Bakı’daydım (2)

Bakı’ya gidişim, bir dünya markası olan Türk Hava Yolları ile oldu. Uçakta dikkatimi dahiyane bir pazarlama yöntemi çekti ve aklıma bizim “Hellim”imiz geldi.
Niye biz de “Hellim”imizi bu şekilde pazarlamayalım diye düşünmeye başladım.
THY’nin Ekim 2011 sonu verilerine göre taşıdığı yolcu sayısı 26.5 milyon civarında. 31 Aralık 2011 tarihine kadar ki tahmini ise 31 milyon.
THY her yolcusuna yemek sonrası içinde hafif kavrulmuş fındık bulunan 20 gramlık bir paket vermekte. Tadı enfes.
Kırmızı renkli paketin üzerinde gösterişli bir THY amblemi bulunmakta ve Türkçe olarak “Mucize Kuru Yemiş – Fındık Diyarı Türkiye” cümlesi ile İngilizce olarak “The Miracle Nut Hazelnut – Comes From Turkey” cümleleri yer almakta.
Paketin tasarımı çok albenili, kalitesi ise yüksek. Adi malzemeden yapılmamış.
31 milyon paketin içindeki 20 gram fındık toplamda 620 ton eder. Bunun parasal değeri, en ucuz alım fiyatından yaklaşık 10 milyon TL etmekte.
THY tüm uçuşlarında yolcularına fındık dağıtarak sadece Karadeniz Bölgesindeki üreticilere 10 milyon TL’lik katkı sağlamaktadır.
KKTC’ye günlük ortalama olarak 30 gidiş ve geliş uçuşu yapılmaktadır. Ortalama olarak yüzde 70 dolulukla günde 4200 yolcu ve bir yılda da yaklaşık 1.5 milyon yolcu taşınmaktadır.
Uçak şirketlerinin bir şekilde gerek rica ile gerekse de anlaşma ile yolcularına, içinde bir dilim hellim olan sandviç veya poğaça ikram etmeleri sağlanabilse, toplamda 22.5 ton hellim tüketilmiş olur bir yıl içinde. Bunun parasal değeri ne olursa olsun, ne kadar tutarsa tutsun,  iyi veya kötü, az veya çok, en azından ekonomiye bir girdi olur.
Başkent Bakı’da Havaalanına giden yol toplamda 6 şeritli. Yep yeni ve pırıl pırıl. Mükemmel bir Fuar binası yapılmış ana yol üzerine. Yol boyu yüksek binalar, alt ve üst geçitler inşa edilmiş. Bu üst geçitlerden bir tanesi 3 katlıydı. Trafik mesai bitimi saatleri haricinde genelde rahat bir akış içinde.
Şehrin içinde, Dubai’deki ünlü 7 yıldızlı Burj Al Arap oteline benzer mimaride, hepsi de birbirinden güzel birkaç tane gökdelen tipi bina bulunmakta. 3 Alev adlı binaların her biri cam kaplı ve 40’ar katlı.
Gece yollar direklerle yukarıdan aydınlatma yerine zemin seviyesinden aydınlatılmış. Bu yöntemle hem yol daha yaygın bir şekilde aydınlatılıyor, hem de göz hiç yorulmuyor.
Telefon, elektrik ve yakıt fiyatları bize göre çok ucuz. Cep telefonunun yurt içi konuşma dakikası 6 kuruş, mesaj gönderme 1 kuruş. Mazotun litresi yaklaşık 90 kuruş. Elektriğin ise 6 kuruş kilovat saati.
Buna karşın ortalama maaşlar da 500-750 TL arasında.
Şehrin ana caddesinde ve alış veriş merkezlerinde tüm ünlü ve tanınmış mağazalar mevcut. Bazıları da daha yeni yeni adımı atmaya başlamış.
Azeri Türklerinin günlük konuşmalarında kullandıkları kelimeler bize çok uzak değil. İnşaat halindeki binaların üzerinde “Geçici olarak rahatsızlık verdiğimiz için özür dileriz” manasında “Muvakkati narahatlıg üzre üzr isteyrik” yazıyor.
Bankaların ilan panolarında ise “Kıymetsiz payiz teklifi” cümlesi kullanılıyor “Düşük Faiz veriyoruz” manasında.
Azeri Türkleri, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini “Şimali Kipris Türk Cumhuriyeti” şeklinde söylüyorlar ve genelde de Kıbrıslı Türklere karşı büyük sempatileri, ayrı sevgileri var. Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf R. Denktaş’ı tanımayan ve sevmeyen hiç yok. Hepsinin kalbinde özel bir yeri var Kurucu cumhurbaşkanımızın.
Dağlık Karabağ 26 Şubat 1992 tarihinde Ermeniler tarafından Rus Ordusunun desteği ile Azerbaycan’dan koparılarak işgal edilmiş ve korkunç bir soykırım suçu işlenmiş. Azeri kardeşlerimiz bu insanlık dışı katliama “Xocalı soyqırımı” diyorlar.
Bu nedenle de Dağlık Karabağ konusu tüm Azeri Türklerinin ortak acısı, tabii bizim de.

Prof. Dr. Ata ATUN

[email protected]

2 Kasım 2011

 

 

 

Prof. Dr. Ata ATUN - ata atun wuerzburg usak uni konferansi

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir