Şuursuzluk (bilinçsizlik) ve kasıtlı sorumsuzluk, çok büyük bir onursuzluktur.
12 Eylül 2011 günü ve gecesi şehir sokaklarına çıkıp, taşkın kutlamalar yapmak; Sovyet Kızıl Ordusu’nun Ermenistan’dan girerek, “istikamet sahalar denilen ve ‘önünde kapalı kapılar bulunmayan’ halkın” düşmanla birleşip; TC’ni; ASSC (Anadolu Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti) yapmak isteyenleri unutmak, ihanet şebekelerinin bakiyesi olmak demektir.
Nisyan (unutmakla) Malul Hafıza-i Beşer
Lütfen hatırlayın, 12 Eylül öncesi aktörlerin; Sağ-sol diye böldükleri ülkede, taraflara silah vererek çatışmaları körüklediklerini; Dinci, solcu, mason, dönme ve devşirmelerin, kendi yarattıkları terörü gerekçe yapıp demokrasiye silah çektiklerini; Dolayısıyla kanlı-kirli oyunlar, kardeş kavgaları, soygun-vurgun, yağma ihtirası, kin ve intikam hırsının müdahaleyi zorunlu kıldığını;, Askeri müdahalenin ise, emir ve kademe zincirine uygun olarak yapıldığını; Anarşi ve terörün derhal kesildiğini, devletin avdet ettiğini, ülkede can ve mal güvenliğinin sağlıklı, kalıcı ve sağlam bir şekilde temin-tesis edildiğini asla göz ardı etmemek,unutmamak gerekir.
Dönemin ABD Başkanı Jimmy Carter’a haberi ileten CIA Ankara İstasyon Şefi Paul Henze’nin ‘Bizim çocuklar başardı’ dediğine dair iddia, iğrenç bir yalan ve iftiradır. Zira ABD 27 Mayısçıdır. 12 Eylül, 27 Mayıs’ı tekzip ve Türk milletini bu lânetten tenzih etmiştir.
Kaldı ki, 12 Eylül “27 Mayıs Esaret ve Anayasa Bayramı” gibi iğrenç bir yalan, iftira ve tahrik bayramını “anayasa denilen paçavrası ile birlikte” çöpe atmıştır. Ayrıca, Dünyada iki yılda “kendi iradesi ile” iktidarı halka ve sivil siyasete devreden tek örnektir.
Siyasette boşluk;
27 Mayıs’ı sürdürme ve “boşluğu” doldurma çabaları:
Nitekim 12 Eylül’e “İslâmcı” diyen Amerikancı ve sabık 27 Mayısçılar, derhal, sivil görüntülü bir din devleti kurmak için kolları sıvadılar. Bu amaçla Kenan Evren’in eline Kuran verip meydanlara çıkartarak “hamasi” nutuklar attırdılar. Sivil siyasete geçildikten sonra da, bir tür Muaviye politikası uygulayıp; Bu gerici, yobaz, peşkeşçi ve kıyıcılığın adını da utanmadan “Atatürkçülük” koydular, bu mel’un ve müzmin, Türk İnkılâbı düşmanı 27 Mayısçılar!…
Süreçte; toplumun tarihi Türk kimliği hızla aşındırıldı. Bu kimlik eleştirildi; hatta faşist, ırkçı olarak nitelenip lânetlendi. Milli hafıza silinmek, devletin en değerli arşivleri yok edilmek istendi, milli kimlik yerine din kimliği kaim kılınınca, toplumu yönetmek kolaylaştı.
Açıkçası “hile, desise ve ABD icazeti ile” 1983’de gelenlerin ideolojisi Türk-İslam sentezi falan değil, sadece uşaklık ve din tüccarlığı idi. Zira onların dini Hz. Muhammed’in öğretisinden kaynaklanan ve Kur-an’ı Kerim’e dayalı arı-duru, halis ve hakiki İslam değil; Bir nevi Hıristiyanlığa biat etmiş uyduruk İslâmcılık, Evangelizm veya Ortodoksluktu..
Bu süreçte Milli Görüş denilen dinci çizginin önü açıldı. Strateji gereği yandaş darbeci paşalar; operasyonlarla (28 Şubat v.d.) bu çizgiyi mazlum ve mağdur duruma düşürüp bile bile bunlara iktidar yolunu açtılar. Yani; bu iktidar 12 Eylül darbesinden sonra kurgulanan siyasetin pırıl pırıl çocuğu olarak doğdu ve “post modern darbelemelerle” iktidara geldi.
İşte bu nedenledir ki!…
Cumhuriyet tarihinin en büyük kırılma, sırtından vurulma ve yere düşürülme vakıası olan 27 Mayıs’ın vesayet, despotizm, cunta ve sulta, encümen-i daniş-i veraset unsurları:
“Devlet idaresinde, millet iradesinin hâkim kılınmasına dair” 1982 Anayasasında yer alan insan hakları, adalet ve demokrasi hükümlerini ilga ederek; Milletin vekil seçme hakkını; cebren gasp ve hileyle; ‘kinâyeten lider nam sergerdelerin keyfine terk eden’ vesayet, sulta ve cunta; “kuduz köpekler, vampirler ve köşeye sıkışmış domuzlar” gibi hırçınlaştı. Yönetime el koyduğu 1960 kalkışmasından beri, kendinden menkul her melâneti halka saçan Cumhuriyetin birikim ve milletin mallarını hayâsızca yağmalayan bu güruh; Menfur maksadını tahakkuk için keyfince atadığı ve uyduruk bir seçim ritüeli yoluyla (sözde) meşrulaştırdığı emir kulu, memur ve uşaklarına gözdağı vererek sıkıştırmaya çalışıyor.
NOT: Bundan 50 yıl önce, 16 ve 17 Eylül 1961 tarihlerinde alçakça katledilen “Demokrasi Şehitleri”
Başvekil Adnan Menderes ile Vekilleri Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu’yu rahmet, minnet
ve şükranla anıyoruz. Aziz ve Mübarek Ruhları şâd olsun. 17 Eylül 2011
**
EK: DOSYA
WEB:
Bir yanıt yazın