NUR TOPU GİBİ “KALKAN”IMIZ OLDU
Hüseyin MÜMTAZ
Biz “Genişlettirilmiş Arap Baharı”nın “içselleştirilmesi” ile uğraşırken mevsim Eylül’e, sonbahara döndü.
Ve Ortadoğu coğrafyasındaki herhangi bir cami kapısına terkedilen nur topu gibi “kalkan” adlı bebeği getirip kucağımıza bırakıverdiler.
Gerçi Mısır’ın Refah sınır kapıları ve tünelleri modern çağın ürünüdür ama Gazze-Birüssebi-Tih sahrası, Süveyş Kanalı ve İmparatorluğun Dördüncü Ordusunun o gece İngiliz’e esir düşen zabit, erat ve efradını barındıran Seydi Beşir esir kampı 14-15 Ocak 1915 gece yarısından beri o coğrafyadadır.
Bahsedilen mekânların hepsinde yüzlerce cami vardır, o camilerin kapısına o tarihten bu yana binlerce çocuk terkedilmiştir ama “kalkan” ismi verilenin neden ille de getirilip bizim kapımıza ve neden şimdi bırakıldığı ise çakma tarihçilere bırakılmayacak kadar önemli bir konudur.
Çünkü tarihi yazan, yapana sâdık kalmalıdır ve tarihi de taş devrinden beri “galipler” yazar.
Şu şekilde yazar;
Tolga TANIŞ, WASHINGTON’dan bildiriyor; (17 Eylül 2011)
“Türkiye ile imzaların atılması ve sistemi tamamlayacak avcı füzeler için Romanya ve Polonya ile anlaşmaya varılmasının ardından ABD Dışişleri yetkilileri, Türk gazetecilerin davet edilmediği toplantıda Amerikan medyasına bilgi verdi. Adının açıklanmasını istemeyen iki üst düzey Beyaz Saray yetkilisi, bu sistemin İran’a karşı oluşturulduğunu ve ABD’nin Türkiye’ye kuracağı radardan sağlayacağı istihbaratı İsrail’in savunmasında kullanacağını ilk kez açıkça doğruladı. ..Beyaz Saray yetkilisi şöyle dedi: ‘Bu bir ABD radarıdır. Dünyanın her tarafındaki ABD radar ve sensörlerinden gelen veriler, füze savunmamızın verimliliğini artırmak için birleştirilebilir. Hiçbir anlaşma, bizim İsrail Devleti’ni savunma kabiliyetimizi kısıtlayamaz. Sistemin mimarisi, başta İran olmak üzere, Ortadoğu’dan gelecek balistik füze tehditlerine karşı koruma sağlanması için tasarlandı. Hedef asla Rusya değil’. Yetkili, İran’ın füze kapasitesini daha da geliştirmesi durumunda sistemin güncelleneceğini de sözlerine ekledikten sonra, ‘Radar anlaşması Türkiye ile bir al-ver pazarlığı değildi. PKK ile mücadelede Amerikan insansız uçakları Predator’lar konusunda yapılan görüşmeler bu meseleden bağımsız’ diye konuştu. Türk kaynaklar ise anlaşma imzalandıktan sonra Türkiye’nin kalkanda bir karar değişikliğine gitmesinin söz konusu olmadığını vurguluyor”.
Üstelik; “NATO, radar ve avcı füze konumlarını belirlerken olası saldırıların NATO hava sahası dışında kalmasını hedefliyordu. Ancak öyle olmadı. Malatya Kürecik’teki üsse kurulacak Füze Savunma Sistemi radarları, uzun menzilli bir füze batıya doğru ilerlerken bunu Romanya’daki Deveselu Hava Üssü’ne bildirecek. Ateşlemeyi fark eden radarların uydudan aldığı komutlar imha işlemleri için avcı füzeleri harekete geçirecek. Ancak uzmanlar, İran’dan ya da Rusya’dan havalanacak ve Malatya’daki radarı hedef alacak bir füzenin, en yakın yerden havalanacak NATO füzesiyle Malatya’ya varmadan imhasının imkânsız olduğuna dikkat çekiyor. Bu açık, biraz daha geniş okunacak olursa, inşası planlanan sistemin Türkiye’nin doğusundaki herhangi bir hedefe yönelmiş bir düşman füzesini bertaraf etme şansı yok gibi”.
Yâni özetle İsrail’i “koruyacağız” derken Yozgat’ın doğusunu “koruyamayacağız” ama…
Mangalda da kül bırakmayacağız..
“Ukrayna’yı AB’ye yakınlaştırmak için Yalta’da düzenlenen toplantıda Ukrayna Cumhurbaşkanı’nın açılış konuşmasını dinleyen Bağış, Peres’e söz verildiği sırada salonunu terk ederek protesto etmiş”, onun konuşması bitince de salona geri dönmüş.
- Peres kim bilir ne kadar üzülmüştür?
2.”Kalkan” ile ilgili bu ufak “ayrıntılardan” Bağış’ın acaba haberi yok muydu?
19 Eylül 2011
57’NCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ
Bir yanıt yazın