İspanya’da Bask Özerk Bölgesi bağımsızlığına mücadele eden ve AB’nin terör örgütü kabul ettiği ETA,43 yıllık silahlı eylemlerini sonlandırdı, sorunların demokratik ve adil çözümünü yeni bir siyasi dönemde arayacaklarını bildirdi.
İspanya demokrasisi için zafer kabul edilen bu sonucu eski Başbakan José Maria Aznar,”Terör var diye siyasi ödünler nasıl verilmediyse,silah bırakılıyor diye de verilmedi” diye özetliyor.
*
Türkiye’de ise Mart 2009 da Gül’ün Irak’a giderken”Kürdistan”,İran’a giderken “Kürt sorunu konusunda güzel şeyler olacak”,Çek Cumhuriyetine giderken,”Kürt sorunu,bugün çözülmezse ne zaman çözülecek” ifadeleriyle başlattığı ve hükümetin yandaş medya desteğinde ala-ı vâlâ ile sürdürdüğü, muhaliflerin neredeyse hain olarak suçlandığı Kürt Açılımı,Habur Rezaleti,Öcalan ile barış müzakereleri süreci, Hakkâri Çukurca’da PKK terör örgütünün saldırısından sonra “Devletimizi bu saldırılarla sarstıklarını,hizaya getireceklerini zannedenler yakında göreceklerdir ki bu saldırıların intikamı çok büyük olacaktır” ifadesiyle ağır bir iflasa sürükleniş algısını pekiştiriyor.
*
O esnada Erdoğan, yandaşı medya yöneticileriyle bir aradadır,onlardan terörle mücadele ve bu konuda yapılan yayınlarda daha ölçülü olmalarını isterken -bu suretle,yurttaşın haber alma özgürlüğüne ve vatanseverliğine set çekme gayretkeşliğinde baskı ve sansür uygulamaktadır.
Ne ki Türkiye’nin dört yanında onbinlerce yurttaş katıldıkları yüzlerce Teröre Lanet eyleminde 24 askeri şehit düşüren PKK terör örgütü etrafındaki Kürtleri sesli protesto ve bu yolu ivmeleyen söylem ve uygulamalarıyla Erdoğan iktidarını da sağduyulu yüreklerinde birikmiş öfkeyle sessizce yâd etmektedir…
*
Erdoğan sorunları çözmek için iktidar olduğu görüntüsünde- fakat,her dem üstelik uluslararası başka hayallere odaklı olduğu artık şüphesiz biliniyor ve Çukurca saldırısının milyonlarca insanda uyandırdığı öfkeyi tahminle,”Artık aydınlar,yazarlar,sanatçılar sesini yükseltsin.Artık sivil toplum örgütleri,bu kanlı piyasa karşısında cesaretle sesini yükseltsin.Susmak onaylamaktır.Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” diye yandaşlarını -tıpkı,masonik bir jargonla yardımına çağırmaktadır.
*
Nitekim -işte, saldırıyla ilgili olarak İngiltere gazeteleri yüzeysel yorumlarında PKK’yı İran ve Suriye’nin kışkırtmış olabileceğini öne sürüyor.
Ya da ABD,”Saldırılar, yeni anayasa ile ilgili görüşmelerin başladığı bir dönemde gerçekleştirildi. Bazı siyasetçiler, bu sürecin nüfusun yüzde 15-20’sini oluşturan Kürtlere daha fazla haklar tanınarak sorunun çözümüne katkı sağlamasını umuyordu” dezenformasyonunu ileri sürüyor.
Sonsöz Erdoğan’ındır -ki,Kuzey Irak’a düzenlenecek kapsamlı bir operasyonun, ABD’nin yıl sonunda Irak’taki güçlerini çekeceği hassas bir döneme denk geleceği, Ağustos’tan bu yana böyle bir harekâta yönelik beklentilerin arttığı -o nedenle,PKK’nın yabancı güçler tarafından bir maşa olarak kullanıldığını söylüyor!
Off! Karanlığın nasıl aydınlatıldığını artık herkes biliyor…
*
Madem haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır- o halde,bu argümanların hiçbirinin Çukurca saldırısı ve sonrasıyla ilgili soruları karşılamadığını belirtmek gerekiyor.
*
Çünkü, Erdoğan’ın enerji kaynaklarının azaldığı bu garip dünyada ekonomik,siyasal ve askeri potansiyelini kullanarak o kaynakları denetiminde tutmak,hem de nükleer teknolojisini sağladığında o denetim gücünü dengeleyeceği iddiasında İran’ı vazgeçirmek için Arap ülkelerinde rejimlerine müdahalede bulunan ABD ve İsrail Siyonizminin Eşbaşkan sıfatında bir görevlisi olduğu biliniyor.
Misyonu Siyonizmin temin ettiği ordular ve polis gücü desteğiyle onca yılın otoriter rejimlerinin bir dip dalgasıyla gelen yerel cemaatler,tarikat,dini örgütler, dinci sivil toplum örgütleri koalisyonuyla yıkılması -sonra, yerine muazzam siyasal ve ekonomik istikrarsızlıkta boğulan o ülkenin ebediyen sağılmasının teminiyle ilgilidir.
Bir tarafta o ülkelerin yaşadığı kaosta insanların geleneksel Yahudi düşmanlığını absorbe etmekle İsrail’i gölgelemek için bizzat İsrail aleyhtarı tutum takınıyor,bir tarafta ülkelerin yeni rejimlerinin kurulmasına çok yönlü danışmanlık yapıyor.
*
Erdoğan,Suriye’de yaşananları mezhep çatışması olarak sunmaktadır.Bu konuda Beşşar El Esad,”Suriye laik olan tek Müslüman Arap devletidir. Laik ülkede mezheple uğraşılmaz.Suriye’yi karıştırmak için olayı mezhep boyutuna indiriyorlar.Her adımı atarım ama din eksenli şeriat partilerine izin vermem. Laikliğe zarar verecek örgütlenmeye izin vermem” diyor.
Suriyeli rejim muhalifleri din eksenli -başta, Müslüman Kardeşler,etnik milliyetçi Suriyeli Kürtleri yanına alamıyor ve El Esad rejimi güçlenirken mütemadiyen muhaliflerin yelkeni düşüyor.
*
“Büyük Kürdistan İdeali”nde Kürtler; Türkiye,İran,Irak ve Suriye’de ve İsrail-İran jeopolitiğinde çok önemli konumda ve varlıklarını yıllardır ABD ve İsrail’e endeksli tutmaktadır -bu sayede, Irak’ta Kuzey Irak Kürt Yönetimi Özerktir.
Türkiye’de Eşbaşkan Erdoğan’ın “Kürt Açılımı”yla yerleşik konuma oturtmak istediği kimlikleri için özgürlük talebinde ve siyaseten BDP tarafından temsil ediliyor.
*
İsrail’in yanıbaşında Suriye’de El Esad rejimi düşürülemezken, Uluslararası Atom Enerji Ajansı’nın İran’ın nükleer materyalini atom bombası yapımında kullanabileceğine dair 17 Kasım’da açıklayacağına bilgi; ABD tarafından “uluslararası konvansiyonların alçakça ihlali” olarak değerlendiriyor. Üstelik İran’ın Suudi Arabistan Washington Büyükelçisine suikast ve Suudi Arabistan ile İsrail büyükelçiliklerini bombalama planının açığa çıktığı bahisle ABD; İran’ın uluslararası hukuk nezdinde uluslararası terör devleti olduğuna dair karar çıkartmaya yöneliyor.
*
Bölgede Suriye ve İran’a gerektiğinde müdahale edebilecek boyda tek ülke Türkiye’nin yine de Avrupalı müttefiklerinden yardım alması ve bunun şartı olarakta uluslararası hukuk tarafından desteklenmesi gereklidir.
Erdoğan misyonu doğrultusunda Kürt Sorunu çözümünde Abdullah Öcalan ile başlattığı müzakereleri aniden terkediyor ve mütemadiyen yoğalttığı askeri,polisiye,hukukî,ekonomik,kültürel,dini tahrik ve baskılarla giderek Türk-Kürt toplumunda hassasiyet oluştururken, varlığını Siyonizme endeksleyen ve oradan talimatlı PKK terör örgütünün yeniden terörize edilmesine vasıta oluyor.
*
Hakkari Çukurca hain saldırısı ardından, Eşbaşkan ve varlığını Siyonizme endeksleme saflığı içinde PKK birlikte aldıkları görevle Kuzey Irak’ta al gülüm-ver gülüm oyunundadır.
Eşbaşkan ruhunun tam orta yerinden bağlandığı görevindedir.Nasılsa Kürtleri Kuzey Irak Kürtleri temsil ediyor.Bu oyuna katılan PKK tepe yöneticileri belki kişisel ikballerini sağlamaktadır.İran ve Suriye bekliyor.
Türkiye-maalesef, uluslararası hukukun vereceği haklılıkla uluslararası PKK terör örgütüyle mücadelede olduğunun kararının verileceği süreçte daha çok vukuat bekliyor.
“Şehitler Ölmez,Vatan Bölünmez” nidalarıyla onbinlerce insan Teröre Lanet yürüyüşlerinde PKK’ya lanet ederken,Erdoğan ve iktidarını da sağduyulu yüreklerinde birikmiş engin öfkeyle yâd etmektedir.
Bir yanıt yazın