SOMALİ’YE ASKER(İYE)
Hüseyin MÜMTAZ
Somali ile ilişkilerimiz zannedildiği
gibi yeni değil.
1877’de “Re’sü’l-hafun’a
kadar olan Somali sahillerinin Osmanlı Devleti’nin koruması altında olduğunu,
İngiltere Hükümeti’nin tasdik etmesi münasebetiyle gönderilen beş bendlik bir mukavelename”
den öğreniyoruz.
Bir yıl sonra 1878’de “Somali sahillerinde Osmanlı Devleti’nin hâkimiyet
hakkının İngiltere Hükümeti’nce tasdik edildiği ve bunun Mısır Hidivliği ile
İngiltere arasında mukaveleye de derc edildiğini” de aynı şekilde Hariciye
Nezareti’ne İngiltere Sefareti’nden gelen takrirden öğreniyoruz.
1877-78, meşhur “93 Osmanlı Rus Harbi”dir
ki sonucunda Kars-Ardahan-Batum, buna bağlı olarak da Kıbrıs elimizden
çıkmıştır.
Demek “payitaht”, merkezde bu
kayıplar yaşanırken Afrika boynuzundaki Somali sahillerinin “muhafazası” için
uğraşıyordu.
Kıbrıs’ı “kirala” ama
karşılığında İngiltere Hükümetinden Somali sahillerinde hâkimiyet hakkı al.
Abdülhamit “HAN”ın üstün dış
politik dehası işte böyle olağanüstü sonuçlar doğruyordu.
“Tarih” gerçekten dipsiz derinlikte ve zengin bir hazine.. Karıştırdıkça
bakın neler çıkıyor..
Somali’ye Cumhuriyet döneminde
de asker göndermişizdir. Türkiye 1993 yılında Somali Barış Gücüne asker vermiş,
bir süre de bu güce komutanlık etmişti. Ancak 1994 yılında ABD’nin bu ülkeyi terk
etmesinden sonra Türkiye ve diğer ülkeler de Somali’den ayrılmıştı.
2008’de BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon, Somali’deki durumu kontrol
altına almak amacıyla bu ülkeye BM şemsiyesi altında asker gönderme önerisini
Türkiye’nin geri çevirdiğini açıklamıştı.
Diplomatik gözlemciler o zaman Somali
gibi Müslüman olan NATO üyesi Türkiye’nin 10 bin kişilik BM barış gücüne
liderlik yapmasını uman BM Genel Sekreteri’nin bu hayalinin de boşa çıktığını
ifade etmişlerdi.
2011’de “durumun” değiştiğini düşünüyorum.
Bazı münafıklar gibi Somali’ye
yapılan 700 milyon liralık, ve Libya’ya elden-çantayla-cash yapılan 300.000
dolarlık yardımlar olmasaydı doğal gaz-elektrik ve diğer vergilerdeki “güncellemeler”e
ihtiyaç olmayacağı fikrine katılmıyorum.
BM’nin 2,5 milyar dolarlık yardım
çağrısının 2 milyar doları karşılanırken, bu rakamın dışında yer alan
Türkiye’nin 270 milyon dolarlık yardım taahhüdünün, Gayri Safi Milli Hasılası 5,6 milyar dolar
olan Somali ekonomisinin yaklaşık yüzde 5’lik kısmına denk geldiği belirtiliyor.
Dün sanal âleme düşen şu haber “durumun”
değiştiğini, “değişen yeni duruma” bizim de bir şekilde ayak uydurmamız
gerektiğini düşündürüyor.
“Komşu Kenya ordusu, Somali
topraklarında aşırı dinci Eş Şebab örgütüne yönelik operasyon başlattı. Kenya
hükümeti sözcüsü, ağır silahlarla donatılmış askerlerin ve polislerin sınırdan
girdiklerini ve operasyonlarına bu sabah itibariyle başladıklarını belirtti. Ülkede faaliyet gösteren El Kaide ile
bağlantılı Eş Şebab örgütü hem yardım kuruluşlarının faaliyetlerini hem de
ülkeden kaçmaya çalışanları engelliyor.
Bölgede bardağı taşıran son
damla, Kenya’daki Dadaab Mülteci Kampı’nda görev yapan ikisi İspanyol ikisi
Kenyalı dört yardım görevlisinin, üç gün önce Eş Şebab tarafından kaçırılması
oldu. Kenya’nın Güvenlik Bakanı George Saitoti de, ülkedeki terörün şimdiye
kadar en yüksek seviyede olduğu dönemde olduklarını söylüyor. Birleşmiş
Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliği ise Dadaab kampında görev yapan
çalışanlarının kaçırılmasının ardından buradaki çalışmalarını kısmen dondurdu”.
İmparatorluk ve Cumhuriyet
dönemlerinde Somali’de şu veya bu nedenle asker bulunduran Türkiye; Kenya’yı bu
sıkıntılı zamanda yalnız bırakmamalıdır.
Kars-Ardahan-Batum ve Kıbrıs’ı elden
çıkarırken Somali’yi unutmayan Türkiye 2008’de geri çevirdiği Moon’un önerisini
tekrar değerlendirmelidir.
Personel sıkıntısı çekeceğimizi
de zannetmiyorum.
Bakan Bağış’ın, AB Komisyonu’nun
son Türkiye İlerleme Raporu ile ilgili olarak ileri sürdüğü şu görüşe aynen
katılıyorum.
“-Türkiye’de
Milli Güvenlik derslerine tarih öğretmenlerimiz varken, o konuda ders
verebilecek birçok sivil öğretmenimiz varken, askeriyenin ülkeyi korumakla
görevli subaylarının işini gücünü bırakarak, üniformaları ile liselerimize
gelip o dersi vermesini gerçekten bir israf olarak görüyorum. Avrupa’da hiçbir
ülkede üniformalı ordu mensuplarının liselere gidip çocuklara ders verdiği bir
örnek yoktur-.
Bakan Bağış, bu uygulamanın
hem yanlış, hem de kaynak israfı olduğunu belirterek, ders veren subayların
ülkenin savunmasında, terörle mücadelede ya da başka görevlerde
değerlendirilmesinin daha uygun olduğunu kaydetti”.
Doğru.. “Askeriye”nin ülkeyi
korumakla görevli subayları “işlerini güçlerini bırakıp” liselerde ders vererek
“kaynak israfı” yapacaklarına, oradan tasarruf edilecek subaylar “insani yardım”
babında Somali’ye pekâlâ gönderilebilir..
10 yıldır “Amerika’nın Savaşı”na
ortak olduğumuz Afganistan’ın Somali’den nesi eksik?
Zinhar “93 Harbi”nden daha kötü
durumda değiliz! 17 Ekim 2011
57’NCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ
mumtazbay@hotmail.com