HAYAL VE GERÇEK

 

HAYAL VE GERÇEK

 

BM Güvenlik Konseyi’nde Fransa,İngiltere,Almanya ve Portekiz’in teklif ettiği Suriye’ye yaptırım kararı, Rusya ve Çin’in vetosuyla engellenmiştir.

Veto’nun ardından Dışişleri Bakanı Hilary Clinton; ABD’nin Suriye’deki hedeflerinin doğruluğunu sonuna kadar savunacağını bildiriyor.

Rusya ve Çin; Suriye’ye müdahale yapılması halinde Suriye-İsrail savaşı ardından İran’ın da devreye girmesiyle uzun süreli etnik ve dinlerarası ihtilafların küresel cepheleşmeye neden olacağı savında ve reformların sonucunun beklenmesi görüşündedir.

Batı Rusya ve Çin, son zamanların  en  büyük diplomatik ihtilafı yaşanıyor!

*

Uluslararası toplumun bölünmüşlüğü ortadayken Başbakan Erdoğan Türkiye’nin Suriye’ye karşı tek taraflı yaptırımlar uygulayacağını duyurmaktadır.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu,Suriye’deki iç karışıklığın Türkiye için bir tehdit oluşturduğu  durumda “savaş” da dahil olmak üzere her senaryoya hazırlıklı olunduğunun altını çiziyor.

*
Başbakan Erdoğan Suriye’de yaşananları mezhep çatışması olarak sunmaktadır.
Bu konuda Beşşar El Esad,”Suriye laik olan tek Müslüman Arap devletidir. Laik ülkede mezheple uğraşılmaz.Halkımın gündeminde böyle bir şey yok. Suriye’yi karıştırmak için olayı mezhep boyutuna indiriyorlar.Her adımı atarım ama din eksenli şeriat partilerine izin vermem. Laikliğe zarar verecek örgütlenmeye izin vermem. Bana baskı yapan devlet adamları aynaya bakıp kendi laikliklerini sorgulasın. Olayların arkasında farklı gruplar var. Samimi reform isteyenlerin dediklerini yapacağım. Ama bir de şeriatçılar var: El Kaide ve Müslüman Kardeşler. PKK Türkiye için neyse, Müslüman Kardeşler de bizim için o’dur. Türkiye’nin Müslüman Kardeşler’in hamisi gibi davranması bizi üzüyor”diyor.

*

Türkiye, gelişmiş ülke olmayı belirleyen, uzun ve sağlıklı bir yaşam,bilgi ve ölçünlü yaşam düzeyi kriterlerini kombine eden İnsani Gelişim Endeksinde,dünyanın 162 ülkesi arasında 84.sıradadır.

Rağmen bir zamanların Türkçülük akımından beri hiç bu kadar yayılmacılığa özendiği  dönemi bulunmuyor!

*

İslam coğrafyasının siyasi,hukukî,ekonomi,bilgi ve güvenlik boyutlarında dönüştürülmesi stratejisi ABD’nin Ulusal Güvenlik Stratejilerinde -işte, 1957’de Eisenhower Doktrininden 1997’de Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi kapsamında Büyük Ortadoğu Projesiyle yer alıyor.

O strateji bugün Türkiye siyasetini,ekonomisini teslim almıştır,bir yanda da  kültür elçileri vasıtasıyla -mesela, ABD’de önemli stratejik araştırma merkezi  Stratfor’un Başkanı George Friedman’ın, Türkiye’nin bölgesindeki gücünü artırmaya başladığı ve 2040 yılına kadar Osmanlı toprakları üzerinde tek süper güç olacağı gazlamasıyla,

Gelişmiş ülkeler sıralamasında 84.sırada Türkiye’de  halkta müthiş bir cazibe oluşuyor,akıllar çeliniyor!

*

Nasılsa AKP iktidarı, Büyük Atatürk’ün,”Uygarlık yolunda başarılı olmak yenileşmeye bağlıdır.Uygarlığın buluşları, teknik harikaları, dünyayı değişmeden değişmeye uğrattığı bir dönemde yüzyıllık köhne düşüncelerle, mazi severlikle varlığı koruyup, sürdürmek olasılığı yoktur”işaretinden çıkarımsızdır ve Türkiye ekonomisinin ve siyasetinin ne çok kırılgan olduğuna bakmaksızın  tek süper güç olmak macerasına öykünüyor ve öykünmenin  Türk halkına yansımasına ortaklık ediyor!

*

Türk dış politikası Büyük Atatürk’ün,”İnsanları mesut edeceğim diye  onları birbirine boğazlatmak gayr-ı insanî ve son derece teessüfe şayan bir  sistemdir. İnsanları mesut edecek yegâne vasıta, onları birbirlerine  yaklaştırarak, onları birbirlerini sevdirecek, karşılıklı maddî ve manevî  ihtiyaçlarını temine yarayan hareket ve enerjidir. Cihan sulhu içinde  beşeriyetin hakikî saadeti, ancak bu yüksek ideal yolcularının çoğalması ve  muvaffak olmasıyla mümkün olacaktır” ifadesine eşdeğer,”Yurtta barış,dünyada barış” ilkesine rağmen,öykünmeci AKP iktidarı abartılı  bir özgüvende,kibirli ve çatışmacı bir dış politika izliyor.

*

Osmanlı toprakları üzerinde tek süper güç olmak hayalinin büyüsüyle, Arap İslam ülkelerinde Tunus,Libya,Mısır’da  temin edilmiş ordular ve polis güçleri,İslami sivil toplum kuruluşları  ve islami sermaye odaklarıyla birlikte rejimlerin değiştirilmesine hizmet veriliyor.

İşte İstanbul’da Suriyeli muhalefet gruplarının Ulusal Konsey kurmalarına,Suriye içinde ve dışındaki muhaliflerin birleşik bir cephede toplanmasına,Suriyeli sivil halkın korunması için uluslararası çağrılarda bulunulması destekleniyor.

*

O esnada batının  ekonomik ve siyasi yaptırımları  Suriye ekonomisini zora sokmuştur.

Avusturya,Almanya ve İsviçre Suriye’nin  basılı banknotlarını teslim etmiyor, Suriye rejimi giderek maaş ödemelerini yapamıyor.

Suriye zenginleri de paralarını dış ülkelere çıkarmaktadır.Turizm,sanayi ve ticaret  hayatı giderek hareketsizleşiyor.

Başbakan Erdoğan’la birlikte Türkiye’nin de  uzunca bir dönemdir meşruiyetini sorguladığı Esad rejimine siyasi ve diplomatik ilişkileri sınırlayacağı, Suriyeli yetkililere  seyahat yasağı getireceği, rejime yakın olan kişi ve kurumların mal varlıklarını donduracağı anlaşılıyor.

Ne ki,  terörist ve silahlı militanları cesaretlendiren Batılı ülkelerin uyguladığı yaptırımlar nedeniyle zarar görmekte olan Suriye’nin;BM güvenlik Konseyinin yaptırım kararının veto edilmesiyle önüne geniş bir koridor açılıyor!

Esad rejimini düşürmenin çok zor olduğu  görülüyor.

*

Suriye’de rejimin düşürülmesi sadece Türkiye’nin hedefleriyle ilgili olsa,Türkiye’nin Esad rejimine cephe alırken muhaliflere arka çıkarak geleceğine siyasi yatırımda bulunduğu  düşünülebilir.

Fakat ABD,İsrail ve batılı müttefiklerin giderek ekonomik durgunluğa girilen şu süreçte,bir yanda çok kutuplu dünya taleplerinde Rusya ve Çin’in rekabeti,öte yanda İran’ın mütemadiyen nükleer gelişimini sürdürmesi karşısında kaybetmeye yazdıklarını mı görmek gerekiyor?

Öyleyse İslam coğrafyasının dönüştürülmesi stratejisinde yeni bir sürüme ihtiyaç bulunuyor.

 

*

Tam bu noktada ABD,İsrail ve batılı müttefikleri adına ve süper güç olmak hayaliyle öykünmeci,aşırı özgüvenli,kibirli ve cüretkar Türk iktidarının yeni bir atılımı mı  geliyor?

Suriye’ye yapılan yaptırımların başarısına karşı  Doğu Akdeniz’de ve Irak-İran sınırındaki yeni destek koridorlarını kesmek!

Sonrasına Dışişleri Bakanı Davutoğlu işaret ediyor,”Savaş” diyor.

Mustafa Kemal Atatürk

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir