DÜŞ
Başbakan Erdoğan, BM Genel Kurulunun açılışına katılmak üzere gittiği New York’tan pek çok temasta bulunmuş olarak yurda döndü.
Temasların anafikrini Akdeniz Havzası ve Ortadoğu’da yaşanan radikal değişimler,dünya ekonomisine yansısı veTürkiye’nin rolü oluşturdu.
Başbakan Erdoğan Büyük Ortadoğu ve Medeniyetler İttifakı projelerindeki görevlerine ek olarak Küresel Antiterör Forumu’nun eşbaşkanı oldu.
*
Tarih boyunca milletlerin kimisi yaşamsal hedeflerinde siyasi sınırlarını koruyup, vatandaşlarının ihtiyaçlarını sağlayarak gelişmenin planlarını yaptı kimiside bunun ötesinde hedefler koydu.
Ötesinde hedef koyanlar dünyaya egemen olmak, dünyada güçlü olmak, dünya ekonomileri içinde hakim olmak gibi hedeflerle kendilerini biçimledi.
Ruslar Çarlık döneminden bu yana sıcak denizlere inmek istedi ya da Yunan’ lılar, Bizans İmparatorluğu’nun mirasçısı olup Megola İdea’ nın ardından gitti.
*
1957 de,”Orta Doğu’ da Barış ve İstikrarın Korunması ” na yönelik Einsenhower Doktrini, 11 Eylül Saldısı sonucunda, liderliğini Rumsfeld, Perle, Chaney, Wolfowitz’ in yaptığı, “Orta Doğu’ da ABD nin Yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi Belgesi” ile geliştirildi.
Doktrin; Doğu’da Orta- Asya ve Moğolistan sınırları, batı’ da Moritanya ve Fas’ tan, kuzeyde Kafkasya- Türkiye ve güneyde Somali’ ye kadar uzanan bölge içinde kalan coğrafyada siyasal, hukuki, enformasyon, ekonomi ve sosyal politikaları içeren global bir yönetim ve uygulamayı içeriyor.
Bu alan içinde kalan İslam Coğrafyasının uzun vadeli dönüşüm stratejisidir ve Büyük Orta Doğu Projesi olarak anılıyor.
*
Başbakan Erdoğan,bu projenin eşbaşkanıdır ve merkezinde anayasası Tevrat ve amacı Tevrat’ı yerleştirmek olan teokratik İsrail’in bulunduğu ve etrafındaki bölgede ABD çıkarlarına şemsiye oluşturan ülkeleri kurguluyor.
Erdoğan iktidarı boyunca bu projeler yönünde etraf ülke Türkiye’yi ekonomik,siyasi,hukuki ve askeri anlamıyla değiştirmiştir. Şimdilerde bu çerçevede yeni jenerasyon yetiştiriliyor.
*
Üstelik bugün New York’tan gelen Başbakan Küresel Antiterör Forumununda eşbaşkanıdır.
El verdiği Arap İslam ülkelerinde ordular ve polis güçleri desteğinde İslami sivil toplum kuruluşları ve islami sermaye odaklarıyla birlikte rejimlerin değiştirilmesine hizmet vermesi öngörülüyor.
Toplumsal hayat,siyaset ve kültürün tarikatlar,cemaatler, dini kurumlar ya da islami sivil toplum kuruluşlarıyla İslamın adalet, doğruluk,dayanışma, zekat ve infak temelini oluşturan konularında değil dini ritüeller üzerinde oluşturulması planlanıyor.
Lâik devlet ise dini ritüellerle bezenmiş ve bu karakterle oluşmuş ülkelerin yarattığı değerlerin küresel ekonomiye kazandırılması görevini üstleniyor.
*
Farklı sosyal,etnik özelliklere sahip,değişik mezhep,cemaat,aşiret,kabile ailesinden gelen,dini eğilimler üzerinden kardeşlik fikri ve dayanışma hissi içerisinde ahlaki fazilet ilkesine (FÜTÜVVET) bağlı islami sivil toplum kuruluşları, dini ve mesleki birlikler,esnaflar,üreticiler, ticaret erbabı,sanayiciler,finansörlerin teşkilatlanmasıyla, aynı histe yeni devlet organizasyonu bileşkesinde yeni bir Arap ruhu geliştirilmesi hedeftir.
Ahlaki fazilet ilkesine bağlı kılınacak halkların,zenginlik ve otoriteye karşı ilgisizliğinin giderek iktidara ya da küresel hegomona karşı muhalefet yapmayı engelleyeceği düşünülüyor.
*
Bakınız Fransa’da Le Monde yazarı Alain Frachon aynı temada,”Başbakan Erdoğan’ın misyonundaki başarısını şu kokteyl oluşturuyor. AKP lideri moderniteye açılan kapılardan birinin devletin lâikliği olduğunu inkâr etmiyor ama bir yandan da özellikle fütühat mantığına sahip yeni nesille,muhafazakar islamın baskın kültür olduğu sokağa bağlılığını bırakmıyor” diyor.
*
Eşbaşkan Erdoğan’ın projelerinde daha ileri aşama şöyle olacaktır-ki,bu gerçek bir siyonist rüyadır!
*
Elbette,Avrasya’da mütemadiyen bir hakimiyet kavgasını vermek düşünülemez.O halde Türkler,Araplar ve Slavlar güçlerini birleştirmelidir.
Konstantiniye; Türklerin, Slavların ve Arapların yeni Osmanlı Başkenti olmalıdır.
Brüksel, New York, Pekin ve Konstantiniye!
Yüzyıldır süren savaşların sonu!
Ruslar’da Türkleri oradan çıkarmadan İstanbul’u Başkent yapabilirler-ki, Konstantiniye zaten Yunan Başkentidir de…
Ya “Türkler”!
Onlar Kırım ya da Taşkent ile komşu olurlar.
Yakutistan’ ın elmas madenleri ve Pravoslav Türklerinin diyarları da tek bir Rus’la savaşmadan elde edilir.
Genişletilmiş Orta Doğu hep ait olduğu Avrasya’ ya dahil olur ve Wasington’dan, Londra’dan,Brüksel’ den gelecek emirlere boyun eğmez.
Çok uzak bir yer olan “Türkiye”, Bağdat’la Kiev’den, Belgrad ve Kahire’ den , Vladivostok ve Ankara’ dan gelenlerin başkenti Konstantiniye olan buluşma yeri olur!
*
Eh! Bize de Nazım Hikmet okumak,anlamak ve sorumluluğunu almak düşer.
“Dörtnala gelip Uzak Asya’dan
Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan
Bu memleket bizim!
Bilekler kan içinde, dişler kenetli
ayaklar çıplak
Ve bir ipek halıya benzeyen toprak
Bu cehennem, bu cennet bizim!
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın
Yok edin insanın insana kulluğunu
Bu davet bizim!
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
Ve bir orman gibi kardeşcesine
Bu hasret bizim! ”