CHP’nin Atatürk önderliğinde çağdaşlaşmayı temel ilke olarak benimseyen Cumhuriyetin siyaset,hukuk,ekonomi ve toplumla ilgili demokratik ve laik siyasi düzeninin,serbest piyasa ekonomisinin, barış ilkesi temelinde güvenlik ve istikrar üreten bir ülke olmak inanç ve kararlılığını sürdüren bir siyasi geleneği temsil etmesi gerekiyor.
Ne ki Kemal Kılıçdaroğlu’nun yıllar içinden süzülüp gelen siyasi mücadele birikimine sahip olmadan Genel Başkan olmasıyla birlikte beliren iki neden dolayısıyla, CHP siyasi geleneğinden hızla aşağı kaymakta ve temsilinde yoğun eleştirilerle ne iktidar adayıdır ne de muhalefet olamamaktadır.
*
Birincisi,Atatürkçü düşünce sistematiğinden gelişen CHP’de giderek Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir liderin yetki kullanım iradesini belirleyen;
Karizmaya -ki,mekân ötesinden ilham yeteneği ve üstün yetenek,yüksek özgüven,etkileme,inançlarının doğruluğuna ikna edebilmek ve risk almak gibi üstünlüklerle özgün bir kişiliğe yol açıyor,
Gelenekçiliğe- ki,sahip olunan toplumsal medeniyeti öz kabul edip o medeniyetin zenginleştirilmesi ve katkılarının yüceltilmesi,genişletilmesini sağlıyor,
Rasyonalizme-ki,akılcılık yoluyla belirlenen kesin,zorunlu ve genel geçer bilgi alt yapılarına haiz olmadığı üzüntüyle anlaşılıyor…
*
İkincisi Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu vasıflarının türevindeki siyasal vizyonudur -bakınız,bunu en güzel teröristbaşı Abdullah Öcalan,”Kürt sorununun çözümünün önünü açmak için Deniz Baykal’ın ulusalcı politikalarının yetersizliği görülmüştür.Kılıçdaroğlu Kürt sorununun çözümü için Demokratik Kemalizmi geliştirecektir” ifadesiyle belirlerken Kürtlerden de bu çözümün arkasında olmalarını istiyor!
*
Birinci neden Kemal Kılıçdaroğlu vasıtasıyla CHP’nin Türkiye Cumhuriyeti Medeniyetinin zenginleştirilmesi ve katkılarının genişletilmesi hizmetinde olamayacağını,ikincisi kendine dikte ettirilen “Kemalizmin Demokratikleştirilmesi” göreviyle- bakınız, nelere yol açacağını gösteriyor!
*
Kılıçdaroğlu Dersim’in Kureyşan ailesinden acı anılarla yetişmiştir,mütemadiyen CHP’nin tek parti olduğu dönemde yaşanan Dersim olayını araştırmış,bilenmiş ve ilk fırsatta da Onur Öymen’e karşı başlattığı tartışmayla 1938 Dersim olayını gündeme taşımıştır.Dersim Arşivinin açılacağı 12 Haziran Milletvekili Seçiminde partisinin seçim bildirgesinde,”Yasa ile kuracağımız, uluslararası standartlara uygun komisyonlar yoluyla faili meçhulleri aydınlatacak ve kayıpları bulacağız. Sorumluları cezalandırarak
halkımızın acılarını dindirecek ve adaleti sağlayacağız”ifadesiyle yer alıyor.
Bu çerçevenin tetiklediği CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün Dersim olayını,”Dersim Katliamının sorumlusu devlet ve CHP’dir. Atatürk de bu olaylardan haberdardır”demeciyle kamuoyunun hafızasına yerleştiriyor.Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Atatürk soykırımcı ilan edilirken, Dersim olayı soykırımı çağrıştıran katliama dönüştürülüyor.
Başbakan Erdoğan devlet adına özür diliyor ve CHP’nin de o dönemle ilgili özür borcu olduğunu ve özür dilemesi gereğini bastırıyor…
*
Kılıçdaroğlu,”Dersim’de yaraları sarmak için yapılacak çok şey var” demektedir ve-ister,o liderlik vasıflarının yetersiz oluşu-ister,kendine dikte ettirilen Kemalizmin demokratikleştirilmesi yoluyla Kürt sorununun çözümü görevine bağlılığı nedeniyle,CHP nin o dönemle ilgili sorumluluğunun bulunmadığı ,olayın bir devlet meselesi olduğu ve Cumhurbaşkanının özür dilemesi gerektiği ısrarındadır- bu suretle, örtülü olarak Cumhuriyet devletine ve Atatürk’e soykırımcı suçu yüklüyor ve Türk kamuoyunu durmaksızın bu yönde işliyor.
*
Kürt sorununun çözümü tartışmalarında analar ağlamasın,silah çözüm sağlamıyor benzeri söylemlerle başlayan süreçte Kürtlerin temsili konusunda henüz belirsizlik olmasına rağmen Abdullah Öcalan’ın devletle yoğun görüşmeler yapmış olduğu biliniyor. Kürtler konfederal anayasa,ulus,vatan ve siyaset talebi ve “Demokratik Özerklik” konseptlerini teminen uyguladıkları sivil direnme-sivil itiatsizlik ve silahlı mücadelelerini terketmek ve demokratik siyaset yapmak için bir yanda çeşitli Kürt örgütleri Türkiye’de yeni bir anayasa için toplumsal mutabakat zemini oluştururken öte yandan Türk devletinden,”halkımızın acılarını dindirecek ve adaleti sağlayacağız” söylemi ile Hakikatleri Araştırma ve Anayasa Komisyonu kurulması ve faili meçhulleri aydınlatılması, kayıpların bulunması,sorumluları cezalandırılmasını ardından Terörle Mücadele Yasasının değiştirilmesini şart koyuyor.
*
Kemal Kılıçdaroğlu’nun koyultuğu Dersim Katliamı kamuoyunda giderek yankılanıyor.TBMM’de Araştırma Komisyonu kurulması, devlet arşivlerinin açılması, o dönemde yapılanlarla ilgili gerçeklerin gün yüzüne çıkması,toplu katliam yerleri ve idam edilenlerin mezar yerlerinin açıklanması,kaç kişinin sürgün edildiği, sürgün edilenlerin isimleri,evlatlık olarak verilen çocukların sayısı, kimlikleri ve kime verildikleri, devleti temsil eden kişi nezdinde TBMM’de özür dilenmesi ve acının paylaşılması ile buna benzer dramların bir daha yaşanmasına müsaade edilmeyeceğinin vurgulanması ve Dersim adının iade edilmesi isteniyor.
Bunların yerine getirilmesi halinde demokrasinin güçleneceğini, insan hak ve özgürlükleri alanında önemli kazanımlar elde edileceği ve toplumsal barışın daha kolay sağlanacağı vurgulanıyor!
*
Nasılsa Kemal Kılıçdaroğlu bir süre önce kamuoyuna sundukları, terörle mücadelede 1993-1996 yıllarını kapsayan ve devletin hukuk dışı faaliyetlere yöneldiği ve yargısız infaz gibi uygulamalar sonucu bilinen 113 toplu mezarda, ölü sayısının 1538 olduğundan hareketle,TSK odağından Türkiye Cumhuriyetini ağır bir töhmete aldığı,”Toplu Mezarlar ve Hakikatle Yüzleşme Zorunluluğu” başlıklı raporuyla yeterli isnat etme deneyimine ulaşmıştır.
Nitekim Meclis Başkanı Cemil Çiçek,”Meclis araştırması çalışması da yapılabilir.Gruplar isterse veya 20 milletvekili bu işin lüzumunu takdir ederse o tür bir yola da gidilebilir” diyor.Şimdi sonucu BM’in tarihin her döneminde insanlık için iğrenç bir suç saydığı soykırım suçlamaları önüne Türkiye’nin yatırılmasına yol açacak,”Hakikatleri Araştırma ve Anayasa Komisyonu”nun kurulmasının yolu ardına kadar açılıyor…
*
Uluslararası arena TBMM’nin Hakikatleri Araştırma Komisyonunda aldığı kararlardan hareketle BM vasıtasıyla Türkiye’yi soykırımla suçlanması ardından tazminata mahkum etmesi ya da bu tehditi sürekli tehdit olarak kullanması bekleye-dursun;
Önce Kopenhag Siyasi Kriterlerinde belirtilen istikrarlı ve kurumlaşmış bir demokrasinin var olmasını teminen hukuk devleti,insan haklarına saygı ve azınlıkların korunması ilkesinden hareketle Kürt talepleri ardı ardına yerine getirilmeye başlanacaktır;Kürt dilinin eğitim dili olması, terörle mücadele yasasının değiştirilmesi,genel af,siyasi isyancıya dönüşen Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılması ve daha nicesi birer birer yerine gelecektir!
*
Kemal Kılıçdaroğlu ve çevresi Atatürk’ün ulusçuluk ilkesinin tarafı olması gerekirken,Türk ulusunun her zaman bireysel çıkarlarının üstünde tutulan, ortak duyguların,ülkülerin ve değerlerin nihai olarak kırılmasına,din ya da ırk birliğine yol açabilecek bir gidişata kapı açılıyor;Yeni Osmanlı hayali beliriyor…
Türk halkının asla kabul edemeyeceği bu gelişmeye yönelişte Kılıçdaroğlu’nun bir truva atı gibi girdiği CHP’den sökülüp atılması ya da CHP’linin yeniden dirliği gerekiyor- çaresiz,bu sonuç CHP’den Türkiye’ye bir iç çatışmaya işaret ediyor.
Ziya Paşa,”Nush ile uslanmayalı etmeli tekdir,tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir”diyor.
Bir yanıt yazın