ARAP BAHARI KIŞA DÖNÜŞÜRKEN

 
ARAP BAHARI  KIŞA DÖNÜŞÜRKEN
7-8 Eylül’de Rusya Yaroslavl’da, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de katıldığı, 3.Küresel Politika Forumu toplanıyor.

Gündemi, “Zengin ve Yoksul:Adalet Nerede?”,”Küresel Güvenlik ve Yerel  İhtilaflar”,”Çok Etnikli Toplumlarda Demokratik Kurumlar” başlıklarında küresel güvenlik,bölgesel çatışmalar ve kişisel özgürlükler gibi konular belirliyor.
*

Forumun amacını ise ABD ve AB borç sorunlarının küresel ekonomide yavaşlama, beraberinde  yeni bir finans krizi ve esenlik için ülkelerin mutlaka büyümelerinin sağlanması gerekliliği,Arap Baharı ile ilgili  gelişmeler ve iklim değişikliğinden hareketle finansal krizler ve çözülemeyen küresel problemler için “Dünya Hükümeti”nin kurulması öngörüsü oluşturuyor.

Dünya Hükümeti! ABD,Çin,AB ve Rusya’dan oluşması planlanıyor…
*

Çünkü ABD ve AB’nin  ekonomik krizlerinin önüne geçmek üzere ileri sürdükleri  askeri sanayileriyle diğer sektörlerini ivmeleyen-bu suretle,finansal sistemlerini ve ekonomilerini etkili kılan yolun sonuna gelinmiştir.

Kendilerinden güçsüz ülkelere yaptıkları 4.nesil savaşlarda harcamaların çok yüksek maliyetler arz etmesi-şimdi, külfetle birlikte  nimetin ortaklaşılması taleplerine  yol açıyor!

*

Nitekim ABD ve AB’nin bozuk ekonomilerinde  Arap Baharı ve bilhassa Libya,Suriye,İran gibi hedeflerin külfetinin

sorunları  daha da  arttıracağı gerçeği,

Ve mütemadiyen artan hammadde, gıda fiyatları ve küresel enflasyonla doğan  faturayı ödemek  istememeleri,

Başta Çin ve  Rusya olmak üzere-mesela;Hindistan ve Brezilya’yı da nimetin  de ortaklaştırılmasına dahil ediyor!
*

Nasılsa dünyanın en büyük nükleer silah stokuna sahip ABD ve Rusya, Stratejik Silahların Sınırlandırılması Anlaşmalarıyla kıtalararası balistik füzeleri,ağır bombardıman harp başlığı sayılarını askeri güçlerini dengeleyecek sınıra indirmiş, diğer ülkelerin de askeri güç dengesini  kurmuşlardır.

Bu denge, küresel ortaklaşmada eşiği oluşturuyor;eşiğin üstünde nimetin ortakları,altında külfetin ortakları yer alıyor!
*
Öyleyse Arap Baharı coğrafyasında çok etkin Türkiye’nin -mesela, NATO füze kalkanı projesine katılması ve radar sistemini topraklarına yerleştirilmesini kabul etmesi,Doğu Akdeniz’de bayrak gösterme isteğini nasıl düşünmek gerekiyor?
*

İran füzelerine karşı  Romanya ve Bulgaristan’da kurulacak Füze Savar sistemi ve Türkiye’de planlanan Füze Radar Sistemi NATO stratejisinin omurgasını oluşturmaktadır.

Rusya; ABD ve NATO ile yeterli deneyim geliştirdiğini ve belirli bölgede hava savunma sistemi oluşturmak üzere ancak tarafların kendi sistemlerini koruması ve veri değişimine dayalı  hukuki bir işbirliğinin kurulması kaydıyla ortaklaşabileceği  savında,
NATO ise Rusya ve NATO’nun birbirini düşman değil stratejik ortaklık kurmaya çalışan partnerler olduğu- o yüzden, füze savunma sisteminin Rusya’ya karşı kurulmamasına  ilişkin hukuki garantilerin verilmesinin anlamsızlığı tavrındadır!

O nedenle ABD ve NATO, Rusya’nın kalkan sisteminin kurulması halinde Stratejik Silahların İndirimi Anlaşmasından ayrılacağı tehditiyle Avrupa’da herhangi bir yerde Füze Savunma Sistemini kuramıyor!

Fakat Türkiye’nin Füze Radar Sistemini yerleştirilmesini kabul etmesiyle birlikte NATO askeri programının ve  Arap Baharı sürecinin  yeni bir aşamaya girdiği anlaşılıyor.

 
*

Yeni aşama için ABD Dışişleri Bakanı Clinton Rus Dişişleri Bakanı Lavrov’a Türkiye’de füze radar sistemini oluşturmak kararında Rusya ve Avrupa çıkarlarının hesaba alındığı teminatını veriyor.

ABD’nin füze radar sistemi oluşturmasında hak eşitliği teminatı ortaklaşmaya esas teşkil ediyor.

Rusya,Türkiye’ye yerleştirilecek sistemin yalnızca bölge ile ilgili olduğuna ikna oluyor!

*

NATO Genel Sekreteri Rasmussen, Türkiye’nin NATO füze savunma sistemi için radar konumlandırma kararının sistemin geliştirilmesinde büyük önem taşıdığını belirtirken,

Arap Baharında sünni eksenle kuşatılmaya çalışılan İran, Meclis Milli Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu Başkanı Burucerdi,Türkiye’yi kastederek, “Müslüman ülkeler NATO’nun çıkarlarına hizmet etmemeli” diyor!
*
Tam bu aşamada  Rusya füze kalkanını deleceğini belirttiği bir  akıllı füze başlığını deniyor!
1988 yapımı RS-12 M “Topol Füzesi” modern başlık takılarak ateşlendiğinde,nükleer silahı taklit eden akıllı başlığın birkaç dakika sonra 8 bin km uzakta hedefi tam isabetle vurduğu açıklanıyor…
*
ABD ve NATO’nun İran’dan gelebilecek tehditlere karşı bir önlem iddiasıyla geliştirdiği -fakat, bu aşamada bölgesel gerginliklerde önemli rol oynayacağı pek açık füze kalkanı sisteminin Türkiye’de nereye yerleştirileceği polemiğine,

İsrail’e karşı uygulanacak yaptırımlar arasındaki “Doğu Akdeniz’de  seyrüsefer serbestisi için her türlü önlem alınır” kararı da eklemleniyor.

Sonuçta Füze Radar Sisteminin öncelikle Doğu Akdeniz güvenliğini içeren  Akdeniz Kalkanı olarak planlandığı anlaşılıyor.
*

Bir süre önce Çin’in Libya Kaddafi rejimine,teslimatı Cezayir ya da Güney Afrika gibi üçüncü bir ülke üzerinden silah satışı önerisi ardından,

İran’da yayımlanan Haber gazetesi internet sitesinde Ria Novasti;Rusya ile İran arasında füze kalkanı konusunda görüşmelere başlanıldığını bildiriyor.

Doğrusu Başbakan Erdoğan’ın, ABD ve AB ekonomileri ve finansal sistemlerinin İslam coğrafyası nimetlerini ortaklaşmasını teminen Türkiye’yi iyi pazarladığı görülüyor…

Külfetin yeniTSK’da Başkomutan yardımcısı Genelkurmay Başkanı Necdet Özel komutasında Mehmetçiğe düşmememesi için neyin gerektiğini;

*

Lütfen hatırlayınız!

Büyük Atatürk,” Muhterem milletime, şunu tavsiye ederim ki; sinesinde yetişerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki asıl cevheri, çok iyi incelemek dikkatinden, bir an vazgeçmesin” diyor…

 

 

 

 

 

 

 

 


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir