Batı;ABD’nin tek bir Avrupa ile ilişkileri üzerinde yükseliyor.Serbest ticaret anlaşmaları ilişkilerin ekonomik yönünü,NATO ortak askeri vizyonu belirlemektedir.Oluşan devasa güc üzerinde büyüyen kapitalist Batı dışındaki alana yöneliyor; Doğu,o alandır…
İşte Afganistan’ı merkez alan ve bölgedeki bütün ülkeleri kapsayan ilk ve tek girişim olan “Afganistan Konulu İstanbul Konferansı” düzenlenmiştir.Türkiye-Afganistan-Pakistan zirve toplantısı ardından konferans;ABD, Avrupa Birliği, Çin,Rusya, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızıstan, Tacikistan, Hindistan dışişleri bakanlarının katılımıyla ABD’nin teklifi “Yeni İpek Yolu” projesini de görüşüyor. Konferansın amacı Afganistan sorununun çözülerek istikrarın sağlamlaştırılması ve Merkezi Asya’dan Hindistan’a kadar uzanan büyük bölgede entegrasyonun güçlendirilmesidir.
*
70 bin Amerikan ve NATO askeri,yüzlerce uluslararası yardım kuruluşu ve yılda 21 milyar dolar desteğe rağmen Afganistan’da istikrar oluşmuyor,yeniden inşa gelişmiyor. ABD istikrarın sağlanarak 2014’te, kendisinin ve NATO birliklerinin Afganistan’dan çekilmesini öngören planın ardından “Yeni İpek Yolu” projesiyle tüm bölge ülkeleriyle ilişkilerinde yeni bir süreci kurguluyor. Tarihi İpek Yolu güzergahında Çin,GüneyKore,Moğolistan,Tacikistan,Özbekistan,Kırgızistan,Kazakistan,Hindistan,Afganistan,Rusya,Pakistan,İran,Irak,Suriye,Azerbaycan,Gürcistan ve Türkiye’nin küresel piyasaların demokrasi ve ekonomik kriterleri başlığında ortaklaştırılması, aralarındaki psikolojik duvarların yıkılması, piyasaların canlandırılması ve güvenlik hedefleniyor.
Türkiye Gürcistan ile “Yolcuların, Taşıtların ve Eşyaların Uluslararası Dolaşımına İlişkin Elektronik Veri Paylaşımının Detaylarına Dair Protokol” ile,ortak gümrük kapılarında basitleştirme sağlarken,Yeni İpek Yolu projesine katılımını bir süredir gösteriyor!
*
Fakat kendi bloğunda Rusya,Batı’nın ekonomik, siyasal gelişmelere karşı egemenliğini korumak adına yaptığı küresel girişimlerden endişe duymaktadır.Tayvan’a silah satışı, Çin’in Amerika ile askeri ilişkilerini askıya almasının nedeni olabiliyor ya da İran saldırırsa diye Körfez Arap ülkeleri silahlandırılıyor.Egemenliğin düğümünü belirleyen Hazar petrolleri,doğal gazın ardında İran ile restleşme dünyayı titretiyor.İran’ın rejimini düşürmek için yürütülen BM ekonomik ve siyasi yaptırımlarından daha etkilisi, yaptırımların ancak bölge ülkeleri ve komşular işbirliğiyle etkili olacağı varsayımıyla Arap Baharı sürecinde rejimlerin yıkılması endişe ile izleniyor.
*
Rağmen Rusya’nın 2020 yılına kadar geçerli “Askeri Doktrini” ve “Nükleer Caydırma Devlet Politikası” Batı’nın uyguladığı kuşatma stratejisine güçlü bir tavır olarak kabul ediliyor.
Çünkü Rusya Avrupa Konvansiyonel Silahlar Anlaşması gereği taktik nükleer silahlarını diğer ülkelerden çekmiştir-fakat, NATO ilgili anlaşmayı onaylamadığı gibi İngiltere,Hollanda,İtalya,Almanya,Belçika ve Türkiye’de ki taktik nükleer silahlarını çekmemekte-üstelik,askeri yapılanmasını sürekli olarak genişletme isteğini sürdürmektedir. Bu gelişmelere karşı Rusya’nın ABD’ye işbirlik için teklif ettiği Avrupa- Atlantik mekânlı yeni güvenlik anlaşması kabul edilmiyor. Fakat ABD ve NATO alınan güvenlik önlemlerinin Rusya’ya karşı olmadığı yönünde hukuki bir güvence de vermiyor!
Son olarak ABD ve NATO’nun hava ve denizden güdümlü mermilere karşı Romanya’da Füze Kalkanı ve Türkiye’de Radar kurulması projeleri Rusya ile gerginliği büyütmüştür ve Afganistan istikrarı için ortaklaşmanın ötesinde bölgede entegrasyona da engel oluşuyor…
*
Rusya,”Nükleer Caydırma Devlet Politikası” belgesiyle kendi nükleer sistemini kara, hava ve deniz unsurlarında geliştireceğini açıklamıştır.Caydırma adına dünyanın yeni bir silahlanma sürecine geçeceğinin işareti veriliyor. Mesela, S-300 füzeleri hedef vuruş kabiliyeti çok yüksek,balistik füzelere karşı kullanılan bir füzedir.İran bu tip silahları hem üretmekte hem de onarabilmektedir ve hava savunma sistemini Rus S-300 modeli eşdeğerinde füzeler ile güçlendiriyor!
*
Gelişmeler Türkiye için büyük önem arzediyor.Türkiye’nin Karadeniz,Kafkasya siyaseti yanında Arap Baharı sürecinde bilhassa Suriye ve ardında İran siyasetini nasıl geliştireceği merak uyandırıyor.
Çünkü Türkiye’nin Arap Baharı sürecinde yükümlendiği aktif politikası ve ABD Füze Kalkan Radarını topraklarında konuşlandırması,Batı’nın kuşatma politikası lehinde ayrılıkçı bir politika izlediğini -bu suretle, bölge entegrasyonuna zarar verdiği ve bir nevi meydan okuyuşu olarak kabul ediliyor.Türkiye’nin önce İran’ın Batı ile diyaloğunun geliştirilmesinin arabulucusu olması ardından İran’ın füze saldırısı tehlikesinden korunmak için radar sistemine razı olması çelişkisi anlaşılamıyor.
Bu durumda Türkiye 2012 Mayıs’ta NATO Chicago Zirvesinde ABD ve NATO’nun Rusya’yı ikna edeceği argümanı arkasındadır-ki garipseniyor!
*
Nitekim, bu sorunların ortasında uluslararası “Afganistan Konulu İstanbul Konferansı”nda Afganistan için siyasi ve güvenlik, ekonomi, eğitim, kültür ve yasal alanlarda alınan bir dizi güven artırıcı önlemi içeren bir belge üzerinde anlaşılmış,önlemlerin 2012 Haziran ayında Kabil’de dışişleri bakanları düzeyinde yapılacak konferansta değerlendirilmesi kararlaştırılmıştır.
Tam bu sırada Rusya,Suriye’nin uluslararası alanda izole edilmesine meydan vermiyeceğini,Suriye’nin iç işlerine her hangi askeri müdahale yapılmasına karşı duracağını açıklıyor.
Oooo! Batı’nın Doğu alanında genişlemesinde 2012 Mayıs’ında NATO Chicago toplantısının milat olacağı anlaşılıyor.
*
Amerikan macerası ve bu macerada Türkiye’nin yolu giderek çatallanıyor mu?
Bir yanıt yazın