılmaz şekilde
devam etmekten başka seçenek yoktur. Bizim tarafın ne hakemliği ne de dar
takvimleri kabul etmesi söz konusudur. Kıbrıs sorununa, bizim açımızdan temel
olan ilkeleri ihlal eden dayatılmış bir çözümü kabul etmemiz söz konusu
değildir”.
(Haravgi.
10 Kasım 2011)

Dikkatli okuyucu Hristofiyas’ın;
Maraş, Akıncılar ve Erenköy’ü zaten cepte saydığını; Karpaz ve Güzelyurt’a
ilaveten şimdi Girne’yi de dillendirmeye başladığını defalarca yazdığımızı
hatırlayacaktır.

Şu yoruma dikkat lütfen;

“BM, AB ve ABD; Kıbrıs sorununu Kıbrıslıların çözmek istemediğinin
farkındalar

TOPRAK konusu, çözümle birlikte her iki tarafta tepkilerin yükselmesine
neden olacağı için, bu sorunun çözüm yolu artık Kıbrıslıların elinden
kesinlikle alındı. Dış güçler, her iki tarafa kendi haritalarını empoze
edecekler. Bundan kaçınmak artık mümkün değil.

Toprak konusunda, özellikle en büyük HAYIR cephesi olan KİLİSE’nin tatmin
edilmesi dikkate alınarak, kilise mallarına mümkün olduğunca dokunulmaması
politikası üzerinde çalışıldı.

Karpaz bölgesi, özellikle ST ANDREAS manastırı ve III. Viyana Antlaşması
dikkate alınarak Rumlara verilecek. Buranın yönetim modeli üzerinde değişik
alternatifler yoğun olarak tartışılmaktadır.

Güzelyurt ve Maraş’ın büyük bir bölümü Rumların yerleşimine açılacak.
Bunlar bilinen politikalardır. Ancak bu politikaların ortaya konacağı yer, ULUSLARARASI
Konferans olacaktır. Birçok insana şaşırtıcı gelse de, GİRNE bölgesinde, şu
anda askeri bölge olarak tutulan geniş bir alan da Rumların yerleşimine
açılacaktır. Bu politika ile, Hristofyas’ın ve Anastasiadis’in planı, kendi
halklarına kabul ettirmelerinin zemini hazırlanacaktır.

Bu toprak düzenlenmesi yapılırken, AL-VER süreci gereğince Kıbrıs Türk
toplumuna yönetimde DÖNÜŞÜMLÜ başkanlık verilecektir. ‘Garantiler’in de belirli
bir döneme kadar devamı konusunda fikir birliği oluşmuştur.

Dış güçlerin en önemli hedefleri Türkiye’nin AB sürecinin önünü açmaktır.
Türkiye’nin AB yolunda, 14 başlıkta, Rum toplumunun yaptığı engellemeler, en
fazla AB’yi rahatsız etmektedir. Özellikle ENERJİ başlığının açılamaması hem
Türkiye’yi, hem de AB’yi çok olumsuz etkilemektedir. Kıbrıs sorununa nokta
koymadan, Kıbrıs Gazı AB’ye kolaylıkla gönderilemeyecektir. Bu yeni durum
herkesi, Kıbrıs’ta çözüm konusunda daha da baskıcı olmaya zorlamaktadır”
. (Havadis. Erdoğan Özbalıkçı. 24
Kasım 2011)

Yâni; 1) Toprak konusu
“Kıbrıslıların” elinden alındı; 2) Toprak’da Kilise’nin tatmin edilmesi şart;
3) Girne dâhil bütün bu yerler ancak “Uluslararası Konferans”ta görüşülebilir;
4) Toprak “karşılığında” Türklere “dönüşümlü başkanlık” ve “garantiler”in belli
bir döneme kadar “lütfen” devamı konusunda “fikir birliği” oluştu.

Şimdi;

“Anlaşma” neyin karşılığında olacak,
yâni “Al-ver”de kim ne alıp, ne verecek?

“Toprak”ı ille Türk tarafı verecek.

Neden?

Çünkü fi tarihinde “%29 plus” konusu
“Ankara” tarafından kabul edilmişti.

Neye göre?

“Nüfus oranına” göre..

Hristofiyas, 90’lı yılların başındaki
“%29 plus”ı bir adım daha ileri götürüyor ve “Nüfusunuz da 1/4’den fazla
olmayacak” diyor.

Yâni hem toprak, hem nüfus olarak
“Birleşik Kıbrıs”da Türkler “azınlık” olacak.

Başpapaz da zaten “Çoğunluğun
azınlığı yöneteceği” bir üniter devlet istemiyor muydu?

Ülkelerin toprak büyüklüğünün
nüfuslarına orantılı olduğunu şimdiye kadar kim görmüş, nerede görmüş, hangi
gözlükle görmüş?

Ve neden ille “toprak”ı, ille Türk
tarafı veriyor Kıbrıs’ta?

Peki; bütün bu “ver/ver”diklerimizin
karşılığında ne alacakmışız?

“Dönüşümlü Başkanlık ve bir kısım
garantilerin bir süre devamı”..

Üstelik dönüşümlü Türk başkanın
seçiminde de Rum oyu geçerli olacak.

Demek ki hep Talât’ımsılar/Soyer’imtraklar
seçilecek.

Hristofiyas/Anastasiadis’in “taban”
endişesi dikkate alınıyor da Eroğlu’nun, Küçük’ün, Serdar Denktaş’ın
“taban”ları yok mu?

Alay mı ediyorsunuz?

Şu an sahip olduğumuz KKTC’mizde
Başkanımızı zaten biz seçmiyor muyuz? Kendimizi yönetmiyor muyuz?
Garantilerimizden şikâyetçi olduğumuzu kim söyledi?

“Egemen” değil miyiz?

Bunlar zaten “elimizde” olan “var”lar
değil mi?

Neyi, kime veriyorsunuz?

Kimin malını, kime veriyorsunuz?

Onlardan da vaz geçersek elimizde
tencerenin-tavanın sadece sapı mı kalacak?

Karpaz da gittikten sonra hangi
tavanın, hangi sapı kalacak?

Bu saatten sonra sapla samanı
karıştırmanın âlemi var mı?

28 Kasım 2011

 

 

 

57’inci ALAY HER YERDE

HEPİMİZ 57’inci ALAY’IN NEFERİYİZ

[email protected]

SAPLAR/SAMANLAR - huseyin mumtaz

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir