EĞRETİ KAPICI
Hüseyin MÜMTAZ
Senaristin tuzu kurudur, sırtında yumurta küfesi yoktur.
Dilinin kemiği, bilgisayarındaki yazıcı kartuşunun dibi yoktur.
Veya hepten “uçar”, o zaman da “hayali amma da genişmiş” olur; biraz zorlarsanız Steven Spilberg havalarına girer.
Senarist , “yazar”.. Keyfine, kafasının hava durumuna, ruh haline, küs haline, keyif haline göre yazar oğlu yazar..
Sıradan oyuncular her senaryoya maydanoz olur.
Benim tercihim, senaryoların maydanoz olduğu oyunculardır. Öyle oyunculara kolayına senaryo beğendiremezsiniz.
Fakat ille de o oyuncuyu istiyorsanız, senaryoda istediği değişiklikleri yapmaya mecbur kalırsınız.
İşte onlar “sanatçı”dır. Gerisi her davulun önünde oynayan figüranlıktan öte gitmez, ancak filân “sanatkârlar kahvesi”nde taş oynar.
Dünya “ekonomik”tir, yaşamak “ekonomiye bağlı”dır.
Kişi, “doğduğu” değil, “doyduğu” yere gider.
KKTC’de asgarî ücret brüt 1300 lira, Türkiye’de 599 liradır.
Sizce “iş göçü” nereden nereye doğru olur?
Vasıfsız işçiler, benzinlik pompacıları, restoranlarda bulaşık yıkayanlar, komiler, temizlik şirketlerinin elemanları, evlerde temizliğe gidenler, hasta bakan refakatçiler, süpürücüler, araç sahibi taksicilerin yanında çalışan gündelikçi şoförler sizce nereden nereye “akar”?
Hâl böyleyken AB’ye girmek üzere olduğu varsayılan Türkiye’nin filan şehrinin feşmekân mahallesindeki muhayyel bir apartmanda geçen bir senaryo yazılır, filme çekilir.
Apartmanın “kapıcılığına” senarist, KKTC’li bir aileyi (adam, karısı ve kaynanası) uygun görmüştür, “goyyu Kıprıs ağzıyla gonuşturur gendilerini”.
Sonrasını seyretmedim, kapattım.
AB’ye kabul edileceğini düşünen “Anavatan”, “Yavruvatan”ı apartmanın kapıcısı olarak mı görmektedir?
E, Rumlar da zaten öyle düşünmüyor mu? “Görüşmeler”deki bütün kurguyu Rumlar, AB Üyesi Rumlar’a “yamanmış” bir Kıbrıs Türk azınlığı üzerine kurmuyor mu?
30 yıldır AB üyesi Yunanistan’ın, dolayısı ile yine 30 yıldır AB vatandaşı olan Batı Trakya Türkleri’nin fert başına düşen milli gelirleri neden AB vatandaşı Yunanlıların beşte biridir?.
Neden Batı Trakya’da işsizlik oranı Yunanistan’ın diğer bölgelerine göre üç misli daha fazladır?
Bahse konu film bir hayalet masalı, hayal görüyor.
Avrupalılar eğer Türkleri kendileri gibi “birinci sınıf” Avrupalı görselerdi, biz Tanzimat-Islahat Fermanları zamanında taa 1839’larda zaten Avrupalı olmuş, 1963’te de Avrupa Topluluğu’na kabul edilmiştik.
AB sarmalında kendi azınlıklarına hoş görünmeye çalışan/hassasiyet gösteren Türkiye, Kıbrıs Türkü’nü de bir başka türlü “azınlık”, bir ayak bağı olarak mı görmektedir?
Öyleyse onun alınganlıklarına neden aynı hassasiyeti göstermiyor?
Keşke senarist, o senaryoyu yazmadan önce bir hafta sonu Kıbrıs’a gidip Lefkoşa, Magosa ve Girne’de vasıfsız iş gücü profilini bir inceleseydi.. Gece sokak aralarının, park kanepelerinin, otoparkların; kumarhane, restoran ve gece kulübü önlerinin “demografik yapısını” bir inceleseydi.
Kıbrıs’ta apartman var mı, olanların da kapıcıları var mı, varsa “kimler” olduğunu bir görseydi.
Senaryo yazarı “gendine” başka kapıcı bulsun.
80 milyonluk Türkiye’de, KKTC vatandaşı bir kapıcı aile olduğunu bana ispat etsin, kendisine bu sütunda hiç üşenmeden methiyeler düzeceğimi de iyi bilsin. 26 Eylül 2011
57’NCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ
Bir yanıt yazın