Dersim Arşivlerinin açılması yeniliberalizmin Türkiye’den Arap İslam ülkelerine ekonomik ve sosyo-siyasal yayılmacılığının CHP üzerinden cumhuriyet devriminin kündeye getirilmesi ve muhtelif uygulamalarla yeniOsmanlı ya da yeniİttihatçı tavrın geliştirilmesi yönünde önemli bir adımı oluşturuyor.
Kemal Kılıçdaroğlu Dersim’in Kureyşan ailesindendir ve 1980’lerden bu yana CHP’nin tek parti olduğu dönemde yaşanan Dersim olayını araştırıyor. Aldığı ilk fırsatta da Onur Öymen’e karşı başlattığı tartışmayla 1938 Dersim olayını gündeme taşıyor.Dersim Arşivinin açılacağı vaadi 12 Haziran Milletvekili Seçiminde partisinin seçim bildirgesindedir.
CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün,”Dersim Katliamının sorumlusu devlet ve CHP’dir. Atatürk de bu olaylardan haberdardır” demeciyse Dersim Olayını yeniden gündeme getiriyor.
*
Kılıçdaroğlu yönetiminde CHP’nin; Kürt sorunu da dahil demokrasi açığının nasıl kapatılacağı, kuvvetler ayrılığının nasıl sağlanıp uygulanacağı,yeni bir anayasanın hangi yöntemle yapılacağı konularında belirsizliğin giderek derinleştiği,komşularla sıfır sorun dış politikasına nasıl bir uyumla başedileceğiyle ilgili endişelerin büyüdüğü ve Türk siyasi unsurlarının Atatürk Cumhuriyeti temel ve ilkeleri noktasında birbirleriyle uzlaşılarının olanaksızlığının çok açık görüldüğü şu günlerde,
1938 Dersim olaylarını alevlendirmesi,geçmişin acı ve travmalarının bedeliyle hesaplaşılmasından hareketle Türkiye’nin PKK bölücü terör örgütü ile 40 yıllık mücadelesinde faili meçhullerinin aydınlatılması,ardından soykırım ve tazminat talepleriyle Kıbrıs ve Ermenistan’ın da sürece dahliyle uluslararası arenada Lozan anlaşmasının tartışılmasını göze alması anlamına geliyor!
*
Halbuki birey ve aileden başlayan ve giderek bütün kurumları kucaklayan yapısıyla devletin mükemmelliğindeki temel unsur sevgi, saygı, hoşgörüye dayanmakta ve adalet ile şekillenmektedir. Bir ülkede adalet veya devletin temelini teşkil eden unsurlardaki başarının devamlılığı istikrarı oluşturuyor.
O halde istikrar ya da istikrarsızlığın temelinde bizzat bireyin ve özellikle yönetimleri sahiplenen eliti oluşturanların iç dünyaları söz konusudur.Kendisiyle barışık olmayan bireyin çatışmalarla dolu iç dünyası,toplumu sarsan istikrarsızlığa başlangıç oluyor.Kendiyle çatışan birey kavgasını topluma taşırken,siyasetten ekonomiye temel kurumları bozuyor.
Sonuçta belli bir düzeyi aşan politik istikrarsızlık büyümeyi nispi olarak azaltırken,sorunları aşma kapasitesine bağlı olarak istikrarsızlığın belli bir düzeye çekilmesi halinde ise büyüme olumlu yönde gelişiyor.
*
Bu anlamda Türkiye’de istikrarın şifresini Ulu Atatürk’ün,”Cumhuriyet fazilet-i ahlâkiyeye dayanan bir idaredir” ifadesi belirliyor.”Fazilet” ahlâkın övdüğü, iyilikçilik, alçak gönüllülük, yiğitlik, doğruluk gibi niteliklerin genel adıdır ve Türk insanının olgunluğudur.Ulus hayatının her türlü tecellisinde topluca vatandaşların ulusal gurur,ulusal sevinç ve kederlerinde nimet ve külfeti Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve o’nun devrim ve ilkeleri doğrultusunda ortaklaşılması anlamına geliyor ve “Cumhuriyet fikir serbestliği taraftarıdır.Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre saygı duyarız” sınırlarından yükseliyor.
*
Rağmen bir yanda çoğunlukçu AKP iktidarının “Vahyi” toplumun iyilik,güzellik ve mutluluğa ulaştırılmasında yegane yol gösterici kabul eden,Allah’ın bütün varlıkları külli hakimiyetinde tutan, adalet ve kudretiyle mutlak hakim olduğundan hareketle devletin hiçbir anlamda resmi bir ideolojisi olamayacağı düşüncesi işleniyor. İslamın,demokratik hukuk devletinin evrensel ve temel ilkeleri dışında siyasi rejimin ayrıntılarının düzenlenmesini topluma bıraktığı, vatandaşların herşeye inanma ya da inanmama hakları doğrultusunda-karar vermesi hak’kı gelişiyor…
Ya da Kürtler konfederal ulus, vatan,anayasa,siyaset talebindedir.BDP Milletvekili Emine Ayna,”Lozan’daki Kürtler yok! Kürtleri gözardı edemezsiniz. Buradayız. Haklarımızla, tarihimizle, kimliğimizle 20 milyonu aşkın kişi olarak bu coğrafyadayız”diyor!
*
Kemal Kılıçdaroğlu, “Cumhuriyet Fazilettir” diyen Ulu Atatürk’ün makamına rezil bir komplonun ardından oturmuştur. İyi ama,komplonun rezilliği partisinin tüzel kişiliğine sinmiş giderek ahlaki istikrarsızlığa yol açarken, o komplo’nun açığa çıkarılması ve partinin fazilet temelinde yürümesini asla istiflenmemekte -üstelik,Atatürkçü fazileti tasfiye ederken bu suretle komployu ortaklaşıyor, istikrarsızlığı en derine yayıyor.Şimdi de kamuoyunda Dersim Olaylarını kaynatmaya vesile olarak nimet ve külfete ortak Türk Milletinin arasına nifak tohumu ekiyor,yanlıştan doğru çıkarmaya çalışıyor!
*
Diğerleri gibi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun sapmasının ardında eski Yunan’da bir tiran Periandre’den yansıyan bir sapma bulunuyor.
Periandre’nin karısı Melissa ölüyor-yine de, Periandre karısıyla olan ilişkisini devam ettiriyor.Bu ilişki Nekrofilinin (ölü sevicilik) ilk örneği sayılıyor.
Nekrofili hastasının iki yolu vardır; ya sevdiği,beğendiği insanın varlığı altında ezildiği için onun cansız bedenini esas alıyor ya da gerekirse öldürüyor!
Psikoanalizin kurucusu Sigmund Freud’a göre sevgi, beğenmek, muhabbet duymak benzeri özde sekse ilişkin duygular temelde karşı cinsler noktasından başlıyor.O noktadan kaynaklanan karmaşık duygular kombinasyonundan hayat oluşuyor. Ne ki karmaşık bir kompleks olan hayatın içinde sevgi, beğeni, muhabbetin sınır tanımazlığı bu duyguları bulunduğu esastan alıyor ve bambaşka ufuklarda sağlığa ya da hastalığa yöneliyor.
Mesela sevgiler,beğeniler ya da muhabbetler sınır tanımaz niteliğiyle başladığı kaynaktan hareketle toplumla, devletle,milletle,vatanla bütünleşiyor ve varsa bir sapkınlığı topluma,devlete,millete ve vatan sevgisinde istikrarsızlığa neden oluyor.
*
Bir diğeri Başbakan Erdoğan,”CHP,Dersim Katliamıyla bu dönem yüzleşmeyecekte ne zaman yüzleşecek”diye sorduğunda,
Bir diğeri Kemal Kılıçdaroğlu,”CHP tarihiyle yüzleşmekten kaçmaz.Peki ülkenin Başbakanı olarak Dersim’le ilgili kendisi özür dilemeğe hazır mı?”karşılığı ile toplumsal istikrarsızlığa prim veriyor.
Bu durumda Cumhuriyetin kuruluşu partisi CHP’linin,Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun yok etmek gayretinde olduğu Atatürkçü faziletin arkasında şehvetle duruşuna nasıl tahammül ettiğini anlamak mümkün olmuyor!
Yazıları posta kutunda oku