ERDOĞAN’IN FİLİSTİN OYUNU
Filistin lideri Mahmud Abbas, 23 Eylül’de BM Güvenlik Konseyine tam üyelik için başvuracağını açıklıyor.
Güvenlik Konseyinin onayını alması halinde Filistin, BM örgütünde tüm haklara sahip bir üye oluyor.
Ya da BM örgütünün oylama hakkına sahip olamayan gözlemci ülkesi haline geliyor-ki,her iki sonuçla, Filistin Devletinin bağımsızlığının tanınması ve uluslararası platformlarda İsrail’e karşı elini güçlendirmesinin yolu açılıyor.
*
Arap İslam ülkelerinde rejim değişikliklerinin sürmesi ve Filistin-İsrail müzakerelerinden sonuç alınmaması ABD ve İsrail’i bu senaryonun gelişmesini önlemek gayretine sevk etmiştir!
ABD Güvenlik Konseyinde Filistin’in üyelik talebini veto ederse;İsrail’i koruyacağı,Türkiye’yi harcayacağı bir sonuçla karşı karşıya mı kalıyor?
*
Siyonizm;merkezinde İsrail’in bulunduğu, etrafındaki bölgede ABD çıkarlarına şemsiye oluşturan ülkeler istemektedir.
Anayasası Tevrat ve amacı Tevrat’ı yerleştirmek olan teokratik İsrail;Genişletilmiş Ortadoğu ve Medeniyetler İttifakı projeleriyle Türkiye’de başardığı değişimi Arap İslam ülkelerine henüz yansıtıyor.
Türkiye destekli Arap İslam ülke muhalifleri ülkelerindeki rejimi, orduları ve polis güçlerinin desteğiyle İslami sivil toplum kuruluşları ve sermayeleri öncülüğünde islami liberalizme dönüştürüyor.
*
Yeni rejimlerde, dini arayışlarını öne çıkaran partileşmeye inanan siyasetçi ve yöneticilerle lâik bir devlet çatısı altında;
Ekonomik yapıda dinin esasını oluşturan mülkiyet ya da malın ve nimetlerin paylaşım ve bölüşümünde liberal,
İslamın adalet, doğruluk,dayanışma, zekat ve infak temelini oluşturan konularında değil, ritüellerinde sosyolojik yapılar oluşturuluyor.
Bu suretle İslam dininin içi boşaltılırken,Türkiye’den Arap İslam ülkelerine ve halklarının siyonizmin nihai buyruğuna alınması hedefleniyor.
*
Türkiye uygulaması ve Arap Baharının gelişimi sürecinde Başbakan Erdoğan’ın Kahire’de, “Türkiye’de anayasa, laikliği devletin her dine eşit mesafede olması olarak tanımlar. Mısır’ın da laik bir anayasaya sahip olmasını tavsiye ediyorum” ifadesinde ki;
Laikliğin; bir yanda tarikatlar,cemaatler ve dini kurumlar vasıtasıyla toplumsal hayat,siyaset ve kültürün dini ritüellerle bezendiği,öte yanda bezeli bu toplumu devletin küresel siyasi ve ekonomik kriterler dengesinde tutan bileşke olarak anlaşılması -bu yönüyle de, Atatürk’ün Lâik ilkesiyle asla benzeşmediğini belirtmek gerekiyor.
*
Başbakan Erdoğan’ın laik anlayışı, “Allah’ın indirdiği hükümlerle hükmetmeyenler kafirlerdir” meali benzeri ayetlerden “Hakimiyet”in; tanrısal egemenliği dünyevi-siyasal alanda da tesis etmenin dini bir zorunluluk olduğundan hareket eden-başta İran İslam Cumhuriyeti,Orta Doğu’nun en etkili dini ve siyasi gruplarından Müslüman Kardeşler ve Filistin’de HAMAS örgütünün tepkisine neden oluyor.
*
İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad,”Bugün İslam ülkesi ve diğer ülkelerde yaşayan insanlarda muazzam bir uyanış başlamıştır. Bu hareket hedefe varana kadar güçlendirilmelidir”diyor. Hedefe varmak içinde Allah’ın kendi fıtratında yarattığı insanın; sonsuz hayat ve İlahi yakınlığa kavuşmak için hazır olması -teminen, dünyayı sevgi ve İlahi-insani değerlere dönüştürmek zorunda olduğundan bahisle lâikliğin vahdet ve birlik taraftarı insanları bölmek için ortaya atıldığını belirtiyor.
Erdoğan’ın lâik anlayışının Haçlı anlayışı olduğu imasında bulunuyor.
*
Müslüman Kardeşler Örgütü sözcüsü Mahmud Gozlan, Mısırlıların İslami bir devlette ısrarcı olduğunu belirterek,”Türkiye’de eğer bir erkek bir kadını yatakta bir başka erkekle yakalarsa onu yasalara göre cezalandıramaz,çünkü buna orada izin vardır. Bu açıdan Türkiye, İslam şeriatını ihlal etmektedir.Başka ülkelerin deneyimleri Mısır’da taklit edilemez. Türkiye’de laik devleti empoze eden şartlar, Mısır’daki mevcut şartlardan farklıdır” diyor.
*
Filistin’de Gazze Şeridini kontrol eden HAMAS örgütü ideolojik olarak Mısır Müslüman Kardeşlerle benzeşmekte ve İslami Cihad’a özel önem vermektedir.İslami kurallara bağlı bir yaşam öngörüyor ve İran ile pragmatik yakınlık yürütüyor.
İşgalci saydığı İsrail’i tanıyacağı garantisi vermiyor-rağmen,İsrail’in 1967 sınırlarına çekilmesi halinde kendini müzakerelere açık tutuyor.
Gelişmeler üzerine HAMAS Genel Sekreteri Ramazan Abdullah, Arap toplumlarında İslami uyanışın HAMAS ve Lübnan Hizbullah’la şekillendiğini ve bunun bütün Filistin topraklarını kapsaması gerektiğini söylüyor!
*
Bu hengame; Siyonizmin, Genişletilmiş Ortadoğu ve Medeniyetler İttifakı projelerinde istenilen noktada olmadığını gösteriyor.
İsrail ve Filistin arasında henüz Kudüs’ün sınırları ve statüsü sorunu dahi halledilememiştir.
O nedenle ABD ve İsrail, Filistin’in İsrail ile müzakerelerinden sonuç alınması ardından bağımsızlık başvurusunda bulunulmasını istiyor.
*
Bu istekten bir hisse de Başbakan Erdoğan’ın payına düşmektedir!
Erdoğan Kahire’de Mahmud Abbas’la BM’de yapılacak oylamayı ele aldığı görüşmede,”Filistin devletinin tanınma zamanın geldiği ve BM’de Filistin bayrağının dalgalanması gerektiği” görüşünü bildirmiştir.
Şimdi Başbakan Erdoğan payına düşen hisseyle BM 66. dönem açılış toplantılarına hareketi öncesi ABD ve İsrail’i kırmıyor!
Filistin Bağımsızlık başvurusunu,”BM Genel Kurulu toplantısından sonra nihai kararımızı açıklarız” diyerek üzerine düşen riski öteliyor.
*
ABD’nin Filistin üyelik başvurusunu reddetmesi için kendisiyle birlikte İngiltere,Fransa,Almanya,Bosna,Portekiz,Gabon,Kolombiya ve Nijer’den en az 6 sını olumsuz oy kullanmaya ikna etmesi gerekiyor.
Başbakan Erdoğan ötelendiği noktada ABD ‘nin bu üyelerden en az 6 olumsuz oy çıkaracağından emindir.
O nedenle yine mangalda kül bırakmıyor,”Filistin’in BM tarafından bir devlet olarak tanınması girişimine ABD’nin vetosu şık değil”diyor.
*
Devlet Bahçeli,”Yalan Abidesi”,Kemal Kılıçdaroğlu,”Hiç kimse kamuoyunu yanıltmamalıdır” sözleri tam isabettir.
Pekalâ! Büyük Atatürk,”Memleket mütesanit bir vahdete muhtaçtır.Alelâde politikacılıkla milleti parçalamak hıyânettir” derken kimleri kastediyor?
Bir yanıt yazın