- Cumartesi, 15 Ekim 2011 12:37
- Arda Can Çelik
Yeryüzündeki askeri güvenlik harcamaları 2010 itibari ile ek ve gizli askeri proje kaynakları bilinemediğinden söz konusu kalemler hariç tutulursa 1.70 trilyon dolar seviyesinde seyretmektedir. Özel güvenlik firmalarının dünya piyasalarındaki payı ise 2010 sonu verileri temel alınınca 100 milyar dolardan fazla bir market payına sahiptir.
Ülkemizde özel güvenlik şirketleri askeri hizmetleri içermeyen silahsız kolluk görevleri icra ederken dünya genelinde bu kavram çok daha farklı boyuttadır. Öyle ki özel güvenlik şirketleri denildiğinde özel askeri hizmetler, lojistik ve tüm silahlı güvenlik hizmetleri bu alana dâhil olmaktadır. Dolayısı ile verilen hizmetlerin tam karşılığı özel askerlik hizmetleri olarak tanımlanmaktadır. Konsept olarak bakıldığında ilk akla gelen şey özel güvenlik ve askerlik şirketlerinin icra ettiği iş; paralı askerlik olarak anılsa da olayın hukuku boyutu böyle değildir. İşte bunun içindir ki özel güvenlik şirketleri uluslararası hukukun açıklarından faydalanıp hayat alanını genişleterek sürdürmektedir.
Cenevre Konvansiyonu’na(1949 ve ek1977) göre Paralı Asker savaşın hukuki bir tarafı değildir Paralı asker 6 bentten oluşan özelliklerin hepsini taşımak zorundadır, Şöyle ki Paralı asker a) Bir silahlı çatışmada yer alabilmek için mahallî yahut yurtdışından kiralanmış olmalıdır b) Düşmanlıkta direk taraf olarak yer almalıdır c) Karşılıklı düşmanlıkta yer alma sebebi kişisel kazanç yahut grubunun kazancından kaynaklanmaktadır d) Savaşın taraflarından birinin unsuru yahut üstünde çatışma geçen bölgenin yerel sakini olamaz. e) Savaşan tarafların ulusal silahlı kuvvetlerine üye değildir f) Senato yahut parlamento tarafından resmi görev için silahlı kuvvetler bünyesinde çatışmaya gönderilemez.
1949 ve ek 1977 Protokol 1’ de belirtilen bu hususlar günümüzde Özel güvenlik şirketlerinin yakaladığı hukuki açıklar vasıtası ile delinmekte dolayısı ile Özel Güvenlik Firmaları paralı asker statüsünde yer almamaktadır. Özel güvenlik Firmaları; senato ve temsilciler meclisi, parlamento ve başkanlık genelgesi, bakanlar ve kabine kurulu kararları ile direk yasal yetki yahut hizmet akdi ile görevlendirildiğinden Cenevre sözleşmelerinin D bendince paralı asker sayılmazlar. Ayrıca kendi hizmet sözleşmelerinde savaşan gruplardan birisi olduklarını kesin dille ret etmekte, yaptıkları hizmetin savunma ve lojistik antlaşması ile sınırlı kaldığını ifade etmektedirler.
Türk kamuoyunun özel güvenlik şirketleri hakkında ilk izlenimi Irak savaşı ve Blackwater şirketi ile oluşsa da mevcut durum bunun çok ötesinde yer almaktadır. Kamuoyunun fikri; genellikle yüksek rütbeli generalleri ve diplomatları koruyan, silahlı; kendini yahut savunduğu yetkiliyi müdafaa için ateş etme hakkı ile donatılan kiralanmış personelden öteye gitmemektedir. Hâlbuki olay çok daha ciddi boyutlardadır. Dünyanın en büyük özel güvenlik şirketleri Aegis Defence, Xe, DynCorp International, Fluor, KBR gibi firmalardır. Bu firmalar düşünülenin aksine güvenlik hizmetlerinden çok öte bir hizmet servisi sunmaktadırlar Aegis Defence ve DynCorp’un hizmet envanterinde lojistik, enformasyon ve saldırı helikopterleri bulunmaktadır. Aynı şekilde Dyncorp’un envanterinde askeri nakliye gemileri, high-tech enformasyon, istihbarat, cyber savaş hizmetleri yer almaktadır. İsteyen ülke bedelini ödeyebildiği sürece bu hizmetlerden faydalanmakta ve adeta kiralık bir ordu hizmeti satın alınmaktadır. Işte bunun içindir ki uluslararası literatürde özel güvenlik şirketleri isim olarak Private Military Companies yani özel askeri şirketler olarak adlandırılmakta ve güvenlik konseptinin çok ötesine geçmektedirler. Fakat verilen bu hizmetlerin hukuki adlandırılması uluslararası hukuktaki boşluklardan ötürü hiçbir zaman “savaşan taraflardan biri” olarak adlandırılamamaktadır. Bu şirketler ayrıca güçlü lojistik hizmetleri ile savaşın arka saflarında bir profesyonelleşmeye gitmektedir. Örneğin; askeri kampların kuruluşundan işletilmesine kadar tüm aşamaları gerçekleştirmekte ve kampların askeri güvenliğinden bulaşık ve yemek hizmetlerine kadar tüm servisleri bir paket olarak icra etmektedirler. Doktorasını özel askeri şirketlerinin yapısı üzerine yapan İsveç Ulusal Savunma kolejinden Marcus Mohlin’in aktardığına göre söz konusu şirketler, hizmetlerini satan alan ülkelerin topraklarında kurulmamışsa oldukça güvenilmez olarak adlandırılmaktadır. Şöyle ki özel askeri şirketlerin çok büyük bir bölümü ABD ve Birleşik Krallık merkezli kuruluşlardır. Firmalar bu tip ev sahibi ülkeler tarafından kullanıldıkları takdirde, gerek bu ülkelerin gücü gerekse firmaların cezai -hukuki takibi açısından kontrol dâhilinde tutulduklarından problem teşkil etmezken söz konusu hizmet gerilla grupları ve elmas kaçakçılarına karşı mücadele eden bir Afrika ülkesi olunca (örnek Nijerya –Sierra Leone) problemler makro boyutlara tırmanmaktadır. En baştaki problem özelleştirilmiş savaşın finansman ve sürdürülebilirliği ve bunun orta ölçekli ülkeler için ekonomik yüküdür. İkinci ve ilginç olanı ise; Özel Askeri Şirketler bu tip orta ölçekli ülkeler ve Failed State olarak tarif edilen zayıf ülkelerde hizmet sözleşmesinden sonra ülkenin askeri sistemi hakkında ciddi bir infiltrasyona (sızmaya) başlamakta ve her türlü enformasyon, teknik bilgi, ülke-savaş-sorun hakkındaki stratejik-taktik tüm detayları bağlı bulunduğu ülkeye geri aktarmaktır. Yaşadığımız paradoks ise başta ABD olmak üzere firmaların genel merkezlerinin kurulu olduğu tüm ülkeler Özel Güvenlik-Askeri Şirketlerin yaşam alanını arttırmakta, her geçen gün yeni askeri-güvenlik ihaleleri ile global savunma bütçelerindeki paylarını arttırmaktadırlar.
Sonuç olarak önümüzdeki süreçte hiç kuşkusuz özel güvenlik şirketlerinin aktivite sahasının arttığına tanık olurken performans, istikrar ve hizmet satın alımına dair diğer ülkelerin kaygılarına tanık olacağız.
Arda Can Çelik
Uppsala Universitet
Department Of Peace and Conflict Research – Sweden
Bir yanıt yazın