ABD’nin yıllar boyunca sağladığı ekonomik,siyasi ve askeri üstünlüğü arkalayan Başkan Obama dönemi;ABD vatandaşlarına verilen,”Güvenlikleriniz;noksanlıkları olan uluslararası sisteme rağmen küresel işbirliği sayesinde yaratılacak barışçıl ve istikrarlı dünya ile sağlanacaktır”teminatı sürecidir.Ülkelerden demokrasi,hukukun üstünlüğü,insan hakları,azınlık hakları gibi siyasi kriterlere ve pazar ekonomisinde rekabetçi baskılarla başa çıkmalarını teminen bir takım ekonomik kriterlere uyum sağlamaları isteniyor.
*
Ne ki ABD ekonomik,siyasi ve askeri üstünlüğünü sağlayan askeri sanayileriyle diğer sektörlerini ivmeleyen -bu suretle,finansal sistemlerini ve ekonomilerini etkili kılan yolun sonuna gelmiştir.
Kendinden güçsüz ülkelere yaptıkları yeni nesil savaşların harcamaları çok yüksek maliyetlere ulaşmış -o nedenle,şimdilerde Arap Baharı ve bilhassa Libya,Suriye,İran gibi hedeflerin külfetinin sorunlarını daha da arttıracağı düşüncesinde ve nimetin ortaklaşıldığı gibi külfetin de ortaklaşılması talebinde bulunmaktadır.
*
Yağma Hasan’ın böreği! Bu durumda yaşamın rekabetinden Rusya ve Çin-işte,ABD’nin hedef alanında nüfuz oluşturabildikleri taktirde yeniden süper güç olmaya geliyor!Üstelik İran nükleer teknolojiye sahip olması halinde-bilhassa,ABD’nin çıkarlarını dengeleyeceği iddiasında bulunuyor.
*
Yazık ki, yaşamın bu harikûlade rekabetinde AKP iktidarıyla Türkiye’nin edilgen konumuna,ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Philip Crowley,”Tek başımıza uluslararası sorunları çözemeyeceğimizin bilincinde ortaklıklar arıyoruz.Büyük sorumluluk alarak bu rolü her zaman oynayan Türkiye,bulunduğu fizikî coğrafyada bir çok konuda ABD ve müttefikleri için önemlidir” açıklamasıyla işaret ediyor…
*
Nitekim Türkiye,ABD potansiyellerinin diriliğini teminen Arap Baharı coğrafyasında kaynakları denetimde tutmasının,hem İran’ı nükleer teknolojiden vazgeçirmek için BM ekonomik ve siyasi yaptırımlarından daha etkilisi,yaptırımların ancak bölge ülkeleri ve komşular işbirliğiyle etkili olacağı varsayımı hem de farklı Arap ülkelerinde kompakt bir siyasal bütünlük sağlanması için rejimlere yapılan müdahalelerde başrol oynuyor.Tıpkı Türkiye’de ki gibi ABD desteğinde AKP iktidarına sağlanan yargı,yasama ve yürütmede muazzam güc ve TSK ile Emniyet’in kollamasında; tavanda “Laik Devlet” -rağmen, tabanda tarikatlar,cemaat,islami toplum kuruluşları ve islami sermaye mensuplarının oluşturdukları kompakt islami-liberal yapıda işin ve aşın sahibi olmak amaçlanıyor.
*
Henüz Arap ülkeleri işin başındadır-fakat, başrolde Türkiye’de AKP;Osmanlı’dan geliştirdiği bir siyaset olarak islamcılığını siyasi ve sosyo-kültürel yapının dönüştürülmesinde alabildiğine kullanıyor.Oluşturulan merkezi,yerel ve özerk yönetimlerin himayesinde tarikat,cemaat,islami sivil toplum örgütleri ve islami sermaye ile aş ve işin odağındadır. Atatürk ideolojisi esaslarıyla belirlenen bir devletin olamayacağı,bu sıfatın demokrasi üzerinde vesayet oluşturduğu,İslamcılığın demokrasiye aykırı olmadığı zehabında yürünüyor.Teminen yeni bir nesil ve sosyo-kültürel yapı için-mesela, sigara,içki,1600cc üzerinde motorlu taşıtlara yapılan zamlarla ilgili bir soruya,”Zam yapılan sektörler veya ürünler belki sizin gibi bir kısım insanı kapsıyor”yanıtı veriliyor ve Laik kesimin cezalandırıldığı ima edilebiliyor,
Ya da verimliliği artırmak bahanesiyle mesai saatlerini sabah 5.5-6 civarında başlatarak yaşamın biyo-ritmini namaz ibadetiyle çakıştırmayı ve Türkiye’de batı sosyal yaşam tarzının değiştirilmesi hedeflenebiliyor.
*
Ya da Arap İslam coğrafyasının bütününde yapılandırılmak islami-liberal yapının oluşturulmasında nimeti paylaşmak , külfetinde ortaklaşmak üzere ABD müttefiklerinin gelişen sorunlara askeri ve siyasal çözümler bulmak üzere-tıpkı,Libya’da olduğu gibi sorunun merkezinde olmasına olanak tanınmalıdır.PKK etrafında Kürtler kurulması istenen islami-liberal yapıya rağmen kapitalist modernite tarafından yok edilmemek için yerleşik konuma oturtmak istedikleri kimliklerine özgürlük peşindedir- bu karakterle,Kürt sorununa endeksli olmaktan çıkmış kabul ediliyor.
O nedenle Türkiye -birdenbire Kürt Açılımı için PKK ile görüşmelerinden vazgeçmiştir,PKK etrafında Kürtleri toplumun hassasiyetlerine rağmen mütemadiyen yoğalttığı askeri,polisiye,hukukî,ekonomik,kültürel,dini tahrik ve baskılarla
giderek terörize ediyor-yalnızca, Türkiye’ye ait ulusal bir isyan hareketi olmaktan çıkarıp Irak’ta,Suriye’de faal uluslararası terör hareketi haline getirmeye çalışıyor.
Böylece Suriye’den-İran’a oluşan sorunlara yerinden müdahale için ABD müttefiklerinin yolu döşeniyor.
*
Bu esnada Fransız Le Figaro gazetesi Uluslararası Atom Enerjisi Kurumunun raporunu açıklıyor.
İran’ın elindeki nükleer materyali atom bombası yapımında kullanabileceğini-artık,İran’ın engellenmesinde çok gecikildiğini,17 Kasım’da raporun açıklanmasıyla jeopolitik ve diplomatik tansiyonun çok yükseleceğini yazıyor.
Nitekim İran ordusuna bağlı iki kişinin Suudi Arabistan elçisine suikast girişiminde bulunduğu söylenmektedir ve hem Suudi Arabistan hem ABD; İran’a daha ağır yaptırımlara yöneliyor,Türkiye İran karşısında daha açık pozisyon almaya zorlanıyor.
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, İran’ın Türkler’le rekabet ettiğini ve Türkiye’ye karşı saldırganca bir tavır izlediğini söylemektedir,”Herkesin şu anda öğrendiği şey, hiç kimsenin İranlılar’a karşı emniyette olmadığıdır” diyor.
*
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Yargıtay’a, KCK operasyonları kapsamında elde edilen bilgiler çerçevesinde, KCK ve BDP arasında organik bağ tespit ettiğini bildirirken,
Cumhurbaşkanı Gül, Hakkari Yüksekova’da askeri birlikleri ziyaret etmektedir!
*
AKP iktidarıyla Türkiye ABD ile islami-liberal siyasetin kurgusunda sözde hem nimeti hem külfeti ortaklaşıyor.
Vatandaşlarına vaadinde sıkışmış görünen Başkan Obama’nın küresel rekabeti gelecek kısa sürede kazanması halinde Türkiye,
İslam coğrafyasında kurulan kompakt islami-liberal yapının bir üyesidir.
Laik Devlet altında tarikatlar,cemaatler, islamcı kitleler ve sermayenin yarattığı ekonomik-sosyal değerlerin ABD ve müttefiklerine sağımını yapan Türkiye!
Başkan Obama’nın başaramaması halinde çok kutuplu dünyada,Kürdistan’ı doğuran Türkiye’dir.
Ya da gelecekte çok kısa sürede Büyük Atatürk’ün,”Anladık ki kabahatimiz kendimizi unutmaklığımızmış” ifadesinden ders çıkaran ve tedbir alma mucizesi gösteren Türkiye!