Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun (IAEA) İran raporu bu kez merakla beklenmekteydi. Kurumun raporlarında, İran’ın nükleer silahlanmasıyla ilgili olarak hiç şimdiki kadar açık ifadeler yer almamıştı.
Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun (IAEA) elindeki bilgilere göre, İran en azından geçen yıla kadar, atom bombası geliştirmeye elverişli nükleer program üzerinde çalıştı. Kuruma üye 150 ülkeye dağıtılan raporda, ‘İran’ın 2010 yılına kadar nükleer başlık geliştirmeye çalıştığına dair inandırıcı ipuçları bulunduğuna’ yer veriliyor. Kurum şimdiye kadar İran’ın nükleer silahlanma projesi üzerinde çalıştığı hususunda böylesine açık ifadeler kullanmamıştı.
Raporun kapsamı ve ayrıntı kesinliği de alışılmışın dışında. Kurum bilgileri çeşitli bağımsız kaynaklardan toplayıp bir araya getirmiş. Rapora göre, İran son yıllarda nükleer silahlanmaya elverişli bütün alanlarda faaliyet göstermiş. Bunların arasında uranyum zenginleştirmenin dışında, İran füzelerinin taşıyabileceği nükleer başlık ve zincirleme nükleer reaksiyon için gerekli komplike ateşleme mekanizması da bulunuyor.
İran, IAEA üyeliğine rağmen gizli projeler peşinde
İsrail’in, gerektiğinde İran’ın nükleer programını askerî yollardan durduracağını duyurması nedeniyle rapor daha da önem kazanmıştı. İsrail hükümeti uzun zamandır, İran’ın nükleer silah edinme çabalarında büyük mesafe kat ettiği noktasından hareket eriyor. Tahran yönetimi ise, nükleer programının salt barışçı niyetlere hizmet ettiğini savunuyor.
İran bundan 40 yıl önce Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması’nı imzalayarak IAEA’nın kurallarını kabullenmişti. Ancak yaklaşık 20 yıldır gizli projeler geliştiren ve sadece kanıtlanmış ihlalleri teslim eden İran ile kurum arasındaki işbirliği bir türlü yoluna girmedi. Nükleer enerji gibi son derece hassas bir alanda güven ortamı yaratılamadı.
Siyasi sonuçlar çıkarmak, IAEA’nın görevi değil
Merkezi Viyana’da bulunan kurumun ‘atom bekçileri’ raporlarını, yol açabileceği sonuçlar itibariyle son derece dikkatli hazırlıyorlar. IAEA’nın Japon başkanı Yukiya Amano, kurumun teknik bir kuruluş olduğunu ve araştırmalarından siyasi sonuçlar çıkarmanın görevleri arasında yer almadığını her fırsatta vurguluyor. Amano, uluslararası bir kuruluş olarak tarafsızlığa büyük önem vermeleri gerektiğini ve raporlarında kanıtlanamayacakları bilgilere rastlanamayacağını söylüyor.
Kurumun İran’ın nükleer programıyla ilgili çalışması üye ülkeler dışında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne de gönderildi. Rapor, veto engeline takılmadığı takdirde, Güvenlik Konseyi’nin Tahran’ı daha sert yaptırımlarla cezalandırmasına temel oluşturabilecek bilgilerle dolu.
Diplomasinin yerini askeri önlemler alırsa
Uzmanlar tarafından, İran’ın askeri yöntemlerle nükleer silah edinme çalışmalarından alıkonmasının gerçekçi bir opsiyon olmadığı belirtiliyor. İsrail’in saldırı tehditleri diplomatik mekanizmaları yeniden harekete geçirdi. Ortadoğu’nun atom bombası bulunduran tek ülkesi olduğu iddia edilen İsrail’in İran’daki nükleer tesisleri imha etmeye kalkışmasının bütün bölgeyi ateşe vereceğini belirten siyasi gözlemciler böyle bir durumda İran halkının yönetimle kenetleneceğini, rejim bünyesindeki görüş ayrılıklarını örtbas edeceğini ve İran’ın Batı karşısında yekvücut olacağını belirtiyorlar. Böyle bir gelişmeyi İsrail de isteyemeyeceği için, Nobel Barış Ödülü sahibi Obama’ya Ortadoğu’daki müttefikini yatıştırma görevi düşüyor.
© Deutsche Welle Türkçe
Jörng Paas/A. Günaltay
Editör: Başak Özay
ileİran’ın nükleer programına dair inandırıcı ipuçları | Dünya | Deutsche Welle | 09.11.2011.
Yazıları posta kutunda oku