Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun İran’ın nükleer program raporunu yayınlanması ardından,Tahran yönetimine karşı askeri operasyon ihtimali giderek ağırlık kazanıyor.İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na bağlı üst düzey diplomatlar, İsrail’in İran’ın nükleer tesislerine,”Noel civarında veya yeni yılın hemen başında” askeri operasyon düzenleneceğine inandıklarını ifade ediyor.
Dini lider Ayetullah Ali Hamaney,herhangi bir askeri tehdide karşı İran’ın bütün gücüyle yanıt vereceği ihtarında bulunuyor.
Ortadoğu’nun psikolojik savaşla yükselen krizinde Türkiye’nin konumunu ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Jeffrey Feltman’ın,
“Türkiye Suriye’deki rejime baskı oluşturmada aşırı derecede önemli ve olumlu bir rol oynuyor” açıklaması belirliyor.
*
Bu noktada dört coğrafyanın Kürt bileşeninin önemini görmek gerekiyor.Abdullah Öcalan,ABD’nin Türkiye ve İsrail’in birlikte Ortadoğu ve Kafkasya’dan destek alabilmesi için Kürtlerin kültürel soykırımına destek verdiğini fakat Türkiye tarafından tümden ortadan kaldırılmasına da izin vermediğini söylemektedir. “ABD Kürt’e kaçmak için Kuzey Irak’ta açık bir kapı bırakmıştır. Hem Türkiye’yi hem de Kürtleri böylece kendine bağlı hale getirmiştir.Ama ABD bilsin ki devir değişti, Kürtler eski Kürtler değildir” derken,kararlılığını gösteriyor!
*
Geçen hafta dört coğrafyanın ayrılıkçı Kürtlerinden gelen ardışık iki açıklama-doğrusu,lâyığı ile anlaşılmıyor!
İlkinde KCK Başkanı Murat Karayılan ellerinde Fethullah Gülen cemaatinin nasıl örgütlendiğini gösteren belgeler olduğunu ve bunları harfiyen yayınlama cesaretini gösteren gazetecilere vermeye hazır olduklarını açıklıyor.
İkincisinde BDP Eşbaşkanı Gülten Kışanak Fethullah Gülen’den Kürtlerin kökünün kurutulması fetvası alan AKP iktidarının BDP’ye terör örgütü muamelesi gösterdiği iddiasıyla,”Meclisten çekilecekleri” uyarısında bulunuyor…
*
Ayrılıkçı Kürt hareketinin,”Gülen Belgeleri”ni bağlı haber ajansları ve internet kanalları vasıtasıyla harfiyen yayınlanması olasılığı varken bunları yayınlayacak cesarette gazetecileri araması ilginçtir.
Ya da BDP yeni Anayasanın küresel çıkarlar doğrultusunda ve yeniOsmanlıcı felsefede çıkarılacağını bildiği halde, Anayasa komisyonlarına katılmayarak yeniAnayasaya engel olması çabasının giderek sine-i millete çekilmesi halinin anlamsız olduğunu da herhalde biliyordur. Aksine boşalan milletvekillerinin ara seçimle doldurulacağını o esnada Kürtlerin siyasete olan inançlarının tamamen kaybolarak etnik gerginliği tırmandıracağı ve Gülen’in kökleri kazınsın fetvasına uygun olarak açık hedef olacaklarını da düşünüyor olmalıdırlar.
O halde onca yıldır Türkiye’yi hesapsız zararlara sokan bu hareket ne yapmakı istiyor?
*
Fethullah Gülen,bir zaman Cumhuriyet Baş Savcısının iddianamesinde lâik,demokratik ve sosyal hukuk devleti Türkiye Cumhuriyetini sona erdirip yerine şer’i yasaların hakim olduğu İslam devletini kurmak için okullarında beyinlerini yıkadığı gençlikle oluşturacağı toplumu planlayan kişidir.Zamanla gençlik yetişmiş ve bakınız;önce insanlar alttan alta İslama çağrılmışlardır.Hangi İslam? Allah’ın birliğine inanmaları yalnız Allah’a ibadet ederek tüm yaşamda Allah’ın hükmünden başka hüküm tanımamaları bildiriliyor!Bunlar gerçekleşmeden İslam’dan söz edilemeyecektir ve bunlar yerine getirilmeden hiç kimse Müslüman sıfatını kazanamayacaktır! Sonuçta kardeşlik fikri,dayanışma hissi ve fütüvvet ilkesiyle dini eğilimler üzerinden bir yanda merkezi,yerel ve özerk idarelerde öte yanda sivil toplum kuruluşları,dini ve mesleki birlikler,esnaflar,üreticiler,ticaret erbabı,sanayiciler ve sermaye sahipleriyle birlikte yaratılan aş ve iş’e ortaklaşılacak ve merkezinde ABD ve İsrail’in çıkarlarının bulunduğu, CIA ve MOSSAD markajında Türkiye’den tüm İslam coğrafyasına genleşilecektir.
Gülen cemaati Arap Baharının sürdüğü her ülkede ve Somali’de de yerel islami örgütler vasıtasıyla-işte,Müslüman Kardeşler,Al Nahda birlikte öncüdürler.
*
Fethullah Gülen cemaatinden gelişen AKP iktidarının demokratikleşme ve standartların yükselmesiyle ekonominin kalkınacağı,ekonominin kalkınmasıyla hak ve özgürlüklerin ileri gideceği ve terörün biteceği yaklaşımından geliştirdiği Kürt Açılımı, sonradan Kürtlerin islami-liberal modernite tarafından yok edilmemek için yerleşik konuma oturtmak istedikleri kimliklerine özgürlük talebiyle akim kalmıştır.O yüzden 12 Haziran seçimlerine gidildiği süreçten itibaren Türkiye’den Kandil coğrafyası bölgesinde Kürt toplumunun hassasiyetlerine ve terörün pik yapacağı riskine rağmen Kürt hareketi üzerinde yoğun askeri,hukuki,ekonomik,dini, kültürel tahrik ve baskı politikası uygulanmasıyla hareketin tasfiye edilmesi hedeflenmiş bulunuyor.
*
Halbuki küresel demokrasi anlayışı hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü,insan haklarına saygı ve azınlıkların korunmasından yükseliyor.Bu iddiayı taşısa bile bir ülkenin meşru rejimine müdahalede bulunmak için BM Güvenlik Konseyinin kararlarına ya da BM yasasına ve bu yasanın 51. maddesine uygun davranmak gerekiyor.
Aynı şekilde demokrasi gereği insan haklarına,özgürlüklere ve azınlık haklarına da riayet edilmelidir.
*
Bu durumda kimi Arap ülkesinde ordu ve polis güçlerinin desteklediği Gülen cemaatinin silahlı yerel islami sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte rejimlere müdahale etmesi belgelenebilirse uluslararası bir tartışmanın çıkması işten bile değildir-çünkü, Rusya ve Çin BM yasasının ilgili maddelerince Arap Baharı sürecinde gelişmeleri titizlikle takip ediyor!
Yine kutsal İslam dininin arkasında ABD ve İsrail’in bulunduğu bir cemaatçe değiştirilmesi ve ılımlı islam formuna sokulması çabasının belgelenmesinin bilhassa İran’dan hareketle Arap İslam toplumlarında mütedeyyin kesimlere bir deprem etkisinde olacağını kabul etmek gerekiyor.
Ya da bir çok batılı ülkenin demokratik siyasi hakları mücadelesi veren ve bazen şiddete başvuran Kürt azınlık olarak gördüğü ayrılıkçı hareketin dinsel bir soykırımla yoksulluluğa ve suça uğratıldığını anlaması da hoş olmasa gerekir!
Hepsinin ötesinde Ortadoğu’ da İsrail-İran cepheleşmesinde -üstelik,krizin alevlendiğinde İran’dan hareketle Rusya ve Çin’in eli güçlenebilecektir.
Başka bir olasılıkta Kürt Hareketinin belgeler karşılığında CIA,MOSSAD ve Gülen egemenliğinde Türkiye ile pazarlığı talebidir.
*
Ya BDP’nin meclisten çekilme ihtimali? BDP milletvekilleri nitelikleri itibariyle ayrılıkçı Kürt hareketinin kurmay tabakasını oluşturuyor.Tüm bu gelişmelerin realize olması durumunda, onların Türk siyasetinin tasfiye ettikleri milletvekilleri olarak seçmenlerinin hakları doğrultusunda Kandil’den Avrupa’nın tüm siyasi platformlarında verilecek mücadelede olmalarından doğal,ne olabilir ki?
*
Başbakan Erdoğan,Atatürk’ün vefatının 73.yıldönümünde,”10 Kasım 1938 bir devrin sonu değil yeni bir dönemin başlangıcıdır”
derken -işte,yine takiyye yapıyor-fakat, yeni dönemle getirdiği Türkiye’nin karanlığına işaret etmekle,”Ulusal benliğini bilmeyen milletler, başka milletlere yem olurlar” sözüyle ulu Atatürk’ü bir kez daha haklı çıkarıyor!
*
Olsa da,olmasa da Fethullah Gülen belgeleri;
“İşim gücüm budur benim,/ Gökyüzünü boyarım her sabah,/Hepiniz uykudayken./Uyanır bakarsınız ki mavi.
Deniz yırtılır kimi zaman,/Bilmezsiniz kim diker;/Ben dikerim.
Dalga geçerim kimi zaman da,/O da benim vazifem;/Bir baş düşünürüm başımda,/Bir mide düşünürüm midemde,/
Bir ayak düşünürüm ayağımda,/Ne haltedeceğimi bilemem”
-diyen Orhan Veli’nin -belki,içimizin Dalgacı Mahmut’u uyanır da ne halt edeceğimize hükmümüz geçer!