Site icon Turkish Forum

AKKAŞIK VE KONTROLLÜ KAOS

Mustafa Kemal Atatürk

Mustafa Kemal Atatürk

Asya-Pasifik bölgesi  ekonomik kalkınmasıyla  yeni ekonomik güç merkezi  haline gelirken,ekonomik  etki gücünü kaybetmeye başlayan ABD ve Batı,Orta Doğu’daki ayaklanmalar üzerinden kayıplarını tazmin etmeye çalışıyor.

Batı’nın kayıplarını tazmin etmek  üzere Arap Baharı sürecine Asya-Pasifik bölgesinin liderlerinden Rusya;Tunus,Mısır ve Libya’da ayaklanmaların sonuca ulaşamayacağı öngörüsüyle dahil olmuş -şimdi, Suriye’de benzer bir senaryonun yaşanmaması için direnmektedir.

Bu esnada Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu İran’a nükleer anlaşmazlıkla ilgili  tüm konulara açıklık getirmesi için Mart 2012 başına kadar süre tanımıştır.

Eh,Kambersiz düğün olmuyor! Dışişleri Bakanı Davutoğlu,Financial Times gazetesine verdiği mülakatta iktidara geldiklerinde dışarıdan bakıldığında Türkiye’nin”kaslı kolları, boş midesi,küçük beyni ve titrek bir kalbi” olan adama benzediğini;kasların güçlü ordu,boş midenin  bozuk ekonomi,küçük beynin çok zayıf stratejik düşünce,titrek kalbin ise eksik özgüvene işaret ettiğini -şimdi,düşüncelerin değiştiğini ve en  azından güçlü kaslarla, dolu bir mide ile yeni bir Türkiye olduğunu söylüyor!

*

Batı’nın yanında  Türkiye,Suudi Arabistan ve Katar gibi bölge ülkeleri  Suriye’de muhalefeti El Esad rejimiyle asla diyalog kurmamaya teşvikle siyasal provokasyon uygulamaktadır.Halbuki Asya-Pasifik bölgesi liderlerinden Rusya,Batı ülkelerinin  El-Esad rejimini düşürmesi halinde Ortadoğu’da askeri stratejik alanını kaybetmesi yanında Kuzey Afrika’dan sonra büyük bir pazarını da kaybetmek tehlikesi yaşıyor.Üstelik  Ortadoğu’lu radikal unsurların Kafkasya’yı da etkilemesinden çekiniyor.Suriye’nin kendi kaderini belirlemesini teminen sorumlu davranılarak diyalog sürecinin başlatılması gereğini vurguluyor.

 

*

Fakat El Esad rejimi reform uygulamalarında ne kadar samimi olsa da güçlü  siyasal provokasyon karşısında talepleri karşılayacağı  kabul edilmiyor ve sivil ölümler sürekli artarken -o yüzden,Rusya’da da yeni düşünceler gelişiyor.

Çünkü Rusya,18 yıl kapısında beklediği  Dünya Ticaret Örgütü üyeliğine hazırlanmaktadır,Avrupa ile enerji ilişkilerinde yeni ufuklara açılırken,Avrupa ekonomik krizinin Rusya’da durgunluğu tetiklemesi ve Mart 2012 de yapılacak parlamento seçimleri;dış politikada risk almayı engelliyor!

Suriye’de meydan giderek arkasında ABD ve Batı olan Türkiye,Suudi Arabistan,Katar,Ürdün’e mi kalıyor?

*

Öte yanda ekonomik  etki gücünü  kaybetmeye başlayan ABD ve Batı’nın,Ortadoğu’da çıkarlarına en büyük tehditi oluşturan-çünkü, terörizmi desteklediği,İsrail’i tehdit ettiği,küresel enerji güvenliğini tehlikeye attığı ve kitle imha silahları imal etmeye çalıştığını savladığı İran ile tartışmayı;nükleer güç elde etmesi üzerine yoğunlaştırmıştır.ABD bu riskleri ortadan kaldırma yolunun İran’da rejim değişikliği gerçekleştirmek olduğu ve yeni İran’ın küresel sistemle uyumlu, göreceli demokrasiyi inşa etmiş, liberal ekonomik düzene sahip olması gerektiği yönünde uygulamalar yapıyor. İran  ise rejimini sürdürmeyi, bölgesel güç olarak kalmayı ve ABD’yi caydırmayı hedefliyor.Nükleer silah edinme bu politik hedeflerin fonksiyonu olarak beliriyor.

 

*

Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA) İran’ın nükleer programını derin ve artan bir endişeyle izlediğini oybirliğiyle resmileştirmiştir -bu kez, en etkili baskı aracı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne göndermek yerine doğrudan İran yönetiminden, “gizlice nükleer silah geliştirmeye çalıştığına” dair  mevcut ipuçlarına Mart 2012 başına kadar  açıklama getirmesini istiyor.

IAEA bu suretle kararına benzer talebe önceden verdiği onay nedeniyle Asya-Pasifik bölgesi liderleri Rusya ve Çin’de ortak etmiş oluyor…

 

*

Mart 2012,Rusya ve İran İslam Cumhuriyetinde milletvekili seçimleri yapılacağı tarihtir.

İran’da 2009 da reformcu kanadın hileli olduğunu savladığı Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında yaşanan ve çok sayıda dini ve siyasi liderin,aktivistin,sendikacı,yazar,akademisyen,hukukçu ve sivil toplum temsilcisinin tutuklanmasına,bir kısmının uzun süreli hapis cezasına çarptırılmasına ve bir kısmının idam edilmesine  yol açan kitlesel halk isyanları-bugün, İran rejimini  Mart 2012 seçimleri öncesi endişelendirirken, ABD ve Batı’lıları da umutlandırıyor!

 

*

ABD ve Batı fırsatı iyi kullanmanın peşindedir. Bu süreçte Suriye’de rejimi düşürmeyi planlayan ABD süren ekonomik ve siyasi yaptırımların İran ekonomisi üzerinde etkili olduğu yargısında-şimdi,yabancı şirketlerin İran’a yatırım yapmasını önlemek için petrokimya endüstrisinin kullandığı mal ve hizmetlere yaptırım uyguluyor.ABD şirketleri ve vatandaşlarının İran ile iş yapması yasaktır, yabancı hükümet ve şirketler ise  İran mali kurumlarıyla ilişkilerini azaltması yolunda uyarılıyor.İngiltere, İran bankalarıyla tüm ilişkilerini kesmiştir.

Bu suretle Suriye’den sonra  İran rejimini de seçim yolunda muhalifleri vasıtasıyla  düşürmek istiyor.

 

*

İran Batı’nın kendi petrol projelerine yatırım yapamadığı için yaptırımlardan bizzat zarar gördüğü görüşündedir.Kendine karşı yapılacak bir askeri  operasyon ihtimalini ciddiye almadıkça nükleer programıyla ilgili şu anki yaklaşımından taviz vermesi de beklenmiyor.

Üstelik Mart 2012’de seçime giden İran’da rejimin sürmesini teminen sağcı kesim -mesela, devrim muhafızlarının toplum üzerindeki baskıyı artırmak için Batı’nın askeri operasyon yapmasını bile isteyebileceği düşünülüyor! Ama İran’da  yeterince güçlü olmayan ve bu durumuyla sürece pek etki edemeyeceği bilinen daha ılımlı kesim ülkeyi böylesi bir çıkmazdan kurtarmak için diplomatik yollardan bir çözüm bulunmasından yanadır -ki,bilinmezlik sürüyor!

 

*

Rusya, Ortadoğu’lu radikal unsurların  Suriye’de başarılı olması halinde sıranın İran’da olduğundan emindir.IAEA’nın  İran’ın nükleer programına ilişkin bilgilerinin yönetim kurulu üyesi ülkelerden önce basına sızdırılmasının kuruma sızılmış olduğunu gösterdiğini ve sonuçta İran ile yapılabilecek diplomasi ve diyalog sürecini baltalar nitelikte olduğunu savlarken,  ABD’nin İran’a karşı tek yanlı yaptırımları sertleştirmiş olmasını uluslararası hukuka aykırı ve kabul edilemez olarak değerlendirdiğini,doğrusunun İran ile yapıcı diyalog kurulması olduğunu açıklıyor.

Ortadoğu, dünyayı da titreten kontrollü bir kaos yaşıyor!

*

Washington’da Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışman Yardımcısı Ben Rhodes,Türkiye’nin bölge için öneminin büyük olduğunu açıklıyor.Başkan Obama’ Suriye’de El Esad’a çekilmesi çağrısında bulunmadan ve yaptırım kararı almadan önce Başbakan Erdoğan ile fikir alışverişi yaparmış! Suriye’de değişim zamanının geldiğini söyleyen Türkiye’nin ve Arap Birliği’nin, Suriye yönetimine baskıyı sürdürmesinin önemli olduğunu ve yaptırımların  El-Esat rejimini sıkıştırıp yalnızlaştırdığını söylüyor…

Yazık ki tüm dünya Türkiye’de islamcı hükümetin islamcı sermaye çevreleri ve bilhassa islami sivil örgütler ve cemaatler vasıtasıyla

-belki,tarihte eşine rastlanmaz  bir işbirlikçi karakterle ekonomik  etki güçlerini kaybetmeye başlayan ve Orta Doğu’daki ayaklanmalar üzerinden kayıplarını tazmin etmeye çalışan ABD ve Batı’ya taşeronluk ettiğini görüyor.

 

*

Ulu Atatürk’ün, Türkiye’ye şiar ettiği,”Bence bir millete şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla kaimdir.Bu sebeple milli bağımsızlık bence bir hayat meselesidir. Millet ve memleketin menfaatleri icap ettirirse, insanlığı teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet icabı olan dostluk ve siyaset münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak, benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin, bu arzusundan vazgeçinceye kadar, amansız düşmanıyım” ifadesine rağmen,

Bu uğurdaki Türkiye’yi “kaslı kolları, boş midesi,küçük beyni ve titrek bir kalbi” olan adama benzeten,”sütten çıkmiş akkaşık” uşağa da;

“Yatıp kalkıp Atatürk’e dua et…/Senin gibi dürzülerin yüzünden/Dininden de soğuyacak bu millet.

İşgaldeki hali sakın unutma /Atatürk’e dil uzatma sebepsiz /Sen anandan yine çıkardın amma /Baban kimdi bilemezdin şerefsiz” diyen Neyzen Tevfik’i hatırlatmak gerekir.

Exit mobile version