İMRALI’da çarptırıldığı ömür boyu hapis cezasını çeken Abdullah Öcalan’ın çağrısı üzerine Habur Sınır Kapısı’ndan Türkiye giriş yapan ve 4’ü çocuk 34 PKK’lıdan 7’si, Kandil ve Mahmur’dan geldikleri sırada gerçekleştirilen karşılama törenleri ve Türkiye’de katıldıkları etkinliklerde yaptıkları konuşmalar nedeniyle, haklarında açılan davada, 7 ile 10 yıl 10’ar ay arasında değişen hapis cezasına çarptırıldı.
Diyarbakır 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen karar duruşmasına tutuklu sanıklar Kandil Dağı’ndan gelen PKK’lı Mustafa Ayhan, Hüseyin İpek ile Mahmur’dan gelen Nurettin Turgut ve avukatları katıldı. Haklarında yakalama kararı bulunan tutuksuz sanıklar Fatma İzer, Menekşe Soydan, Hacı Sorgun ve Kemal Ökten ise bir süre önce Mahmur Kampı’na geri dönmüşlerdi.
ÖNCE KÜRTÇE SONRA TÜRKÇE KONUŞTU: DEVLET BİZİ ÇAĞIRDI
Esas hakkındaki savunmaları için mahkemenin söz verdiği sanıklardan Kandil grubu üyesi Mustafa Ayhan, Kürtçe savunmak isteyince sözleri, tutanaklara, ’Sanık mahkemenin anlamadığı Kürtçe olduğu tahmin edilen bir dilde beyanda bulundu’ diye geçirildi.
Yeniden söz alarak Türkçe konuşan sanık Mustafa Ayhan, savunmasını anadili olan Kürtçe’de yapmak istediğini ancak, bu talebinin daha önce reddedildiğini söyledi. Birkaç cümle beyanda bulunmak istediğini belirten Ayhan, “Bizler barış için geldik, barışa yönelik geldim. Bizler silahlarımızı bırakarak, kendi irademizle geldik. Kamuoyunun çağrısı vardı, inanarak geldim. Devletin kendi kurumu çağrı yapmıştı, biz bunun için geldik. Ondan sonraki süreç sabote edildi. Bir komploya geldik. Tüm çabamız ve emeğimiz barış içindir. Bunları özellikle belirtmek istiyorum. Başka bir diyeceğim yoktur” dedi.
Yine sanıklardan Kandil’den gelen Hüseyin İpek de, Kürtçe savunma talebi mahkemece reddedildi.
SAVUNMASI İADE EDİLDİ
Kürtçe savunma talebinin reddedilmesi üzerine Türkçe konuşan ve mahkemeye Türkçe ve Kürtçe yazılı savunma sunan sanıklardan Mahmur grubunun sözcüsü Nurettin Turgut, Türkçeyi bildiğini ancak, anadili olan Kürtçe dilinde savunma yapmak istediğini ifade etti. Kürtçe savunmasını okumak istediğini, mahkemenin izin vermemesi halinde savunma hakkının kısıtlanmış olacağını savunan Turgut, Türkiye’ye barış için geldiklerini söyledi.
Mahkeme, sanık Nurettin Turgut’un Kürtçe savunmaya izin verilmemesi nedeniyle istediği üzerine işleme konulan Kürtçe ve Türkçe savunmasını iade etti.
’BİZE BEDEL ÖDETİLMEK İSTENİYOR’
Mahkeme başkanın, bir kez daha savunma yapıp yapmayacağına ilişkin soru sorması üzerine Turgut şöyle dedi:
“Bu şartlar altında savunma hakkım kısıtlandığı için savunma yapmak istemiyorum. Türkiye’ye barış elçisi olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin çalışması sonrasında kendi isteğimizle geldik. Yalnız gerek muhalefet partisi liderleri, gerekse bir takım kişiler tarafından bizim gelişimiz ve süreç, ‘Yol kazası’, ‘Habur Faciası’ gibi isimlerle anılmaktadır. Biz barış amacıyla geldik ama iyi niyetimiz sabote edildi. Türkiye’deki art niyetli bazı düşünceler nedeniyle bize bedel ödetilmek isteniyor. Kürt meselesi yüzünden bu olaylar ve akan kanın sorumlusu biz değiliz. Bu konuda devlet yetkilidir, gerekli önlemler alınmadığı için bu sürece gelinmiştir.”
AVUKAT GÜMÜŞ: AMACA KARŞI ÇIKILMASIN DİYE TUTUKLANMADILAR
Esas hakkındaki savunmasını yapan sanıkların avukatı Fethi Gümüş, “Bu insanların gelişi konusunda İmralı, Kandil ve Ankara anlaştı; barışa katkıda bulunmak için bu insanların gelmesi kararlaştırıldı. Gelişleri temin edildi, sağlandı. Karşılıklı yapıldı. Gelişlerinde karşılıklı iyi niyet vardı. Yetkililer bu konuda çok iyi imkanlar sağlamışlardı, bir gayret içerisindeydiler. Amaca karşı çıkılmasın diye tutuklamalarına karar verilmedi” dedi.
‘SAVCI BM’YE DE DAVA AÇMALI’
Savcılık iddianamesinde sanıkları Kandil ve Mahmur grubu olarak ayrıldığını hatırlatan Gümüş, Birleşmiş Milletler’in (BM) himayesinde bulunan Mahmur’da yaşayanların örgüt üyeliğinden suçlanmasına tepki gösterdi. Gümüş savunmasında şunlara yer verdi:
“Öyleyse Birleşmiş Milletlerin aleyhine de böyle bir dava açmak gerekir. Sayın iddia makamı önce bunları yapmalıydı. O zaman sadece kamptan kalkıp barışa katkıda bulunmak için buraya gelenleri bizim yargılamamız mümkün değildir. Bu insanlar bu ülkede mağdur edilmişlerdir, mağdur sıfatıyla burada bulunmaları lazım. Köyleri yakılmıştır, sınıra yakın diye Irak’a kaçmışlardır ve BM himayesinde bu kampta kalmışlardır. Bu insanların yargılanması siyasete, hukuka, uluslar arası ilişkileri büyük bir darbedir. Müvekkillerim örgüt içerisinde herhangi bir eylemleri tespit edilmediği halde kendi iradeleri ile yetkili makamlara geldikleri ve ifade verdikleri halde neden hale örgüt üyesi konumunda yargılandıklarını anlayabilmiş değilim”
Avukat Ferda Miran ise, Kandil ve Mahmur grubunun gelişi ile ilgili her iki taraf arasında yapılan protokoller olduğunu savunarak, suç işlemeyen kişilerin Türkiye’ye gönderilerek, yargı organlarının zor durumda kalmaması amaçlandığını ileri sürdü.
Yargılamanın bittiğini bildiren Mahkeme, tutuklu sanıklar Mustafa Ayhan, Hüseyin İpek ve Nurettin Turgut’u ‘Terör örgütü üyesi olmak’, ‘Örgüt adına suç işlemek’ ve ‘Terör örgütünün propagandasını yapmak’ suçlarından 10’ar yıl 10 ay, tutuksuz yargılanan Hacı Sorgun, Kemal Ökten, Menekşe Soydan ve Fatma İzer’i de 7’şer yıl 1 ay hapis cezasına çarptırdı.
Hürriyet
Yazıları posta kutunda oku