Osmanlı deneyiminden geliştirdikleri ılımlı islam konseptinin İslam dünyasının siyasi,ekonomik ve sosyo-kültürel yapılarına uyarlanmasını teminen, o dünyanın sivil toplum kuruluşları arasında sürdürülebilir gelişim,birlik,karşılıklı işbirliği çerçevesinde teknik ve sosyal faaliyetlerde çalışmalar ve birlik gayesinde ortak refleksler geliştirmenin koordinasyonunda,
AKP hükümetinin 2005’te İstanbul’da 40 ülkeden üç yüzü aşkın sivil toplum kuruluşunun katılımıyla tertiplediği, “Uluslararası İslâm Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Konferansı: Değişen Dünyada Yeni Bir Vizyon Arayışı” başlıklı konferans önemli bir miladı oluşturuyor.
Konferansın ardından Mazlum-Der, İHH, Mavera Gençlik Hareketi,Darul Hikme, Hür Beyan Hareketi gibi çok sayıda islami sivil toplum örgütü ılımlı islam konseptini kurma iddiasında Türk Dış politikasının bazen ekonomik,bazen ilişkide olduğu halklarla ya da ülkelerle bağlantılarını güçlendirmek ve yeni nufuz alanları açmak görevinde Başbakanlık Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı çatısı altına alınıyor.
Arap Baharının gelişmesini sağlayan isyan hareketini yürüten islami örgütlere Tunus’tan Libya’ya, Mısır’dan Suriye’ye açıkça hem yurt içinde hem yurt dışında stratejik,taktik ve lojistik hizmetler sunuluyor.
*
Bu suretle AKP iktidarının yakın markajında Arap Baharı henüz Tunus’ta,Libya ve Mısır’da pek çok sorunladır-fakat,bizzatBaşbakan Erdoğan’ın büyük riskle karşısına aldığı Suriye’de El- Esad rejimi ve desteklediği rejim muhaliflerinin son beyanları Türkiye gündeminin köşelerini ortaya çıkarıyor…
*
El-Esad,”Suriye Reformlarına Destek ve Yabancı Müdahalesine Hayır”gösterileriyle yüzbinlerce Suriyeli’nin desteğini almaktadır.Doğru ilkenin diyalog olduğuna,Suriye halkının her türlü yabancı müdahalenin karşısında ve dışarıdan gelecek her şeyi reddettiğine dikkat çekiyor.”Suriye laik olan tek Müslüman Arap devletidir. Her adımı atarım ama din eksenli şeriat partilerine izin vermem”diyor ve ülkesinde uygulanmak istenen modele direniyor.Batı’nın ülkesine müdahalesinin bölgede deprem yaratacağını,müdahale halinde yeni bir Afganistan oluşacağının altını çiziyor.
*
Muhalif Müslüman Kardeşler ve çevresindeki örgütler ABD Ford Vakfı,Suudi Arabistan,Katar’ın finansal ve Türkiye’nin stratejik ve taktik desteğindedir. AKP iktidarı El-Esad rejiminin parti yasası çıkarması ardından muhalif güçlerin yeni parti kurma çalışmalarında BAAS partisine alternatif ılımlı İslam partisi kurma çalışmalarına aktif katılıyor ve Suriyeli Kürtleri de kurulacak partinin çatısı altına almaya çalışıyor.
*
Ne ki etnik kimlikleri peşinde Suriye’li Kürtler muhalif islamcı “Ulusal Konsey”in pan Arap/islamcı siyaset anlayışına muhaliftir ve bu çatı altında olmayı reddediyor.
Öte yanda Türkiye’den sinsi bir plan daha yürütülüyor.Kürt Açılımı kapsamında, PKK terör örgütüyle son beş yılın ilk iki yılında kimileri vasıtasıyla, son üç yılda ise doğrudan yapılan ve Kürt milliyetçilerinin umutlanmasına yol açan görüşmeler birden bire kesilmiştir! O süreçte sırtı okşanan PKK’lı Kürtler kurulmak istenen islami-liberal yapı tarafından yok edilmemek için yerleşik konuma oturtmak istedikleri kimliklerine özgürlük peşinde yeniden terörize olurken-kimileri,Türkiye’de PKK terörünü yeniden uluslararası camianın dikkatine sunmanın fırsatını buluyor…
Eşanlı Suriye’deki Kürtleri Suriye-Türkiye-Irak sınırında Kürt bölgesini içine alan Kürdistan oluşturma vaadiyle biraraya getirip,muhalif gruplarla ortaklaştırmak ve El-Esad rejimini düşürmenin planı işletiliyor.PKK örgütünden kotarılan taşeron bir grup Çukurca Saldırısı ile bu amaçlara yöneltiliyor!
*
Üstelik ABD’nin 8 yıllık işgalin ardından Irak’tan askerlerini iki ay içinde tamamen geri çekmeye başladığı şu günlerde,Avrupa’nın demokratik hakları için mücadele eden Kürt azınlığın isyanı olarak kabul ettiği PKK yeniden terörize edilmiştir -şimdi, bu karakteriyle Kürt sorununa endeksli olmaktan çıkmış bulunuyor.Eğer PKK’nın Türkiye-Suriye-Irak-İran dörtgeninde uluslararası terör örgütü statüsüne taşınması sağlanabilirse -mesela,NATO’nun Irak’ta,Suriye’de ve Türkiye’de oluşan sorunlara ve giderek İran’a müdahale edilmesinin yolu açılmış olabilecektir!
*
Ne ki Çukurca Saldırısı ardından Merkezi Irak hükümeti, Şii dengesi nedeniyle TSK’ya Kuzey Irak’ta kara harekatı yapmak izni vermiyor.İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, Tahran’da Irak Kürt bölgesi lideri Mesud Barzani’ye,”Irak’ta güvenliğin yerleşmesi ve ilerlemenin sağlanması yolunda Iraklı çeşitli topluluk ve etnik grupların aralarında ittifakı korumaları gerektiği” uyarısı,İran’ın tedbirini gösteriyor ve bu tezi güçlendiriyor.TSK’nın normal, rutin terörle mücadelenin dışında Çukurca saldırısının üzerine Kazan Vadisi’nde yapılmış olan operasyonu sona eriyor.
Nitekim Murat Karayılan,Irak’ta PKK ile peşmerge arasında artık savaş olmayacağını belirterek,Kürtler arası çatışmaların yaşanmasının zemininin ortadan kalktığını söylüyor.
Bu gelişmeler PKK örgütünün Irak’ta terörize olmayacağını ve İran sayesinde uluslararası terör örgütü olmaya direndiğini gösteriyor.
*
Hem Suriye halkının desteği hem Kürtlerin muhalif güçlere katılmayışı El Esad’a güç veriyor.Batı, işbirlikçisi Araplar ve Türkiye ile uluslararası medyanın yoğun tatavacı desteğiyle muhalifler -son çare,dışarıdan yardım istiyor. Cuma namazı ardından tertipledikleri “Uçuşa Yasak Bölge Cuma’sı” gösterisinde,Libya’da binlerce kişiyi katleden NATO’yu El- Esad yönetimine müdahalede etmesi için çağırıyorlar,”Ey NATO Bize de gel! Dışarıdan yardım istiyoruz. Dış müdahale istiyoruz. Uçuş yasağını istiyoruz. Bu taleplerimizden birisi yerine getirilsin çünkü bizi her gün öldürüyorlar”diyorlar!
*
The Daily Telegrapf, Batılı ülkelerin Suriye olaylarına askeri müdahalede bulunma olasılığının az olduğunu yazıyor.
Genel Sekreter Rasmussen,NATO’nun BM’nin kararı ve bölgedeki ülkelerin güçlü ve etkin desteği alınarak Libya’ya operasyon düzenlediğini,Suriye’nin Libya ile kıyaslanamayacağını ve duruma göre karar alınması gerektiğini ifade ediyor!
*
Başbakan Erdoğan siyasetinin tüm gücüyle Suriye rejiminin düşürülmesine angajedir.Suriye’li muhaliflerin,”Uçuşa Yasak Bölge İlan Edilsin” çağrısına BM’de Rusya ve Çin engeli dolayısıyla çözümsüzdür -fakat,”Ey NATO Bize de Gel” çağrısına mutlaka bir çözüm istiyor.
Çukurca Saldırısını tertipleyen ve aralarında Suriye’nin Kuzey ve Kuzey-Doğusundan Suriye kökenli PKK’lılara,
Ya da muhaliflerin kuzeyde kimi Suriye kentlerini işgal etmesiyle bozulacak dengelere dikkat edilmesi gerekiyor…
Bir yanıt yazın